Her şeyini Rahman'a borçlu olan bir insan için böyle bir akıbet elbette acınacak, ağlanacak ve sızlanacak bir akıbettir.
Her şeyini Rahman ve Rahim olan, merhamet sahibi Allah'a borçlu olduğu halde şeytana yar, şeytana dost olmak bir toplum için elbette talihsizliğin en büyüğüdür.
Hele hele Müslüman toplumların şeytanın dostları ile, şeytanın insanlar arasından seçtiği temsilcileri ile beraber iş tutmaları, aynı kulvarda yürümeleri hem dünyada hem de ahirette nice acılara, azaplara ve pişmanlıklara aday olmaları demektir.
Kerim Kitabımızda yer alan yüzlerce uyarıya rağmen ne yazık ki hem fert olarak hem de devletler olarak Müslümanlar her devirde bu tuzağa düşmüşler ve düşmeye de devam ediyorlar.
"Şeytana yar ve Rahman'a ağyar olmanın" faturasını her devirde Müslümanlar canları ile, malları ile, kaynaklarının talan edilmesi, yurtlarının işgal edilmesi, yuvalarının tarumar olması ile ödedikleri halde hala bu hatalarında ısrar edip duruyorlar.
Böylesine elim bir hatada ısrar etmekten ötürü nice nesiller heba oldu, İslam coğrafyası nice toplumsal felaketler yaşadı, nice semavi ve arazi musibetlere muhatap oldu ve halen de olmakta ama hatadan da bir türlü dönmemekte, hayat kitabının ikazlarına kulak vermemektedir.
Bizlere en güzel örnek olarak takdim edilen Hz. İbrahim'in babasına söylediği şu cümle ne kadar da can alıcıdır, ne kadar da dikkat çekicidir:
"Babacığım ben cidden korkarım ki sana o Rahmandan bir azâp dokunur da Şeytana yar olursun." (Meryem: 45, Elmalılı orijinal).
İbrahim Peygamberin babası ile ilgili taşıdığı bu endişe, yani Rahman'ın azabına çarpılıp da şeytana yar olma, şeytana dost olma hali bugün neredeyse İslam aleminin yaşadığı hayatın kendisi olmuş durumda.
"Babacığım, Rahman olan Allah'ın azâbının sana dokunmasından, senin, şeytanın, şeytan tıynetli ahlaksız azgınların velisi, yakın dostu, arkadaşı haline gelmenden korkuyorum." (A. Tekin meali).
Ortadoğu'da yürekleri ağızlara getiren, nasıl sonuçlanacağı da ciddi endişe ile beklenen Katar krizinin ardından bu gazetede yazılanları, özellikle Prof. Dr. Haydar Baş'ın birlik ve beraberliğe yönelik yazdıklarını, Muharrem Bayraktar'ın, Yusuf Karaca'nın ve Sayın Kepekçi'nin yazılarını dönüp dönüp okumalısınız.
"Sünnilik ve Şiilik" meselesinin şeytan ve şürekası tarafından nasıl da kaşındığını, nasıl da köpürtüldüğünü görerek Sayın Haydar Baş'ın yıllardır yaptığı "Tevhidin merkezi Ehli Beyt" vurgusunun ne kadar isabetli, ne kadar kıymetli bir çalışma olduğunu müşahade edip hakkını teslim edeceksiniz.
Şeytana yar ve Rahman'a ağyar olmaktan daha büyük bir nasipsizlik olabilir mi?
Her şeyini Rahman ve Rahim olan, merhamet sahibi Allah'a borçlu olduğu halde şeytana yar, şeytana dost olmak bir toplum için elbette talihsizliğin en büyüğüdür.
Hele hele Müslüman toplumların şeytanın dostları ile, şeytanın insanlar arasından seçtiği temsilcileri ile beraber iş tutmaları, aynı kulvarda yürümeleri hem dünyada hem de ahirette nice acılara, azaplara ve pişmanlıklara aday olmaları demektir.
