Birileri yazdıkları senaryoyu kusursuz işletiyor. Başroldeki de, dublör olanı da, kuru kalabalığı da rollerini çok iyi oynuyor. Ortaya çıkan yapıta ise “Demokrasi” diyorlar, “hukukun üstünlüğü” diyorlar.
Hani eskilerden hatırlarım; sokakta üç beş gösterici bir araya gelir; “susma, sustukça sıra sana gelecek” diye kendilerince bağırırlardı. Ama tarihi bir gerçeği söylediklerinin belki de farkında bile değillerdi. Haksızlık karşısında susana, dünyalık menfaatler için haktan, adaletten ayrılana, ayrılanlara göz yumana veya yumanlara illaki sıra geliyor ve gelecek…
Geçenlerde okumuştum bir Alman yazarın konuyla ilgili şu tespitlerini; Alman yazar Bertolt Brecht şöyle diyordu;
“Naziler önce komünistleri tutukladılar; Komünist değilim diye ses çıkarmadım.
Sonra Yahudileri tutukladılar, Yahudi değilim dedim, sesimi çıkarmadım.
Sosyal demokratları tutukladılar, Savunmak bana mı kaldı dedim, sesimi çıkarmadım.
Sıra bana geldiğinde; Etrafta tutuklanmama ses çıkaracak kimse kalmamıştı!”
Türkiye’ye, AKP iktidarı ile sağanak sağanak yağmaya başlayan demokrasi yağmuru önüne kim çıkarsa alıp götürüyor. Bu demokrasi seline kapılan en son isim Türkiye Cumhuriyeti’nin Genel Kurmay Başkanı. Bakın İlker Başbuğ, demiyorum. Türkiye Cumhuriyeti’nin eski genelkurmay başkanı diyorum. Zaten yetkilerini nereden aldıklarını bir türlü anlayamadığım “özel yetkili savcılar da” eski genelkurmay başkanının tutuklanmasını istediler ve tutuklandı da. Dedik ya; sırayla. (sıra sana da gelecek)
İşin bir başka garip yönü, görevdeki Genelkurmay Başkanı; teröriste bile terörist dememek lazım, derken bu özel yetkili savcısı, mahkemesi, hakimi benim ülkemin eski genelkurmay başkanına, terör örgütü elebaşısı, yöneticisi vs. suçlamalarıyla tutuklama verdi. Başka izahı olan var mı?
Şunu yapmıştı, bunu yapmıştı tartışmaları boşuna. Eğer adalet uygulanacak saydı şimdiye kadar en azından 28 Şubatçıların ömür boyu mahkumiyet kararları (tabi hukuk adına) verilirdi. Ama bir zamanların bu başkanları şimdi milyar dolarlık şirketlerde danışman, müdür vs. veya zırhlı aracıyla sefa aleminde, ya da torunlarını kucağına almış; vardı da diyemem, yoktu da, ninnisini söylüyor.
İlker Başbuğ’u tanımam, etmem. İsmi de o kadar önemli değil ama sıfatı benim için önemli. Birileri bu ülkede kendilerini vekil seçtirip, polisimi tokatlayıp, askerime posta koyacak. Benim Meclisimden bağımsızlık türküsü (!) söyleyecek, terörist cenazesine katılacak, devleti alenen tehdit edecek, çıkıp köşke eyalet önergesi verecek… Demokrasi bunlara kol kanat gerecek ama iş askere gelince tepesine binecek. Hadi ordan. Yerim böyle demokrasiyi de, savunanlarını da.
Düşünsenize 700 bin kişilik bir çetenin başındayım ve istediklerimi yapamadan birileri gelmiş beni tutuklamış. Var mı böyle bir şey.
Tabi bu sürece değişik tepkilerde geldi, geliyor. Abdullah Gül’ün; hukuk karşısında herkes eşittir, açıklaması bence en ilginci idi. Çünkü Sayın Gül, tam hukuk karşısındayken seçilmiş ve hukuk önündeki eşitliğini lehine çevirmişti. Aklandı mı, karalandı mı bilmiyoruz! Çünkü yargı süreci öylece kaldı…
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu: İktidarın istediğini yapıyorlar (Özel yetkililer)
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli: AKP’nin lekeli siciline eklenecek…
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu: Ümit ederiz, bu hukuki süreç en kısa sürede tamamlanır ve hukuk devleti önünde bütün vatandaşlar zaten eşit konumdadır…
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik: TSK’ya dönük değil…
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş: Sıradan bir olay değil…
MHP Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri: Mahkeme siyasallaştı…
VATANDAŞ AKIN AYDIN; Hepiniz bu oyunun parçasısınız…
***
Bir soru, bir hatırlatma
1-Genel Kurmay Başkanını özel yetkili mahkeme yargılayabilir mi? Yoksa yüce Divan’a gitmesi mi lazım?
2-Oda TV davasında, hakim verdiği kararı sanıkların yüzüne okumadan yaklaşık yarım saat önce, malum cemaatin kanalının haber bülteninde, hakimin aldığı kararın açıklanması olağanüstü bir tesadüf müdür? Yoksa…
Hani eskilerden hatırlarım; sokakta üç beş gösterici bir araya gelir; “susma, sustukça sıra sana gelecek” diye kendilerince bağırırlardı. Ama tarihi bir gerçeği söylediklerinin belki de farkında bile değillerdi. Haksızlık karşısında susana, dünyalık menfaatler için haktan, adaletten ayrılana, ayrılanlara göz yumana veya yumanlara illaki sıra geliyor ve gelecek…
Geçenlerde okumuştum bir Alman yazarın konuyla ilgili şu tespitlerini; Alman yazar Bertolt Brecht şöyle diyordu;
“Naziler önce komünistleri tutukladılar; Komünist değilim diye ses çıkarmadım.
