Akaryakıt zamları peş peşe geliyor, vatandaş isyanda... Tüp ve yağ kuyruklarından dem vuran siyasiler, vatandaşa akaryakıt ve gıda kuyruklarıyla acı bir nostalji yaşatıyor.
Mazota; 3 Mart'ta 1.51 TL, 4 Mart'ta 1.33 TL, 5 Mart'ta 84 kuruş, 7 Mart'ta 1.44 TL zam geldi. Dün yazıyı yazdığım saatlerde, gece yeni bir zammın geleceği daha açıklanıyordu ve zammın bir rivayete göre 2.34 TL, diğer bir rivayete göre de 1.58 TL olacağı ifade ediliyordu.
Eğer 2.34 TL zam gelirse mazotun litresi 25 lirayı aşmış olacak. Şu işe bakın Ocak 2021'de 7.30 TL olan mazot, 25 TL'ye yükselmiş oldu. Bir de asgari ücrete yüzde 50 zam yaptık diye övünmezler mi, pes doğrusu...
Mazot fiyatındaki bu fahiş artış sadece arabası olanları ilgilendirmiyor, hâlâ anlamıyorsunuz değil mi? Mazot, üretimde ciddi bir maliyet unsurudur, mazottaki bu artış tüm ürün ve hizmetlerde aynı oranda artış anlamına gelmektedir.
Yıllarca bu gerçeği anlattık, anlamadınız, şansımızı bir kez daha deneyelim dedik. Nasrettin Hoca'nın göle maya çalması gibi, "Ya tutarsa..."
Akaryakıtı serbest piyasaya bıraktılar, "saldım çayıra Mevlam kayıra" mantığıyla geldiğimiz nokta bu... Her şeyi "serbest"e bırakacaksanız, siz o koltukta niye oturuyorsunuz?
Devletin ve devleti idare edenlerin en önemli birinci vazifesi, vatandaşların mağduriyetini gidermektir. Siyasiler, bırakın bu notada bir gayret göstermeyi, vergileri ağırlaştırıyorlar. Bu böyle gitmez beyler! Problemler daha da kangrenleşiyor, herkes sizden çözüm bekliyor, vaat, müjde ya da bahane üretmenizi değil...
Dünyada ekonomik sorunların tek çözüm modeli olan Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş, yıllarca Türkiye'deki maden gerçeğinden bahsetti, "Yeraltında 3 katrilyon dolarlık servetimiz var" dedi, petrol cenneti olduğumuzu anlattı ama duymadınız, duymazdan geldiniz. Yani Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın dediği gibi, bugün bu yaşadıklarınız kaderiniz değil kendi tercihlerinizdi.
Tercihleriniz sebebiyle yaptığınız yanlışların suçunu kadere atmayın.
Bugün mazot ve benzinde yaşadığımız kriz sebebiyle 14 Mart 2018 tarihinde gazetemizde yayımlanan "Türkiye petrol okyanusu üstünde" başlıklı yazımı tekrar hatırlatma gereği duydum:
"1990 yılı Ekim ayında yayınlanan Amerikan ve Sovyet uzay raporlarına göre, Türkiye, "petrol denizi üzerinde olan bir ülke" olarak belirtilmiştir. TPAO Genel Müdürlüğü görevinde bulunan ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı da yapan Dr. İhsan Topaloğlu, 9 Aralık 2004 tarihinde yaptığı açıklamada "Türkiye bir petrol denizinin üstünde" demiştir.
Türkiye'de 20 yıl Shell Petrol Şirketi'nin Genel Müdürlüğü'nü yapan Anthony Hages, "Petrol ile ilgilenen ABD şirketleri bilirler ki, Türkiye petrol okyanusu üzerinde oturmaktadır" demiştir. Dikkat ediniz deniz demiyor, okyanus diyor.
Amerikan Uzay Araştırma Merkezi (NASA) raporunda, "Türkiye petrol denizi üzerinde yüzen ülke" olarak belirtilmiş ve Karadeniz, Van Gölü çevresi, Tuz Gölü ve çevresi, Güneydoğu Anadolu, Adıyaman, Gaziantep, Adana, Siirt ve Hakkâri yörelerinde bulunan zengin petrol yataklarına dikkat çekilmiştir. 1989 ile 1990 yılları arasında Rusya Başbakan Yardımcısı olan Lev Voronin, "Uzay çalışmaları, uzaydan çekilen yeraltı haritaları, Türkiye'nin petrol zengini olduğunu ortaya koydu" demiştir.
