Pazar günü televizyonda bir ekonomi programı izliyorum.
Üniversiteli gençler bazı ekonomistlere sorular soruyor ve cevap almaya çalışıyorlar.
Bir bayan öğrenci özelleştirmeyle alakalı şu soruyu yöneltti: "Özelleştirme kapsamında en stratejik kurumlarımızı satıyoruz, hem de çok komik fiyatlara. Bu konuda ne diyorsunuz?"
Gerçekten de bir üniversiteliye yakışan seviyeli bir soru.
Bu soru ne kadar seviyeli ve anlamlı soru ise, ekonomist kimliğiyle öğrencilerimizin sorularını cevaplandıran kişi ve kişilerin cevabı da o kadar seviyesizdi.
Bakın ne diyor ekonomistimiz:
"Fiyatların ne kadar komik olduğu konusunda bir şey diyemem. O fiyattan alıcı buluyor. Devlette bu işletmeyi devam ettirecek para ve imkan yok. Mecburen satışa çıkarıyor. Vatandaşta da para yok ki satın alabilsin. Mecburen yabancılara satılıyor".
Ekonomistin verdiği bu cevabı bir yerden hatırlıyorsunuz.
Sayın Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın ifadeleri bunlar. "Vatandaşta para var mı ki vatandaşa satayım" şeklinde açıklaması vardı. "Babalar gibi satarım" ifadeleri de Sayın Unakıtan'a ait.
Ekonomistlerimizin bilgilendirme gayesiyle milletin karşısına çıkıp soruları cevaplandırırken, hükümete yaranma mantığından kurtulması lazım.
Gördükleri yanlış ve doğruları olduğu gibi ifade etmeleri lazım.
Bu sorunun cevabı bu mu olmalıydı?
Ben olsaydım nasıl cevap verirdim?
Öncelikle ekonomik meselelere karşı duyarlılığından dolayı öğrencimizi tebrik eder, sonra da diğer öğrencilere örnek gösterirdim ve şunların altını çizerek anlatırdım:
TÜPRAŞ, SEKA, PETKİM, ERDEMİR, TELEKOM, THY, TEKEL, MADEN İŞLETMELERİ gibi devletin stratejik kurumları asla yabancılara ve yabancıların ülkemizdeki uzantılarına satılmamalıdır.
Bahsedilen ekonomistlerimiz ülkede paranın yetersiz olduğunu kabul etmiştir ve de doğrudur. Bu gerçeği yıllardan beri Prof. Dr. Haydar Baş Bey ifade etmektedir. Çözümün de uluslararası iktisat kurallarına göre emisyonun GSMH/3 oranında arttırılması olduğunu her fırsatta söylemektedir. Düşünün sizin Merkez Bankanız var, paranın olmadığından bahsediyorsunuz. Hakkınız olan ve size maliyeti olmayan parayı basıp üretime katkı sağlayacağınıza, yabancıların maliyetli paralarından medet umuyorsunuz. Bu ne hükümete, ne de ekonomist olarak milletin karşısına çıkanlara yakışır.
Üstelik yabancıların iştahını kabartan şirketler kar edenler. Yani zarar edenlerde gözleri yok. Zarar edenleri de kendi ithal ürünlerinin ülkemizde daha rahat pazar bulması için kapattırıyor. SEKA buna örnek. Ülkemiz ormanların bol olduğu bir coğrafyaya sahip. Adamlar ilerisini düşünerek, "bunlar kendilerinin sahip olduğu şeylerin farkına varırsa halimiz nice olur" mantığıyla seni uyutabildiği kadar uyutuyor.
Özelleştirmeye tamamen karşı mıyız? Tabii ki hayır. Ulusal çıkarlarımızın korunduğu, devleti ve milleti mağdur etmeyecek, verimi arttıracak bir özelleştirmeye kim karşı olur?
Bu noktadaki en sağlıklı yaklaşımı Prof. Dr. Haydar Baş'ın özelleştirmeye bakışında görüyoruz.
Devlet bu stratejik kurumların yüzde 51 hissesini kendisinde tutacak. Kalan yüzde 49'unu öncelikle o kuruluşta çalışanlara, yurt içinde ve de dışında elinde döviz bulunduran her Türk vatandaşına açacak.
Böylece şirketin ortağı olan çalışanlar hem daha verimli çalışacaklar, hem de yabancılara muhtaç olmadan bir atılım gerçekleştireceğiz. Ülkemize döviz girdisi olacak, bu da borcumuzu azaltmada bir unsur olacak.
Malezya, Haydar Bey'in bu projesini değerlendirerek IMF'ye geriye dön marş marş demiştir.
