Ülkemiz gündemi çok hızlı değişiyor daha doğrusu çok hızlı değiştiriliyor. Bunun tek parti iktidarı tarafından kurgulanan planlı bir strateji olduğunu düşünüyor.
Çünkü tek adam rejimi sorgulanmaktan, kendisi ile dünü ile kıyaslanmaktan bu hızlı gündem ile kaçıyor.
Örneğin yılın ilk gününde Sayın Erdoğan bütün valileri, Saray'da topladı. Metin yazarları, Sayın Erdoğan'ın önüne öyle bir metin koymuşlar ki, dinleyince 'daha ne olsun' diyorsun!
Sayın Erdoğan, önündeki metinden, 'binlerce yıllık devlet geleneğimizden bahsetti. Orhun yazıtlarından, Merhum Aliya İzzetbegoviç'ten, Farabi'den' örnekler verdi.
Bu dikkat çekici örnekleri dinleyince ilk aklıma gelen bizim binlerce yıllık devlet geleneğimizde vatan hainleriyle el sıkışmak, masaya oturmak, onlardan yardım istemek var mıdır, sorusu geldi.
'Devletin dini adalettir'
Evet, evet! Sayın Erdoğan aynen şu cümleyi kurdu: 'Bizler biliyoruz ki, devletin dini adalettir.'
İmam Ali'ye (a.s) atfedilen bu söz doğrudur. Çünkü Yüce Allah (c.c) mutlak adildir ve de 'adaleti emreder' (Nahl)
İyi de bu adalet kime göredir? Tabi ki emredene göredir. O'nun çizdiği sınırlara göredir. Yani adalet eşittir İslam. İslam eşittir adalettir.
Sayın Erdoğan'ın, 'Bizler biliyoruz ki, devletin dini adalettir' vurgusuna gelecek olursak!
İcraata dönüşmeyen bilgi yüktür ve her iddia, ispat ister. İnsan adaleti ilk önce kendinde nefsinde yaşayacak, kendine adil olacak. Kendine karşı adil olmayan insanın başkalarına adalet sağlaması mümkün değildir.
Mekke'de ambargo altındaki Müslümanlar yiyecek dahi bulamıyordu. Açlıktan karınlarına taş bağlamış Ashap, Allah Resulüne gelerek, bağladıkları taşı gösterip, 'Allah'ın vaat ettiği nimet ne zaman gelecek' diye sormuşlardı.
Efendimiz (s.a.a.v) ise açlıktan karnına iki taş bağlamıştı. Yani kendisine tabi olanların halini O da yaşıyordu. İşte o taşları göstererek, 'sabrı' tavsiye etmiş ve Allah2ın vaadinin mutlaka gerçekleşeceğini müjdelemişti.
Sayın Erdoğan ise 'itibar' dediği şatafatlı Saray'ından, milletimize 'sabrı' tavsiye ediyor. Hani adalet?
Devlet Başkanı mahkemede ayakta
Hz. Ali (a.s) halifeliği (devlet başkanlığı) döneminde bir seferden dönerken kaybettiği zırhını bir Yahudi'de görüyor ve zırhın kendisine ait olduğunu, vermesini istiyor.
Yahudi inkar edince olay mahkemeye taşınıyor. Kadı huzurunda ayakta ifade veren Hz. Ali, zırhın kendisine ait olduğunu iddia ediyor.
Kadı, devlet başkanından şahit göstermesini istiyor. Hz. Ali, oğlu Hz. Hasan'ı şahit gösteriyor. Mahkemem başkanı evladın, babası lehine şahitliğini kabul etmeyerek delil yetersizliğinden zırhı Yahudi'ye veriyor.
Sayın Erdoğan, bakanları, vekilleri kurmayları, metal yorguna çıkardığı belediye başkanları hakkındaki binlerce dava raflarda beklerken başka partili belediyelere ve şahıslara dava üstüne davalar açılıyor. Nerede adalet?
Devlet dinsiz mi oldu?
Sayın Erdoğan diyor ki: 'Bizler biliyoruz ki, devletin dini adalettir.'
Ama devletimize bakıyorsun, eğitimde adalet yok. Sağlıkta adalet yok. Yargıda adalet yok edildi.
Bırak gelir dağılımındaki adaleti insanlar, alın terinin karşılığını bile alamıyor.
Bürokraside, atamalarda, tayinlerde, görevlendirmelerde vs. adalet yok.
Ekonomide adalet yok. Üretimde, alımda, satımda adalet yok.
Her alanda yok oğlu yok. Demek ki devlet, dinini (adaleti) kaybetmiş.
Erdoğan'ın, Hz. Ali vurgusu
Yukarıda bahsettiği valiler toplantısında Sayın Erdoğan, Hz. Ali Efendimizin Mısır'a atadığı Vali Eşter en-Neha-i'ye yazdığı mektuptan alıntılar yaparak şu cümlelere yer verdi;
"Bil ki Ey Malik! Sen daha önceki yöneticilerin durumlarına baktığın gibi insanlar da senin durumuna bakacaktır.
Halka karşı merhametli olmayı, sevgi ve iyilikte bulunmayı kendine şiar edin.
Kesinlikle onların malını ganimet bilen yırtıcı bir canavar olma.
O insanlar iki sınıftır. Birincisi dinde kardeşin, ikincisi ise yaratılışta senin eşindir.
İnsanlara yakınlarına ailene ve insanlar arasında özel sevgi beslediğin kimselere karşı adaletli davran. Böyle yapmadığın takdirde zulmetmiş olursun.
Allah'ın nimetini tahrif eden şeyler içinde zulümden daha güçlüsü yoktur. Kuşkusuz Allah mazlumların ahını duyandır. Zalimleri de gözleyendir.
Sana en sevimli gelen şeyler şunlar olsun: Hak hususunda orta yolu tutmak, adaleti herkese yaymak ve halkın rızasını kazanmak. Şüphesiz ki çoğunluğun öfkesi azınlığın rızasıyla azınlığın öfkesi de çoğunluğun rızasıyla kaybolup gider" dedi.
Evet, kuşkusuz ki Allah, mazlumların ahını duyandır ve zalimleri de gözleyendir.
Yazımı Allah Resulünün (s.a.a.v) şu sözü ile bitirelim; "Allah'ın, kullarından hoşnutluğunun nişanesi, fiyatların düşük, hükümdarın ise adaletli olmasıdır.
Allah'ın, onlara gazap etmesinin nişanesi ise, hükümdarın adaletsiz, fiyatların ise yüksek olmasıdır."
Herke önce kendine sonra etrafına bir baksın…
- Hz. Mehdi (a.s) bu gecede dünyaya gelmiştir / 13.02.2025
- Hukuk devletiyiz / 12.02.2025
- Gazze’de rol değişimi / 10.02.2025
- Şara, İsrail’e ne zaman saldıracak? / 09.02.2025
- Akıllı bir insan bilmediği bir şeyi inkâr eder mi? / 08.02.2025
- Adı ‘adalet’ soyadı ‘kalkınma’ / 07.02.2025
- 6 Şubat afeti sürpriz miydi? / 06.02.2025
- AKP 6 Şubat’a hazır / 05.02.2025
- Devlet Bahçeli’ye göre 'kimden cumhurbaşkanı olamaz' / 03.02.2025