Aktardığımız raporlar resmidir, yapılan açıklamalar o dönemlerde Batılı medya ve basın organlarında yer almıştır. Yani her konuda olduğu gibi petrol konusunda da Prof. Dr. Baş haklı çıkmıştır. Söylemleriyle petrol gerçeğini gizlemeye çalışan siyasilerimiz ise hemen hemen her konuda olduğu gibi hem aldanmıştır, hem de yanlış bilgi vererek milleti yanıltmıştır.
Gelelim, "Lozan Antlaşmasına göre petrol çıkaramıyoruz" yalanına?
Türkiye'de ilk petrol, Batman'ın Raman Dağı'nda bulunmuştur ve ilk petrol kuyusu 1948 yılında hizmete açılmıştır. Tüpraş Batman Rafinerisi 1953 yılında hizmete girmiştir. Yani bu tarihten sonra Türkiye hem petrol çıkarmıştır hem de rafinerisinde bu petrolü işlemiştir. Lozan'a göre bir kısıtlama ya da bir yasak olsa Türkiye böyle bir adım hiç atabilir miydi?
Dev petrol şirketleri özellikle Körfez Krizi'nden sonra Türkiye'nin petrollerine çullanmışlardır. Exon Mobil, Shell, Esso, ARCO, Transatlantic Petrolium gibi, ağırlıklı ABD ve İngiliz olan küresel şirketler Türkiye'de petrol sondajlarına başlamışlardır. AKP iktidarında devlete yüzde 2 pay bırakan Petrol Yasası çıktıktan sonra bu sondaj faaliyetleri daha da hızlanmıştır. Bugün Türkiye'nin birçok yerinde, 5000'e yakın petrol kuyusunun faliyette olduğu belirtilmektedir. Bugüne kadar Türkiye'de yeterli petrolün olmadığı iddia edildi, resmi raporlar bunu yalanladı; sonra "petrol var ama kalitesiz ve en az 4-5 bin metre yerin altında, çıkarmaya değmez" denildi ama ortaya çıkan gerçekler bunun da yalan olduğunu açıkça ortaya koydu.
Nerede, ne zaman, ne kadar derinlikte, hangi değerde olduğunu da ifade ederek rakamlarla bu gerçeği önünüze koyalım:
Batman-Mağrip: 2014, 2633 metre, 26-30 graviteli
Batman-Kozluk: Ocak 2014, 2856 metre, 33,4 graviteli
Şırnak-Silopi: Ocak 2014, 2900 metre, yüksek graviteli
Siirt-Eruh: Aralık 2013, 2552 metre, 42,3 graviteli
Adıyaman: Kasım 2013, 26,5 graviteli
Batman-Kozluk: Eylül 2013, 2856 metre, 34 graviteli
Şırnak-Silopi: Nisan 2013, 2920 metre, 22 graviteli
Batman-Kozluk: Nisan 2013, 2950 metre, yüksek graviteli
Siirt-Kurtalan: Ocak 2013, 2000 metre, 33 graviteli
Mardin/Siirt/Batman-Mava Dağı: Aralık 2012, 1800 metre, 28 graviteli
Batman-Kozluk: Kasım 2012, 2850 metre, yüksek graviteli
Batman-Kozluk: Mayıs 2012, yüksek graviteli
Adıyaman: Nisan 2012, 1560 metre, 25 graviteli
Diyarbakır-Ergani: Şubat 2012, 2760 metre, yüksek graviteli
Adıyaman: Kasım 2011, 1420 metre, orta kaliteli
Diyarbakır-Çınar: Mart 2011, 1500 metre, 22 graviteli
Diyarbakır-Ergani: Mayıs 2010, 700-2126 metre arası, 36 graviteli
Konya-Ereğli/Niğde-Bor: Ekim 2010, bu havzada MTA 8 milyar ton şeyl (petrol türetebilen kaya) potansiyel kaynak rezervi buldu.
Manisa-Alaşehir: Temmuz 2010, 1843, 30 graviteli
Diyarbakır-Ergani: Temmuz 2010, 1713 metre
Diyarbakır-Hani: Temmuz 2010, 1800 metre, 35 graviteli
Diyarbakır-Ergani: Mayıs 2010, 1405 metre, 28 graviteli
Adıyaman: Mayıs 2009, 1584 metre
Adıyaman-Şambayat: Ekim 2011
Diyarbakır-Bismil: Nisan 2008, 2400 metre, 34 graviteli..."
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Rahmet ve bereket ayına ulaştık / 09.03.2024
- Emekliler yılında emekli can çekişiyor / 08.03.2024
- Anketlere aldanmayın! / 06.03.2024
- Türk milleti ‘değişim’ istiyor / 05.03.2024
- 13 bin dolar kişi başı milli gelir nerede? / 02.03.2024