Zaten yabancı sermaye Türkiye'de bir atılım yapmak için hiç gelmemiştir ve de gelmez de. Bunu AB'nin son günlerdeki taleplerinde ve ABD'nin tutumlarında görebilirsiniz.
Geçen hafta AB bize "Sevr'i uygulayın" talebinde bulundu.
Azınlıklara bölünün, Kıbrıs'ı verin, Patrikhane'nin ekümenikliğini kabul edin, Ermenileri, Rumları, Kürtleri katlettiğinizi kabul edin, tarıma tahditleri arttırın gibi Türkiye'yi bölme hedefli baskılarla yapmak istedikleri ortada.
ABD de İncirlik üzerinden yürüteceği senaryoların peşinde. Bir taraftan IMF, Kıbrıs ve Kuzey Irak kartlarını göstererek "Türkiye'yi nasıl olur da bu coğrafyada savaşa sokarım"ın hesabı güdüyor.
Şimdi bu adamlar kalkacaklar, şirketlere yatırım yaparak Türkiye'yi güçlendirecekler ve bize fayda sağlayacaklar. Sizin aklınız bunu alıyor mu?
Eğer sizin Tüpraş'ınızı, Erdemir'inizi, Telekom'unuzu almak istiyorlarsa bunu hem senin sırtından para kazanabilmek, hem seni daha iyi kontrol altına alabilmek, hem de gelecekte sana yapmak istediklerine zemin hazırlamak için yapıyor.
Başka türlü düşünmek sadece kendimizi kandırmak olur.
Üniversiteli gençler bazı ekonomistlere sorular soruyor ve cevap almaya çalışıyorlar.
Bir bayan öğrenci özelleştirmeyle alakalı şu soruyu yöneltti: "Özelleştirme kapsamında en stratejik kurumlarımızı satıyoruz, hem de çok komik fiyatlara. Bu konuda ne diyorsunuz?"
Gerçekten de bir üniversiteliye yakışan seviyeli bir soru.
Bu soru ne kadar seviyeli ve anlamlı soru ise, ekonomist kimliğiyle öğrencilerimizin sorularını cevaplandıran kişi ve kişilerin cevabı da o kadar seviyesizdi.
Bakın ne diyor ekonomistimiz:
"Fiyatların ne kadar komik olduğu konusunda bir şey diyemem. O fiyattan alıcı buluyor. Devlette bu işletmeyi devam ettirecek para ve imkan yok. Mecburen satışa çıkarıyor. Vatandaşta da para yok ki satın alabilsin. Mecburen yabancılara satılıyor".
Ekonomistin verdiği bu cevabı bir yerden hatırlıyorsunuz.
Sayın Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın ifadeleri bunlar. "Vatandaşta para var mı ki vatandaşa satayım" şeklinde açıklaması vardı. "Babalar gibi satarım" ifadeleri de Sayın Unakıtan'a ait.
Ekonomistlerimizin bilgilendirme gayesiyle milletin karşısına çıkıp soruları cevaplandırırken, hükümete yaranma mantığından kurtulması lazım.
Gördükleri yanlış ve doğruları olduğu gibi ifade etmeleri lazım.
Bu sorunun cevabı bu mu olmalıydı?
Ben olsaydım nasıl cevap verirdim?
Öncelikle ekonomik meselelere karşı duyarlılığından dolayı öğrencimizi tebrik eder, sonra da diğer öğrencilere örnek gösterirdim ve şunların altını çizerek anlatırdım:
TÜPRAŞ, SEKA, PETKİM, ERDEMİR, TELEKOM, THY, TEKEL, MADEN İŞLETMELERİ gibi devletin stratejik kurumları asla yabancılara ve yabancıların ülkemizdeki uzantılarına satılmamalıdır.
Bahsedilen ekonomistlerimiz ülkede paranın yetersiz olduğunu kabul etmiştir ve de doğrudur. Bu gerçeği yıllardan beri Prof. Dr. Haydar Baş Bey ifade etmektedir. Çözümün de uluslararası iktisat kurallarına göre emisyonun GSMH/3 oranında arttırılması olduğunu her fırsatta söylemektedir. Düşünün sizin Merkez Bankanız var, paranın olmadığından bahsediyorsunuz. Hakkınız olan ve size maliyeti olmayan parayı basıp üretime katkı sağlayacağınıza, yabancıların maliyetli paralarından medet umuyorsunuz. Bu ne hükümete, ne de ekonomist olarak milletin karşısına çıkanlara yakışır.
