Şefaate en çok sevinecek olanlar
İnsanlar içinde şefaatimle en fazla mutlu olacak kişi tam bir ihlâs içinde kalbinden Lâ ilâhe illallah/ Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur, diyendir’
09.12.2024 18:20:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Ebû Hureyre'den, "Allah Resûlü'ne (sallallahu aleyhi ve âlihi) sordum: 'Kıyâmet günü insanlar içinde şefaatinle en fazla mutlu olacak kişi kimdir?'
'Hadis'e karşı ilgini gördüğüm için senden önce bunu kimsenin sormayacağını biliyordum. İnsanlar içinde şefaatimle en fazla mutlu olacak kişi tam bir ihlâs içinde kalbinden Lâ ilâhe illallah/ Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur, diyendir' buyurdu."
Câbir'den (radiyallahu anh); "Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Kim ezan sesini duyduğu zaman, 'Allahümme Rabbe hâzihidda'veti't-tâmmeti ves-salâti'l-kâimeti, âti Muhammedini'l-vesîlete vel-fadîle, veb'ashu makâmen mahmûden kemâ vaadtehu/Ey şu tastamam çağrının ve kılınacak olan namazın sahibi olan Allah'ım! Muhammed'e vesile ve fazileti ver! Kendisine vaad ettiğin gibi O'nu Makâm-ı Mahmûd üzere dirilt!' derse, Kıyâmet Günü'nde şefaatim ona helâl olur."
"Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: "Ben, Cehennem'in kapısına geleceğim, kapısını vurunca Bana açılacak. Sonra Allah'a öylesine hamd edeceğim ki, Benden önce öyle bir hamdi kimse yapmamış olacak. Bu Benden sonra da kimseye nasip olmayacak. Ve oradan, kalpten ve cân-ı gönülden 'Lâ ilâhe illallah' diyenleri çıkartacağım. Neseplerini bildiğim fakat yüzlerinden tanımadığım Kureyş'ten bazı kimseler Bana intisap edecekler fakat onları Cehennem'de bırakacağım."
Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Ümmetimden ilk şefaat edeceklerim Ehl-i Beyt'imdir. Sonra yakınlık dereceleri ve sırasına göre Kureyş ve Ensâr'dan olanlardır. Sonra Yemenlilerden Bana iman edip uyanlardır. Sonra diğer Araplar, sonra Acemlerdir. İlk şefaat edeceklerim fazilet sahipleridir."
Tutulan oruçlar ile okunan Kur'ân-ı Kerim'ler Kıyâmet Günü'nde kula şefaat ederler.
İmam Ali'den (aleyhisselâm); "Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: "Kim, Kur'ân okuyup ezberler, helâlini helâl; haramını da haram sayarsa, Allah bu sebeple onu Cennet'e koyar. Ayrıca haklarında Cehennem'lik hükmü sabit olan ev halkından tam on kişiye de onu şefaatçi kılar."
Hatta Cennet'e girmeye hak kazanmış mü'minlerin, günahkâr mü'minlere şefaat edecekleri mutemed kaynaklarda nakledilmektedir.
Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Kıyâmet Günü ilk şefaat edecek olanlar peygamberlerdir. Sonra şehitler, sonra müezzinlerdir."
Ebû'd-Derdâ'dan, "Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve âlihi) buyurdu: Şehit, aile ve akrabasından yetmiş kişiye şefaat edecektir."
Böylece önemli bir noktaya gelmiş bulunuyoruz: Cenâb-ı Hakk sünnetullah gereği, gerek maddî, gerekse mânevî olayları sebeplerle halketmektedir ve dünyada hidâyet, irşad ve kemâlat yolunda ilerlemeye vesile olan peygamberler ve veliler, Kıyâmet Günü'nde de şefaatçi olacaklardır.
Bütün mevcudatın varlık sebebi olan Resûl-i Kibriya (s.a.a.) Efendimiz, önce kendi ümmetine ve sonra sadece ona ait bir şeref olmak üzere, diğer peygamberlerin ümmetlerine şefaat edecektir. Bizim Peygamberimizden gayri peygamberler ise, sadece kendi ümmetlerine şefaat edeceklerdir.
Peygamberlerden sonra irşadla görevli evliyâ-i kiram hazerâtına gelince; onların da çevrelerinde bulunan, inâbelerine yapışan, kendilerini Hakk'a vuslat için vesile edinmek sûretiyle seyr ü sülûka devam eden hakikat âşıklarına şefaat edecekleri âşikârdır.
Görülüyor ki, şefaatin ancak Cenâb-ı Hakk'ın izin verdikleri tarafından yapılacağı gerçeği ve bu izinliler içinde mürşid-i kâmillerin ilk sırada yer alması, onların mânevî himâyesine girme ve onları kurtuluş vesilesi edinme keyfiyetini, hayati ehemmiyeti haiz bir duruma getirmektedir. Çünkü peygamberlik sona ermiştir ve peygamberlerin vârisleri velilerdir.
Bu delilleri yok farzedercesine, günümüzde ilmî ve İslamî ölçüler içinde verildiği sanılan, "Allah ile kul arasında başkasını vasıta yapmak ve ancak o vasıta ile Allah'a yaklaşmaya çalışmak câiz değildir" gibi ispatsız ifadelerle, "Vesile haktır, fakat yegâne vesile ilimdir" gibi inkârcı görüşlerin İslam akaidi ve mantalitesi ile kesinlikle hiçbir ilgisi olamaz.