Kerim Kitabımızda yer alan yüzlerce uyarıya rağmen ne yazık ki hem fert olarak hem de devletler olarak Müslümanlar her devirde bu tuzağa düşmüşler ve düşmeye de devam ediyorlar.
"Şeytana yar ve Rahman'a ağyar olmanın" faturasını her devirde Müslümanlar canları ile, malları ile, kaynaklarının talan edilmesi, yurtlarının işgal edilmesi, yuvalarının tarumar olması ile ödedikleri halde hala bu hatalarında ısrar edip duruyorlar.
Böylesine elim bir hatada ısrar etmekten ötürü nice nesiller heba oldu, İslam coğrafyası nice toplumsal felaketler yaşadı, nice semavi ve arazi musibetlere muhatap oldu ve halen de olmakta ama hatadan da bir türlü dönmemekte, hayat kitabının ikazlarına kulak vermemektedir.
Bizlere en güzel örnek olarak takdim edilen Hz. İbrahim'in babasına söylediği şu cümle ne kadar da can alıcıdır, ne kadar da dikkat çekicidir:
"Babacığım ben cidden korkarım ki sana o Rahmandan bir azâp dokunur da Şeytana yar olursun." (Meryem: 45, Elmalılı orijinal).
İbrahim Peygamberin babası ile ilgili taşıdığı bu endişe, yani Rahman'ın azabına çarpılıp da şeytana yar olma, şeytana dost olma hali bugün neredeyse İslam aleminin yaşadığı hayatın kendisi olmuş durumda.
"Babacığım, Rahman olan Allah'ın azâbının sana dokunmasından, senin, şeytanın, şeytan tıynetli ahlaksız azgınların velisi, yakın dostu, arkadaşı haline gelmenden korkuyorum." (A. Tekin meali).
Ortadoğu'da yürekleri ağızlara getiren, nasıl sonuçlanacağı da ciddi endişe ile beklenen Katar krizinin ardından bu gazetede yazılanları, özellikle Prof. Dr. Haydar Baş'ın birlik ve beraberliğe yönelik yazdıklarını, Muharrem Bayraktar'ın, Yusuf Karaca'nın ve Sayın Kepekçi'nin yazılarını dönüp dönüp okumalısınız.
"Sünnilik ve Şiilik" meselesinin şeytan ve şürekası tarafından nasıl da kaşındığını, nasıl da köpürtüldüğünü görerek Sayın Haydar Baş'ın yıllardır yaptığı "Tevhidin merkezi Ehli Beyt" vurgusunun ne kadar isabetli, ne kadar kıymetli bir çalışma olduğunu müşahade edip hakkını teslim edeceksiniz.
Şeytana yar ve Rahman'a ağyar olmaktan daha büyük bir nasipsizlik olabilir mi?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- “Ey basiret ehli ibret alınız” / 11.05.2025
- Kavmi de Karun’a nasihat etmiş / 10.05.2025
- Ekmekten aştan bîhaber iktidar / 07.05.2025
- Bozulmamış ne kaldı? / 05.05.2025
- Aç bırakanlar ağlamayı da yasaklıyorlar / 02.05.2025
- Gözenin başında kim var? / 01.05.2025
- Nasıl oluyor da oluyor? / 30.04.2025
- Kiminin başı döner açlıktan kiminin başı çıkmaz balçıktan / 29.04.2025
- Gelsin / 25.04.2025
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Kavmi de Karun’a nasihat etmiş / 10.05.2025
- Ekmekten aştan bîhaber iktidar / 07.05.2025
- Bozulmamış ne kaldı? / 05.05.2025
- Aç bırakanlar ağlamayı da yasaklıyorlar / 02.05.2025
- Gözenin başında kim var? / 01.05.2025
- Nasıl oluyor da oluyor? / 30.04.2025
- Kiminin başı döner açlıktan kiminin başı çıkmaz balçıktan / 29.04.2025
- Gelsin / 25.04.2025
- İktidara düşen… / 22.04.2025