Rusya, Suriye meselesini barış zeminine çekince ve ABD ile bu konuda mutabık kalınca bundan bazı ülkeler ve gruplar rahatsız oldular.
AB de Suriye'deki isyancılara silah ambargosunu kaldırma kararı almasına rağmen, sadece İngiltere ve Fransa silah vereceğini ilan etti. Diğer AB ülkeleri isyancılara silah vermeme konusunda devam ediyorlar.
Durum böyle olunca Cenevre Anlaşmasına muhalefet edenler azınlıkta kalmış oldu.
Cenevre Anlaşmasını baltalamak isteyenler İngiltere, Fransa, maalesef Türkiye ve birkaç Arap ülkesi…
BM, Suriye konusunda toplantılar yapsa bile sadece Rusya ve Çin sebebiyle bile Suriye aleyhinde karar alamazken, şimdi resmi süreçte Cenevre'ye hayır demeyen, Rusya'yla mutabık kalan ABD de bu ekibe dahil olmak zorunda kaldı.
Cenevre'ye ne kadar muhalefet etseler de, yapılmaması için ellerinden geleni yapsalar da buna asla mani olamayacaklar, çünkü bu adımı atma kararı alan Rusya ve ABD…
ABD'nin böyle bir barış adımından geri çekilmesi, onu Rusya ile siyasi ve askeri açıdan karşı karşıya getireceğinden ve ABD'nin mevcut ekonomik ve siyasi şartlar sebebiyle böyle bir gerilimi kaldıramayacağından dolayı mümkün gözükmüyor.
BM'yi ve dünyanın askeri ve ekonomik dengelerini elinde tutan iki iradenin mutabık olması, aksi bir tutum içinde olacak diğer bütün ülkeleri hukuksuz bir tavrın içine sokacaktır.
Her ne kadar İngiltere ve Fransa, perde arkasında ABD'nin iteklemesiyle böyle bir tavra girme noktasında cüretkar görünüyorlarsa da bunu pratiğe geçiremeyeceklerdir.
Çünkü süreç Libya süreci gibi değildir. Bu iki ülke de BM'ye ve NATO'ya bağlıdır; BM Rusya'nın ve Çin'in vetosu sebebiyle Suriye'ye yaptırım kararı çıkaramamaktadır, NATO ise yine Rusya'nın tavrı sebebiyle askeri bir müdahaleden yana değildir.
Fransa ve İngiltere görünüşte esip gürlese de bu şartlar altında yağmayacakları bellidir.
Türkiye'de bazı gazetelerde ve medya unsurlarında muhaliflerin Cenevre'deki toplantıya katılmayacakları gibi haberlere rastlamaktadır.
Muhaliflerin Cenevre'ye katılmama gibi bir lüksleri yoktur. Cenevre konferansına davet hem Rusya hem de ABD tarafından resmi olarak yapılmaktadır ve barış amaçlıdır.
Bu davete icabet etmeyenler bundan sonra söz söyleme hakkına sahip olmayacak ve yaptıkları her muhalefet hukuksuz olarak nitelendirilecektir.
Bu, Esad için de böyledir, muhalifler için de…
Muhalifler bundan sonra Esad'sız bir çözüm konusunda direnç koyamayacaklar.
Rusya'nın akıllı politikalarıyla Suriye konusunda savaş süreci barış sürecine doğru döndü. Bu barış süreci geri dönülemez bir süreçtir.
Rusya bu hamleyi oldukça stratejik olarak görüyor, çünkü bu Ortadoğu'da kan ve gözyaşının dinmesi, barışla bütün sorunların çözülmesi demektir. Ve bunu Rusya'nın başarması çok önemlidir.
Ve Ortadoğu'da kan ve gözyaşı isteyenler bu barış sürecini mevcut şartlar sebebiyle kabul etmek zorundadırlar.
Rusya, ABD'nin ve İsrail'in yıllarca barış ve demokrasi kılıfıyla yürüttüğü işgal faaliyetlerini durdurmuş ve barışın kan dökülmeden gerçekleştirilebileceğini gözler önüne sermiştir.
Milletleri ve devletleri mevcut yapısıyla kabul edip, dostluk ve barış ekseninde bir ve beraber olarak ikili ilişkiler kurulması dünyadaki bütün milletlerin varlığının devamı için, dünyanın daha yaşanabilir olması için bir gerekliliktir.
Birlik ve barış modeli olan Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli ile hareket eden Rusya bilerek ya da bilmeyerek bugün bu amacı gerçekleştirmektedir.
AB de Suriye'deki isyancılara silah ambargosunu kaldırma kararı almasına rağmen, sadece İngiltere ve Fransa silah vereceğini ilan etti. Diğer AB ülkeleri isyancılara silah vermeme konusunda devam ediyorlar.
Durum böyle olunca Cenevre Anlaşmasına muhalefet edenler azınlıkta kalmış oldu.
Cenevre Anlaşmasını baltalamak isteyenler İngiltere, Fransa, maalesef Türkiye ve birkaç Arap ülkesi…
BM, Suriye konusunda toplantılar yapsa bile sadece Rusya ve Çin sebebiyle bile Suriye aleyhinde karar alamazken, şimdi resmi süreçte Cenevre'ye hayır demeyen, Rusya'yla mutabık kalan ABD de bu ekibe dahil olmak zorunda kaldı.