Üstelik yabancıların iştahını kabartan şirketler kar edenler. Yani zarar edenlerde gözleri yok. Zarar edenleri de kendi ithal ürünlerinin ülkemizde daha rahat pazar bulması için kapattırıyor. SEKA buna örnek. Ülkemiz ormanların bol olduğu bir coğrafyaya sahip. Adamlar ilerisini düşünerek, "bunlar kendilerinin sahip olduğu şeylerin farkına varırsa halimiz nice olur" mantığıyla seni uyutabildiği kadar uyutuyor.
Özelleştirmeye tamamen karşı mıyız? Tabii ki hayır. Ulusal çıkarlarımızın korunduğu, devleti ve milleti mağdur etmeyecek, verimi arttıracak bir özelleştirmeye kim karşı olur?
Bu noktadaki en sağlıklı yaklaşımı Prof. Dr. Haydar Baş'ın özelleştirmeye bakışında görüyoruz.
Devlet bu stratejik kurumların yüzde 51 hissesini kendisinde tutacak. Kalan yüzde 49'unu öncelikle o kuruluşta çalışanlara, yurt içinde ve de dışında elinde döviz bulunduran her Türk vatandaşına açacak.
Böylece şirketin ortağı olan çalışanlar hem daha verimli çalışacaklar, hem de yabancılara muhtaç olmadan bir atılım gerçekleştireceğiz. Ülkemize döviz girdisi olacak, bu da borcumuzu azaltmada bir unsur olacak.
Malezya, Haydar Bey'in bu projesini değerlendirerek IMF'ye geriye dön marş marş demiştir.
Zaten yabancı sermaye Türkiye'de bir atılım yapmak için hiç gelmemiştir ve de gelmez de. Bunu AB'nin son günlerdeki taleplerinde ve ABD'nin tutumlarında görebilirsiniz.
Geçen hafta AB bize "Sevr'i uygulayın" talebinde bulundu.
Azınlıklara bölünün, Kıbrıs'ı verin, Patrikhane'nin ekümenikliğini kabul edin, Ermenileri, Rumları, Kürtleri katlettiğinizi kabul edin, tarıma tahditleri arttırın gibi Türkiye'yi bölme hedefli baskılarla yapmak istedikleri ortada.
ABD de İncirlik üzerinden yürüteceği senaryoların peşinde. Bir taraftan IMF, Kıbrıs ve Kuzey Irak kartlarını göstererek "Türkiye'yi nasıl olur da bu coğrafyada savaşa sokarım"ın hesabı güdüyor.
Şimdi bu adamlar kalkacaklar, şirketlere yatırım yaparak Türkiye'yi güçlendirecekler ve bize fayda sağlayacaklar. Sizin aklınız bunu alıyor mu?
Eğer sizin Tüpraş'ınızı, Erdemir'inizi, Telekom'unuzu almak istiyorlarsa bunu hem senin sırtından para kazanabilmek, hem seni daha iyi kontrol altına alabilmek, hem de gelecekte sana yapmak istediklerine zemin hazırlamak için yapıyor.
Başka türlü düşünmek sadece kendimizi kandırmak olur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Şara yönetimine hamilik Türkiye’nin çıkarına değil / 18.07.2025
- Türkiyeli değiliz, Türk Milleti’yiz / 17.07.2025
- Milletimizin ‘Demokrasi ve Milli Birlik Günü’ kutlu olsun / 16.07.2025
- Millet iradesi ‘komisyon’ değil, ‘referandum’dur / 15.07.2025
- Silah bırakan PKK, taviz veren niye biz? / 12.07.2025
- PKK’lılar ve silahları bu kadar mı? / 11.07.2025
- Öcalan: ‘Varlık tanınmış, ana amaç gerçekleşmiştir’ / 10.07.2025
- Şehitlerimize yas tutarken sorular cevap bekliyor / 09.07.2025
- ‘Terörsüz Türkiye’, ‘terörsüz’ Türkiye mi? / 08.07.2025
- Batıla karşı Hüseyni duruş evrenseldir / 05.07.2025
- Türkiyeli değiliz, Türk Milleti’yiz / 17.07.2025
- Milletimizin ‘Demokrasi ve Milli Birlik Günü’ kutlu olsun / 16.07.2025
- Millet iradesi ‘komisyon’ değil, ‘referandum’dur / 15.07.2025
- Silah bırakan PKK, taviz veren niye biz? / 12.07.2025
- PKK’lılar ve silahları bu kadar mı? / 11.07.2025
- Öcalan: ‘Varlık tanınmış, ana amaç gerçekleşmiştir’ / 10.07.2025
- Şehitlerimize yas tutarken sorular cevap bekliyor / 09.07.2025
- ‘Terörsüz Türkiye’, ‘terörsüz’ Türkiye mi? / 08.07.2025
- Batıla karşı Hüseyni duruş evrenseldir / 05.07.2025