Sonra Yahudileri tutukladılar, Yahudi değilim dedim, sesimi çıkarmadım.
Sosyal demokratları tutukladılar, Savunmak bana mı kaldı dedim, sesimi çıkarmadım.
Sıra bana geldiğinde; Etrafta tutuklanmama ses çıkaracak kimse kalmamıştı!”
Türkiye’ye, AKP iktidarı ile sağanak sağanak yağmaya başlayan demokrasi yağmuru önüne kim çıkarsa alıp götürüyor. Bu demokrasi seline kapılan en son isim Türkiye Cumhuriyeti’nin Genel Kurmay Başkanı. Bakın İlker Başbuğ, demiyorum. Türkiye Cumhuriyeti’nin eski genelkurmay başkanı diyorum. Zaten yetkilerini nereden aldıklarını bir türlü anlayamadığım “özel yetkili savcılar da” eski genelkurmay başkanının tutuklanmasını istediler ve tutuklandı da. Dedik ya; sırayla. (sıra sana da gelecek)
İşin bir başka garip yönü, görevdeki Genelkurmay Başkanı; teröriste bile terörist dememek lazım, derken bu özel yetkili savcısı, mahkemesi, hakimi benim ülkemin eski genelkurmay başkanına, terör örgütü elebaşısı, yöneticisi vs. suçlamalarıyla tutuklama verdi. Başka izahı olan var mı?
Şunu yapmıştı, bunu yapmıştı tartışmaları boşuna. Eğer adalet uygulanacak saydı şimdiye kadar en azından 28 Şubatçıların ömür boyu mahkumiyet kararları (tabi hukuk adına) verilirdi. Ama bir zamanların bu başkanları şimdi milyar dolarlık şirketlerde danışman, müdür vs. veya zırhlı aracıyla sefa aleminde, ya da torunlarını kucağına almış; vardı da diyemem, yoktu da, ninnisini söylüyor.
İlker Başbuğ’u tanımam, etmem. İsmi de o kadar önemli değil ama sıfatı benim için önemli. Birileri bu ülkede kendilerini vekil seçtirip, polisimi tokatlayıp, askerime posta koyacak. Benim Meclisimden bağımsızlık türküsü (!) söyleyecek, terörist cenazesine katılacak, devleti alenen tehdit edecek, çıkıp köşke eyalet önergesi verecek… Demokrasi bunlara kol kanat gerecek ama iş askere gelince tepesine binecek. Hadi ordan. Yerim böyle demokrasiyi de, savunanlarını da.
Düşünsenize 700 bin kişilik bir çetenin başındayım ve istediklerimi yapamadan birileri gelmiş beni tutuklamış. Var mı böyle bir şey.
Tabi bu sürece değişik tepkilerde geldi, geliyor. Abdullah Gül’ün; hukuk karşısında herkes eşittir, açıklaması bence en ilginci idi. Çünkü Sayın Gül, tam hukuk karşısındayken seçilmiş ve hukuk önündeki eşitliğini lehine çevirmişti. Aklandı mı, karalandı mı bilmiyoruz! Çünkü yargı süreci öylece kaldı…
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu: İktidarın istediğini yapıyorlar (Özel yetkililer)
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli: AKP’nin lekeli siciline eklenecek…
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu: Ümit ederiz, bu hukuki süreç en kısa sürede tamamlanır ve hukuk devleti önünde bütün vatandaşlar zaten eşit konumdadır…
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik: TSK’ya dönük değil…
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş: Sıradan bir olay değil…
MHP Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri: Mahkeme siyasallaştı…
VATANDAŞ AKIN AYDIN; Hepiniz bu oyunun parçasısınız…
***
Bir soru, bir hatırlatma
1-Genel Kurmay Başkanını özel yetkili mahkeme yargılayabilir mi? Yoksa yüce Divan’a gitmesi mi lazım?
2-Oda TV davasında, hakim verdiği kararı sanıkların yüzüne okumadan yaklaşık yarım saat önce, malum cemaatin kanalının haber bülteninde, hakimin aldığı kararın açıklanması olağanüstü bir tesadüf müdür? Yoksa…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Diaspora Kürtleri ve Devlet Bahçeli / 24.05.2025
- Bugün sevgiden, aşktan bahsedelim mi? / 23.05.2025
- Erdoğan dünyanın derdi ile meşgul / 22.05.2025
- ‘Türkiye yüz yılı’ dediler, yüz yılın kumpasına ortak oldular / 21.05.2025
- Sevr’i bitirdiğimiz 19 Mayıs ruhu ile BOP’u da bitirebiliriz / 19.05.2025
- Ahtapot / 18.05.2025
- Anadolu’da hayvan yetişmiyor mu? / 17.05.2025
- Birileri unutsa bile tarih unutmaz / 16.05.2025
- Hüseyin Baş’a 8 yıl istemişler / 15.05.2025
- Barışa değil bölünmeye gidiyoruz / 13.05.2025
- Bugün sevgiden, aşktan bahsedelim mi? / 23.05.2025
- Erdoğan dünyanın derdi ile meşgul / 22.05.2025
- ‘Türkiye yüz yılı’ dediler, yüz yılın kumpasına ortak oldular / 21.05.2025
- Sevr’i bitirdiğimiz 19 Mayıs ruhu ile BOP’u da bitirebiliriz / 19.05.2025
- Ahtapot / 18.05.2025
- Anadolu’da hayvan yetişmiyor mu? / 17.05.2025
- Birileri unutsa bile tarih unutmaz / 16.05.2025
- Hüseyin Baş’a 8 yıl istemişler / 15.05.2025
- Barışa değil bölünmeye gidiyoruz / 13.05.2025