31 Mart seçimleri öncesi sebze ve meyve fiyatlarında astronomik fiyatlar ortaya çıkıp, vatandaş da her ortamda tepkisini dile getirince siyasilerimizin çözüm arayışları başladı.
Seçim olmasa, seçim öncesi vatandaş tepki göstermese bir çözüm aranır mıydı? Elbette ki hayır… Maalesef ülkemizde siyaset "seçim" merkezli yürüyor.
Seçim öncesi, "aman sandıkta milletin kararı etkilenmesin" diye doların düşmesi için bedeli ne olursa olsun borçlanılıyor. Sebze ve meyve fiyatları en azından seçime kadar düşsün diye çadırlık, kamyonluk seyyar çözümler üretiliyor.
İthalat biraz daha artırılarak fiyatlar baskı altında tutulmaya çalışılıyor.
İflaslar zorlaştırılarak, konkordato gibi pansuman tedbirlerle ekonominin batışı bir nebze daha ertelenmeye çalışılıyor. Geçici istihdamlar oluşturularak, enflasyon sepetleri duruma göre şekillendirilerek ekonomide kötü gidişatın üstü örtülmeye çalışılıyor.
Sağlam olan yolların ve parkelerin, seçmen iş yapıyor görsün diye tekrar tekrar değiştirilmesinden zaten hiç bahsetmiyorum, bu uygulama her seçim öncesi mutlaka devreye sokuluyor.
Ve daha neler neler…
Tek hedef seçim… Seçim öncesi vatandaşın gözünü boyayıp yine bir oyunu kapmak…
Peki, ya sonrası…
"Elim kırılaydı da oy vermeyeydim" feryatları; para etmeyen meyve ve sebzeleri çöpe ya da denize dökme protestoları; "Bu sefer sandığa gömeceğiz" tehditleri…
Ama hepsi seçim sonrası; tek demokratik hakkımız olan oyumuzu kullandıktan sonra, 4-5 yıl yakındığımız bildik, alışılagelen, standart hatamızı yaptıktan sonra… Ne anlamı varsa…
Bu sitemimiz milletimize, seçmene; siyasiler üzerine alınmasın.
Proje ve çözüm istemeyen, böyle bir talebi olmayan bir seçmen kitlesine, seçilen siyasiler neden proje sunsunlar ki? Nasıl olsa ceketlerini de koysalar seçiliyor.
Vatandaş bir poşet erzak istiyor, onu veriyorlar; bir çuval kömür istiyor, onu veriyorlar.
Vatandaş neyi istiyorsa onu veriyorlar.
Proje ve çözüm isteselerdi, o zaman işler değişirdi, siyaset arenasında sadece proje ve çözüm sahipleri yarışabilirlerdi.
Yani mevcut siyasi düzlem, vatandaşın kendi seçimi…
Hani Mevlana diyor ya, "Neyi arıyoran osun sen."
Ulaştığın şey aradığınla alakalı…
İş sende başlıyor, sende bitiyor.
Eğer sen, "bu ülke benim ülkem, bu vatan benim vatanım" dersen, "ben neslime hayırlı bir gelecek bırakacağım" diye düşünür ve de hedeflersen, o zaman bütün zenginliklerimizi, madenlerimizi, karlı kamu kuruluşlarımızı haraç mezat ülkemiz üzerinde menfur hesabı olanlara devredenleri değil, bunları millet yararına kullananları tercih edersin.
Siyasi irade, artan meyve sebze fiyatlarını düşürmekle alakalı olarak geçici, seçimlik bir uygulamayı hayata geçirecek.
İfade edildiğine göre, Tarım Kredi Kooperatiflerinin doğrudan üreticiden aldığı meyve ve sebzeler, sadece işçilik ve nakliye masrafı eklenerek çadır ve kamyonlarda satışa sunulacak.
İstanbul'da 50, Ankara'da ise 30'dan fazla noktadan satış yapılacağı belirtiliyor.
Uzmanlar, bu yöntemin kalıcı, sürdürülebilir bir çözüm olamayacağını vurguluyorlar.
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Başkanı Özden Güngör, "Hal Yasasıyla, tanzimli satışla fiyatlar düşmez. Girdi maliyetlerini düşürün, bakın gıda fiyatları nasıl düşecek! Ayrıca tanzimli satıştan kim kazanacak, kimlere rant verilecek" dedi.
Güngör ayrıca, "Tarım şu anda yerlerde sürünüyor. Çiftçi bir yandan yüksek girdi maliyetleriyle diğer yandan da iklim değişikliğiyle uğraşıyor. Tarım alanları daraldı. Önce bu sorunları çözmek lazım" diye konuştu.
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer ise, "Fiyatlara ayar çekebilmenin yolu, maliyetlerin düşürülmesinden geçer. Girdi fiyatlarında, ilaç, tohum, gübre, elektrik, mazot fiyatlarında düşürülme sağlanamazsa, sebze ve meyve fiyatlarının düşmesi mümkün olmaz. Yanlış tarım politikası, yanlış destekleme programları ülkenin getirildiği durumu özetlemektedir" ifadelerini kullandı.
Üretimde kullandığımız finans dolara endeksli, yüksek faizli; kullandığımız tohum, ilaç, gübre, elektrik, mazot hepsi ithal ve dolara endeksli, dolar 1 yılda 3,70 liralardan, 5,25'lere fırlamış durumda; tüm girdi maliyetlerinde yüzde 100'leri aşan maliyet var. Bunlar çözülmüyor, sadece nihai satıştaki fiyatları nasıl düşürebilirizin hesabı yapılıyor.
Elbette ki bu mantıkla atılacak adımlar sadece seçimliktir, pansuman tedbirdir.
Peki, kalıcı çözüm nasıl sağlanır derseniz, elbette ki tek çözüm Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın dünyaca ünlü Milli Ekonomi Modeli'dir.
MEM seçimlik değildir, başta Rusya ve Çin olmak üzere BRICS devletlerini çok kısa zamanda dünyanın zirvesine çıkartarak seçimlik değil, yapısal ve köklü bir çözüm olduğunu zaten ispatlamıştır.
Bu gerçekten yola çıkarak, artık millet olarak seçimlik sadakalarla tatmin olacağımıza, bizi dünyada efendi yapacak, kalıcı çözümleri aramalıyız.
O zaman göreceğiz ki çözüm çok uzaklarda değil, yanıbaşımızda…
Murat Çabas / diğer yazıları
- Churchill: Sadece Mustafa Kemal’i hesaba katmamışız / 19.03.2024
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Rahmet ve bereket ayına ulaştık / 09.03.2024
- Emekliler yılında emekli can çekişiyor / 08.03.2024
- Anketlere aldanmayın! / 06.03.2024
- Türk milleti ‘değişim’ istiyor / 05.03.2024
- 13 bin dolar kişi başı milli gelir nerede? / 02.03.2024
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Rahmet ve bereket ayına ulaştık / 09.03.2024
- Emekliler yılında emekli can çekişiyor / 08.03.2024
- Anketlere aldanmayın! / 06.03.2024
- Türk milleti ‘değişim’ istiyor / 05.03.2024
- 13 bin dolar kişi başı milli gelir nerede? / 02.03.2024