Nasıl bir mantık nasıl bir anlayışsa evlere şenlik! Tilkiyi kümese bekçi yapmak ardından da kümesin geleceğinden umutvar olmak ve dahası tilkinin her türlü tahribatına yine tilkiyi alternatif görmek.
Bir başka deyimle işi gücü suyu bulandırmak olanlardan suyun durulacağı hakkındaki haberlere inanmak...
Türk ekonomisini dövize ve borsaya mahkum edenler çok mutlu olmalılar. Çalışmadan, risk almadan, yatırım yapmadan, üretmeden ve hiç bir varlığa (kendisinden başka) faydası dokunmayan para kazanmanın yollarını buldular. Millet fakirleşmiş, devlet hazinesi tam takır, gelecek yedi kuşak şimdiden borçlu, milli, tarihi ve ahlaki değerlerin bini bir para ne önemi var!
Koskoca bir devletin ve milletin geleceği dövize ve borsaya mahkum. Onun da başında tabiri caizse karnında kuyrukları birbirine deymeyen kırkbir tilki bulunduran batılı dostlarımız(!) ve onların vatandaşları... Mesele bu kadar açık ve net.
Borsayı da döviz piyasasını yönlendirmek, istediklerini zengin, istediklerini fakir yapmak tamamiyle kendi ellerinde... Sen istesende istemesen de mani olamazsın, müdahale edemezsin...
Sen bir kere ipin ucunu kaçırmışsın... Ve maalesef kaçan ipin ucu da (afedersiniz) bir kişinin yani anlıyorsunuz değil mi onların eline geçmiş.
Bugüne kadar ülkede yapılanlar ipin ucunu ele geçirmek içindi. Şimdilik buna da muvaffak olmuş gözüküyorlar.
Çare nedir dersiniz? Öyle uzun uzun ekonomik hesaplara, rakamlara gerek yok. Milletin ipin ucunu yakalaması lazım. Ve çok açık söylüyorum. Türk ekonomisini simit satan çocuklara teslim edin yemin ederim bundan daha kötü yapmazlar, yapamazlar.
Bana ne Dünya Bankası'ndan, IMF'den, Arjantin'den. Bana ne borsadan, dövizden. Bana ne sabit kurdan, dalgalı kurdan. Ben çalışmadıkça, ben üretmedikçe, ben kendimden, kendi geleceğimden haberdar olmadıkça, ben kendi hakkımda ve geleceğimde karar sahibi olmadıkça...
Benim varlığım, benim bağımsızlığım, benim yaşamam söz konusu olabilir mi?
Ekonomiyi, borsanın ve dövizin güdümünden kurtarıp üretime yönelmedikçe, siyaseti batıya bağımlılıktan kurtarıp milletin iradesine teslim etmedikçe ülke adına iyimser olmak da artık mümkün değildir.
Batı dünyası kartlarını çok açık ve acımasız oynuyor. Önceki gün de yazdık... ülkenin üzerinde ciddi bir "papaz büyüsü" var. Bunu görmedikçe bundan kurtulmak asla söz konusu olamaz.
Bunu görmek, gelecekteki tehlikeyi anlamak için hala başka sebepler ve gelişmeler beklemek ihanete eş değerdedir. Hükümet ortaklarının biraz da bu açıdan kendilerine bakmaları gerekir sanırım.
Aksi takdirte sular nasıl durulacak. Alternatifsizliğini iddia edenler, herhalde suların bulandırılması hususunda şunları söylüyorlar.
"Kendimizi nasıl alıkoyacağız?"
Bir başka deyimle işi gücü suyu bulandırmak olanlardan suyun durulacağı hakkındaki haberlere inanmak...
Türk ekonomisini dövize ve borsaya mahkum edenler çok mutlu olmalılar. Çalışmadan, risk almadan, yatırım yapmadan, üretmeden ve hiç bir varlığa (kendisinden başka) faydası dokunmayan para kazanmanın yollarını buldular. Millet fakirleşmiş, devlet hazinesi tam takır, gelecek yedi kuşak şimdiden borçlu, milli, tarihi ve ahlaki değerlerin bini bir para ne önemi var!
Koskoca bir devletin ve milletin geleceği dövize ve borsaya mahkum. Onun da başında tabiri caizse karnında kuyrukları birbirine deymeyen kırkbir tilki bulunduran batılı dostlarımız(!) ve onların vatandaşları... Mesele bu kadar açık ve net.
Borsayı da döviz piyasasını yönlendirmek, istediklerini zengin, istediklerini fakir yapmak tamamiyle kendi ellerinde... Sen istesende istemesen de mani olamazsın, müdahale edemezsin...
Sen bir kere ipin ucunu kaçırmışsın... Ve maalesef kaçan ipin ucu da (afedersiniz) bir kişinin yani anlıyorsunuz değil mi onların eline geçmiş.
Bugüne kadar ülkede yapılanlar ipin ucunu ele geçirmek içindi. Şimdilik buna da muvaffak olmuş gözüküyorlar.
Çare nedir dersiniz? Öyle uzun uzun ekonomik hesaplara, rakamlara gerek yok. Milletin ipin ucunu yakalaması lazım. Ve çok açık söylüyorum. Türk ekonomisini simit satan çocuklara teslim edin yemin ederim bundan daha kötü yapmazlar, yapamazlar.
Bana ne Dünya Bankası'ndan, IMF'den, Arjantin'den. Bana ne borsadan, dövizden. Bana ne sabit kurdan, dalgalı kurdan. Ben çalışmadıkça, ben üretmedikçe, ben kendimden, kendi geleceğimden haberdar olmadıkça, ben kendi hakkımda ve geleceğimde karar sahibi olmadıkça...
Benim varlığım, benim bağımsızlığım, benim yaşamam söz konusu olabilir mi?
Ekonomiyi, borsanın ve dövizin güdümünden kurtarıp üretime yönelmedikçe, siyaseti batıya bağımlılıktan kurtarıp milletin iradesine teslim etmedikçe ülke adına iyimser olmak da artık mümkün değildir.
Batı dünyası kartlarını çok açık ve acımasız oynuyor. Önceki gün de yazdık... ülkenin üzerinde ciddi bir "papaz büyüsü" var. Bunu görmedikçe bundan kurtulmak asla söz konusu olamaz.
Bunu görmek, gelecekteki tehlikeyi anlamak için hala başka sebepler ve gelişmeler beklemek ihanete eş değerdedir. Hükümet ortaklarının biraz da bu açıdan kendilerine bakmaları gerekir sanırım.
Aksi takdirte sular nasıl durulacak. Alternatifsizliğini iddia edenler, herhalde suların bulandırılması hususunda şunları söylüyorlar.
"Kendimizi nasıl alıkoyacağız?"
Ali Gedik / diğer yazıları
- Milli Çözüm Milli Ekonomi Modeli / 03.07.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010