Sünni, diğer bir ifadeyle Ehl-i Sünnet demek kelime anlamıyla Allah Resulü'nün (SAV) sünnetine tabi olan demektir.
Sünniliği bu anlamda ele aldığınızda, Sünni bir kimsenin, Allah Resulü'nün (SAV) Veda Hutbesi'nde ifade ettiği "Ben size iki şeyi emanet bırakıyorum: Allah'ın kitabı Kur'an ve Ehl-i Beytimdir" emrine herkesten fazla tabi olması gerekiyor.
Yine böyle bir Sünni'nin, Peygamber Efendimizin Gadir Hum'da ilan ettiği İmam Ali'nin velayetini, vasiliğini, hilafetini tam anlamıyla uyması, kabullenmesi gerekmektedir.
Sünni demek, yani Peygamberin (SAV) sünnetine tabi olmak bunu gerektirir.
Ama tarihte yaşanan gelişmeler göstermiştir ki, bu böyle olmamıştır. Sünnilik gerçek anlamının aksine, Ehl-i Beyt'in sanki bir alternatifimiymiş gibi, hatta daha da öte, sanki Ehl-i Beyt hiç yokmuş gibi gündeme getirilmiştir.
Peygamber Efendimizden sonra hilafetin kimde ve daha sonra da kimlerde olacağı Gadir Hum'da ve daha birçok hadiste açıkça belirtilmesine rağmen, Allah'ın ve Resulü'nün muradı bir kenara bırakılıp demokratik usullerle halife tayin edilmiştir. Hilafet demokratik usullerle olursa, birçok yanlışı, birçok sapmayı da beraberinde getirmektedir.
Allah'ın nasp ettiği hilafette ayrılık olmaz, Allah'ın hilafet konusunda seçtiği, her dönemde bir kişi olunca, diğerlerinin iddiası batıl olmaktadır. Buna dikkat edilseydi İslam coğrafyasında tek bir merkez olacağından hiçbir ayrılık gayrılık olmayacaktı. Dünya cennete dönecekti.
Fakat hilafet demokratik usullerle ya da kılıçla ele geçirilen bir müessese haline gelince, orada her türlü nefsi mücadelenin, her türlü entrikanın kapısı da açılmış oluyor.
Yapılan katliamlar bile maslahat gereği yapılmaya, caiz görülmeye hatta ibadetten sayılmaya başlanıyor.
Hilafet ve iktidar uğruna kendi kardeşlerini, evlatlarını, torunlarını bile katletmenin gereğini inananların, Yezid'in imam Hüseyin'i, Emevi ve Abbasilerin Peygamber torunlarını şehit etmesini doğru algılayabilmesi asla mümkün değildir.
Onlara göre, Kerbela hadisesinde halife Yezid'dir, başkaldıran İmam Hüseyin'dir. Bu sapık bakışın gereği olarak da "Yezid yanlış yapmıştır, dinden çıkmıştır, Cehennemliktir" diyememektedirler.
Eğer böyle derlerse kendi katliamlarına kılıf bulamayacaklar. Bu anlayışın gerçek Sünnilikle hiçbir alakası yokken, asırlarca Sünniliği bu olarak bize takdim ettiler.
Ehl-i Beytsiz bir İslam anlayışı empoze edildi. Halbuki Peygamber Efendimiz "Ehl-i Beytim Nuh'un gemisi gibidir; ona binen kurtulur, binmeyen helak olur" diyordu.
Bu anlamdaki Sünnilikle alakalı Kur'an'da bir ayet bile yokken, Ehl-i Beyt'in temizliği, onlarla beraber olmamızın gerekliliği ile ilgili yüzlerce ayet mevcuttur.
Kur'an ayetlerinin gerçek nüzul sebeplerine baktığımızda çoğu ayetin Ehl-i Beyt'le alakalı olduğunu görmekteyiz. Peygamber Efendimizi diğer peygamberlerden üstün kılan en önemli özelliklerinden birisi de İmam Ali, Hz. Fatıma, İmam Hasan ve İmam Hüseyin'den oluşan Bir Ehl-i Beyt'e sahip olmasıdır.