Cenevre'ye ne kadar muhalefet etseler de, yapılmaması için ellerinden geleni yapsalar da buna asla mani olamayacaklar, çünkü bu adımı atma kararı alan Rusya ve ABD…
ABD'nin böyle bir barış adımından geri çekilmesi, onu Rusya ile siyasi ve askeri açıdan karşı karşıya getireceğinden ve ABD'nin mevcut ekonomik ve siyasi şartlar sebebiyle böyle bir gerilimi kaldıramayacağından dolayı mümkün gözükmüyor.
BM'yi ve dünyanın askeri ve ekonomik dengelerini elinde tutan iki iradenin mutabık olması, aksi bir tutum içinde olacak diğer bütün ülkeleri hukuksuz bir tavrın içine sokacaktır.
Her ne kadar İngiltere ve Fransa, perde arkasında ABD'nin iteklemesiyle böyle bir tavra girme noktasında cüretkar görünüyorlarsa da bunu pratiğe geçiremeyeceklerdir.
Çünkü süreç Libya süreci gibi değildir. Bu iki ülke de BM'ye ve NATO'ya bağlıdır; BM Rusya'nın ve Çin'in vetosu sebebiyle Suriye'ye yaptırım kararı çıkaramamaktadır, NATO ise yine Rusya'nın tavrı sebebiyle askeri bir müdahaleden yana değildir.
Fransa ve İngiltere görünüşte esip gürlese de bu şartlar altında yağmayacakları bellidir.
Türkiye'de bazı gazetelerde ve medya unsurlarında muhaliflerin Cenevre'deki toplantıya katılmayacakları gibi haberlere rastlamaktadır.
Muhaliflerin Cenevre'ye katılmama gibi bir lüksleri yoktur. Cenevre konferansına davet hem Rusya hem de ABD tarafından resmi olarak yapılmaktadır ve barış amaçlıdır.
Bu davete icabet etmeyenler bundan sonra söz söyleme hakkına sahip olmayacak ve yaptıkları her muhalefet hukuksuz olarak nitelendirilecektir.
Bu, Esad için de böyledir, muhalifler için de…
Muhalifler bundan sonra Esad'sız bir çözüm konusunda direnç koyamayacaklar.
Rusya'nın akıllı politikalarıyla Suriye konusunda savaş süreci barış sürecine doğru döndü. Bu barış süreci geri dönülemez bir süreçtir.
Rusya bu hamleyi oldukça stratejik olarak görüyor, çünkü bu Ortadoğu'da kan ve gözyaşının dinmesi, barışla bütün sorunların çözülmesi demektir. Ve bunu Rusya'nın başarması çok önemlidir.
Ve Ortadoğu'da kan ve gözyaşı isteyenler bu barış sürecini mevcut şartlar sebebiyle kabul etmek zorundadırlar.
Rusya, ABD'nin ve İsrail'in yıllarca barış ve demokrasi kılıfıyla yürüttüğü işgal faaliyetlerini durdurmuş ve barışın kan dökülmeden gerçekleştirilebileceğini gözler önüne sermiştir.
Milletleri ve devletleri mevcut yapısıyla kabul edip, dostluk ve barış ekseninde bir ve beraber olarak ikili ilişkiler kurulması dünyadaki bütün milletlerin varlığının devamı için, dünyanın daha yaşanabilir olması için bir gerekliliktir.
Birlik ve barış modeli olan Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli ile hareket eden Rusya bilerek ya da bilmeyerek bugün bu amacı gerçekleştirmektedir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Yüksek faizle üretim ekonomisi olmaz, işsizlik azalmaz! / 31.05.2025
- ‘Anayasanın hangi maddesi?’ dendiğinde İmralı’dan ses geliyor / 30.05.2025
- Siyasetin gündemi farklı, milletin gündemi farklı... / 29.05.2025
- Dedeağaç’taki NATO tatbikatı, milli güvenlik sorunu / 28.05.2025
- BOP’a göre demokrasi, ‘parçalamak’ demek / 27.05.2025
- Suriye aynasında Türkiye’yi görebilmek! / 24.05.2025
- Milyonlarca gencimiz boşta geziyor / 21.05.2025
- 19 Mayıs: Türk milletinin umudunun yeşerdiği gün / 20.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- ‘Anayasanın hangi maddesi?’ dendiğinde İmralı’dan ses geliyor / 30.05.2025
- Siyasetin gündemi farklı, milletin gündemi farklı... / 29.05.2025
- Dedeağaç’taki NATO tatbikatı, milli güvenlik sorunu / 28.05.2025
- BOP’a göre demokrasi, ‘parçalamak’ demek / 27.05.2025
- Suriye aynasında Türkiye’yi görebilmek! / 24.05.2025
- Milyonlarca gencimiz boşta geziyor / 21.05.2025
- 19 Mayıs: Türk milletinin umudunun yeşerdiği gün / 20.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025