O hâlde; her türlü nefsanî, Şeytanî ve hatta hakikat kılığına bürünmüş çağdaş sahte ilmin perdesini yırtarak, akl-ı selim, berrak fıtrat ve muhkem nakillerin ışığı altında insan-ı kâmil vesilesine yapışmaktan başka çıkar yol yoktur." (Prof. Dr. Haydar Baş Dua ve Zikir eserinden)
'Hadis'e karşı ilgini gördüğüm için senden önce bunu kimsenin sormayacağını biliyordum. İnsanlar içinde şefaatimle en fazla mutlu olacak kişi tam bir ihlâs içinde kalbinden Lâ ilâhe illallah/ Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur, diyendir' buyurdu."
Câbir'den (radiyallahu anh); "Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Kim ezan sesini duyduğu zaman, 'Allahümme Rabbe hâzihidda'veti't-tâmmeti ves-salâti'l-kâimeti, âti Muhammedini'l-vesîlete vel-fadîle, veb'ashu makâmen mahmûden kemâ vaadtehu/Ey şu tastamam çağrının ve kılınacak olan namazın sahibi olan Allah'ım! Muhammed'e vesile ve fazileti ver! Kendisine vaad ettiğin gibi O'nu Makâm-ı Mahmûd üzere dirilt!' derse, Kıyâmet Günü'nde şefaatim ona helâl olur."
"Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: "Ben, Cehennem'in kapısına geleceğim, kapısını vurunca Bana açılacak. Sonra Allah'a öylesine hamd edeceğim ki, Benden önce öyle bir hamdi kimse yapmamış olacak. Bu Benden sonra da kimseye nasip olmayacak. Ve oradan, kalpten ve cân-ı gönülden 'Lâ ilâhe illallah' diyenleri çıkartacağım. Neseplerini bildiğim fakat yüzlerinden tanımadığım Kureyş'ten bazı kimseler Bana intisap edecekler fakat onları Cehennem'de bırakacağım."
Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Ümmetimden ilk şefaat edeceklerim Ehl-i Beyt'imdir. Sonra yakınlık dereceleri ve sırasına göre Kureyş ve Ensâr'dan olanlardır. Sonra Yemenlilerden Bana iman edip uyanlardır. Sonra diğer Araplar, sonra Acemlerdir. İlk şefaat edeceklerim fazilet sahipleridir."
Tutulan oruçlar ile okunan Kur'ân-ı Kerim'ler Kıyâmet Günü'nde kula şefaat ederler.
İmam Ali'den (aleyhisselâm); "Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: "Kim, Kur'ân okuyup ezberler, helâlini helâl; haramını da haram sayarsa, Allah bu sebeple onu Cennet'e koyar. Ayrıca haklarında Cehennem'lik hükmü sabit olan ev halkından tam on kişiye de onu şefaatçi kılar."
Hatta Cennet'e girmeye hak kazanmış mü'minlerin, günahkâr mü'minlere şefaat edecekleri mutemed kaynaklarda nakledilmektedir.
Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Kıyâmet Günü ilk şefaat edecek olanlar peygamberlerdir. Sonra şehitler, sonra müezzinlerdir."
Ebû'd-Derdâ'dan, "Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve âlihi) buyurdu: Şehit, aile ve akrabasından yetmiş kişiye şefaat edecektir."
Böylece önemli bir noktaya gelmiş bulunuyoruz: Cenâb-ı Hakk sünnetullah gereği, gerek maddî, gerekse mânevî olayları sebeplerle halketmektedir ve dünyada hidâyet, irşad ve kemâlat yolunda ilerlemeye vesile olan peygamberler ve veliler, Kıyâmet Günü'nde de şefaatçi olacaklardır.
Bütün mevcudatın varlık sebebi olan Resûl-i Kibriya (s.a.a.) Efendimiz, önce kendi ümmetine ve sonra sadece ona ait bir şeref olmak üzere, diğer peygamberlerin ümmetlerine şefaat edecektir. Bizim Peygamberimizden gayri peygamberler ise, sadece kendi ümmetlerine şefaat edeceklerdir.
Peygamberlerden sonra irşadla görevli evliyâ-i kiram hazerâtına gelince; onların da çevrelerinde bulunan, inâbelerine yapışan, kendilerini Hakk'a vuslat için vesile edinmek sûretiyle seyr ü sülûka devam eden hakikat âşıklarına şefaat edecekleri âşikârdır.
Görülüyor ki, şefaatin ancak Cenâb-ı Hakk'ın izin verdikleri tarafından yapılacağı gerçeği ve bu izinliler içinde mürşid-i kâmillerin ilk sırada yer alması, onların mânevî himâyesine girme ve onları kurtuluş vesilesi edinme keyfiyetini, hayati ehemmiyeti haiz bir duruma getirmektedir. Çünkü peygamberlik sona ermiştir ve peygamberlerin vârisleri velilerdir.
Bu delilleri yok farzedercesine, günümüzde ilmî ve İslamî ölçüler içinde verildiği sanılan, "Allah ile kul arasında başkasını vasıta yapmak ve ancak o vasıta ile Allah'a yaklaşmaya çalışmak câiz değildir" gibi ispatsız ifadelerle, "Vesile haktır, fakat yegâne vesile ilimdir" gibi inkârcı görüşlerin İslam akaidi ve mantalitesi ile kesinlikle hiçbir ilgisi olamaz.
O hâlde; her türlü nefsanî, Şeytanî ve hatta hakikat kılığına bürünmüş çağdaş sahte ilmin perdesini yırtarak, akl-ı selim, berrak fıtrat ve muhkem nakillerin ışığı altında insan-ı kâmil vesilesine yapışmaktan başka çıkar yol yoktur." (Prof. Dr. Haydar Baş Dua ve Zikir eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.