İslam'ı tahrif olmaktan uzak tutan, İslam'ın dosdoğru olarak kıyamete kadar gelmesini sağlayan Ehl-i Beyt imamlarıdır. Cenab-ı Hak Onlarla dinini ihya etmiştir. Onlar her devirde Kur'an'ın canlı örnekleridir.
Sünnilik ise gerçekte onlarla beraber olmak anlamına gelse de, tarih sahnesinde onlara karşı bir akım gibi gündeme gelmiştir.
Ehl-i Sünnet imamları olarak kabul edilen İmam azam, İmam Şafi, İmam Hanbel, İmam Nesai, Sünniler tarafından Hüccetül İslam ilan edilen İmam Gazali gibi büyük zatlar, yaptıkları konuşmalarda yazdıkları eserlerde ve de fiili olarak hayatlarında hep Ehl-i Beyt ile beraber olmalarına, Ehl-i Beyt için büyük bedeller ödemelerine rağmen, Sünniler tarafından bu yönleri hep gizli tutulmuştur.
İmam Ali'nin velayetinin ilan edildiği Gadir-i Hum hadisi 220 Ehl-i sünnet kaynağında ifade edilmesine rağmen yine asırlarca bu gerçek, Sünni Müslümanlardan gizlenmiştir.
Bizler bugün Ehl-i Beyt'e tabi olmadan, onlar sevilmeden Müslüman olunamayacağını Prof. Dr. Haydar Baş'tan öğreniyoruz.
Sünni'si de Alevi'si de, Şii'si de Ehl-i Beyt'in gemisinde bir ve beraber olmak zorundadır.
Ehl-i Beyt'in gemisine binmeyen için Allah Resulü "helak olur "diyor; Ehl-i Beyt'e sırtını çevirenin, Ehl-i Beyt sevdalılarına zulmedenin, "Ben Sünni'yim" demesi neyi değiştirir?
Sünniliği bu anlamda ele aldığınızda, Sünni bir kimsenin, Allah Resulü'nün (SAV) Veda Hutbesi'nde ifade ettiği "Ben size iki şeyi emanet bırakıyorum: Allah'ın kitabı Kur'an ve Ehl-i Beytimdir" emrine herkesten fazla tabi olması gerekiyor.
Yine böyle bir Sünni'nin, Peygamber Efendimizin Gadir Hum'da ilan ettiği İmam Ali'nin velayetini, vasiliğini, hilafetini tam anlamıyla uyması, kabullenmesi gerekmektedir.
Sünni demek, yani Peygamberin (SAV) sünnetine tabi olmak bunu gerektirir.
Ama tarihte yaşanan gelişmeler göstermiştir ki, bu böyle olmamıştır. Sünnilik gerçek anlamının aksine, Ehl-i Beyt'in sanki bir alternatifimiymiş gibi, hatta daha da öte, sanki Ehl-i Beyt hiç yokmuş gibi gündeme getirilmiştir.
Peygamber Efendimizden sonra hilafetin kimde ve daha sonra da kimlerde olacağı Gadir Hum'da ve daha birçok hadiste açıkça belirtilmesine rağmen, Allah'ın ve Resulü'nün muradı bir kenara bırakılıp demokratik usullerle halife tayin edilmiştir. Hilafet demokratik usullerle olursa, birçok yanlışı, birçok sapmayı da beraberinde getirmektedir.
Allah'ın nasp ettiği hilafette ayrılık olmaz, Allah'ın hilafet konusunda seçtiği, her dönemde bir kişi olunca, diğerlerinin iddiası batıl olmaktadır. Buna dikkat edilseydi İslam coğrafyasında tek bir merkez olacağından hiçbir ayrılık gayrılık olmayacaktı. Dünya cennete dönecekti.
Fakat hilafet demokratik usullerle ya da kılıçla ele geçirilen bir müessese haline gelince, orada her türlü nefsi mücadelenin, her türlü entrikanın kapısı da açılmış oluyor.
