Son birkaç haftadır medya ve hükümet "bireysel silahlanmaya" ve "maganda kurşunlarıyla ölümlere son" adı altında sözde silahlanmaya karşı bir kampanya başlattı. Medya en önemli gündemleri bile es geçip "silahlanmaya" karşı "lütfen" kampanyalarına zaman buluyor, tüm köşe yazarları bu konuyu işliyor, televizyon programları bu konuya hasrediliyor. Bireysel silahlanmaya karşı özel bir çaba harcanıyor anlayacağınız! Türkiye'de bazı kampanyalar sağanak halinde üstümüze üstümüze geliyorsa, o kampanyanın altında bit yeniği aramak en doğal hakkımız. Çünkü bugüne kadar bu ezber bozulmadı. Bugün de aynı şekilde devam eden oyuna göre Türkiye'de silahla yapılan bir magandalık var ve bu yüzden yüzlerce masum vatandaşımız hayatını kaybetti. Öyleyse ne yapalım, ruhsatlı silahları bir bir toplayalım. Hatta buna bile gerek kalmadan ruhsatlı silahı olanlar, silahlarını devlete teslim etsin. Başbakan, hükümet, medya ve anamuhalefet bu kampanyayı sahiplendi. İçişleri Bakanı harekete geçerek valiliklere bu konuda genelge gönderdi, Diyanet İşleri de müftülükler vasıtasıyla cami hutbelerine kadar işi genişletti. İmamlar Cuma hutbelerinde "silahlarınızı devlete teslim edin, magandalaşmayın!" diyecek artık!Hükümet ülkeyi ciddi bir kaosun kucağına attı. Ülkeyi iç savaşın eşiğine getirdi, bölücü militanlar hergün farklı farklı illerimizde eylem düzenleyip ortalığı savaş alanına çeviriyor?Bütün bu yaşananlar karşısında aciz kalan ve hatta körükleyen hükümet de, insanların ellerindeki silahlara gözünü dikmiş, sanki bu silahları ellerinden alınca kaos ve şiddet sona erecekmiş gibi davranıyor. Türkiye'de gasp, kapkaç, hırsızlık, şiddet ve bölücülük AKP hükümeti döneminde zirveye tırmandı. Silahla adam öldürmenin- onların ifadesiyle magandalığın- suç aleti silahların neredeyse tamamı ruhsatsız. Yani ruhsatlı silahı olanlar çıkıp meydanlarda magandalık yapmıyor ve gördüğü yerde adam vurmuyor. Tabi Eyüp Fatsa gibi düğünlerde, şenliklerde birkaç şarjörü boşaltıp rahatlayan AKP'li vekiller hariç. Zaten Türkiye'de abartıldığı gibi ciddi bir bireysel silahlanma da söz konusu değil. Silah ruhsatı alanlar ise kanunlarla çerçevesi çizilmiş bir mecburiyet sonucu silahlanıyor. Mesela biz basın mensuplarına, yaptığımız iş tehlikeli sonuçlar doğurabileceği gerekçesiyle silah ruhsatı alma hakkı tanınmış. Ancak ekonomik darlıktan-silah alacak parası olmadığı için- birçok basın mensubu bu hakkını kullanamıyor. Kimse abartmasın, Türkiye'de ciddi bir silahlanma yok ve tamamen resmi ve gerekli olan bu silahlanma sonucunda üzücü hadiseler gerçekleşmiyor.Bugün sokaklarda kapkaç, gasp, adam öldürme, magandalık yaşanıyorsa bunun sorumlusu ruhsatlı silah sahipleri değil, vatandaşının can ve mal emniyetini temin edemeyen hükümettir. "Lütfen silahlanmayın!" diye maksatlı kampanya başlatanlara "lütfen, silahıma dokunmayın" karşı kampanyasını başlatma zamanıdır. Silahınıza -namusunuza- sahip çıkın!
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012