Yapılan katliamlar bile maslahat gereği yapılmaya, caiz görülmeye hatta ibadetten sayılmaya başlanıyor.
Hilafet ve iktidar uğruna kendi kardeşlerini, evlatlarını, torunlarını bile katletmenin gereğini inananların, Yezid'in imam Hüseyin'i, Emevi ve Abbasilerin Peygamber torunlarını şehit etmesini doğru algılayabilmesi asla mümkün değildir.
Onlara göre, Kerbela hadisesinde halife Yezid'dir, başkaldıran İmam Hüseyin'dir. Bu sapık bakışın gereği olarak da "Yezid yanlış yapmıştır, dinden çıkmıştır, Cehennemliktir" diyememektedirler.
Eğer böyle derlerse kendi katliamlarına kılıf bulamayacaklar. Bu anlayışın gerçek Sünnilikle hiçbir alakası yokken, asırlarca Sünniliği bu olarak bize takdim ettiler.
Ehl-i Beytsiz bir İslam anlayışı empoze edildi. Halbuki Peygamber Efendimiz "Ehl-i Beytim Nuh'un gemisi gibidir; ona binen kurtulur, binmeyen helak olur" diyordu.
Bu anlamdaki Sünnilikle alakalı Kur'an'da bir ayet bile yokken, Ehl-i Beyt'in temizliği, onlarla beraber olmamızın gerekliliği ile ilgili yüzlerce ayet mevcuttur.
Kur'an ayetlerinin gerçek nüzul sebeplerine baktığımızda çoğu ayetin Ehl-i Beyt'le alakalı olduğunu görmekteyiz. Peygamber Efendimizi diğer peygamberlerden üstün kılan en önemli özelliklerinden birisi de İmam Ali, Hz. Fatıma, İmam Hasan ve İmam Hüseyin'den oluşan Bir Ehl-i Beyt'e sahip olmasıdır.
İslam'ı tahrif olmaktan uzak tutan, İslam'ın dosdoğru olarak kıyamete kadar gelmesini sağlayan Ehl-i Beyt imamlarıdır. Cenab-ı Hak Onlarla dinini ihya etmiştir. Onlar her devirde Kur'an'ın canlı örnekleridir.
Sünnilik ise gerçekte onlarla beraber olmak anlamına gelse de, tarih sahnesinde onlara karşı bir akım gibi gündeme gelmiştir.
Ehl-i Sünnet imamları olarak kabul edilen İmam azam, İmam Şafi, İmam Hanbel, İmam Nesai, Sünniler tarafından Hüccetül İslam ilan edilen İmam Gazali gibi büyük zatlar, yaptıkları konuşmalarda yazdıkları eserlerde ve de fiili olarak hayatlarında hep Ehl-i Beyt ile beraber olmalarına, Ehl-i Beyt için büyük bedeller ödemelerine rağmen, Sünniler tarafından bu yönleri hep gizli tutulmuştur.
İmam Ali'nin velayetinin ilan edildiği Gadir-i Hum hadisi 220 Ehl-i sünnet kaynağında ifade edilmesine rağmen yine asırlarca bu gerçek, Sünni Müslümanlardan gizlenmiştir.
Bizler bugün Ehl-i Beyt'e tabi olmadan, onlar sevilmeden Müslüman olunamayacağını Prof. Dr. Haydar Baş'tan öğreniyoruz.
Sünni'si de Alevi'si de, Şii'si de Ehl-i Beyt'in gemisinde bir ve beraber olmak zorundadır.
Ehl-i Beyt'in gemisine binmeyen için Allah Resulü "helak olur "diyor; Ehl-i Beyt'e sırtını çevirenin, Ehl-i Beyt sevdalılarına zulmedenin, "Ben Sünni'yim" demesi neyi değiştirir?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Yüksek faizle üretim ekonomisi olmaz, işsizlik azalmaz! / 31.05.2025
- ‘Anayasanın hangi maddesi?’ dendiğinde İmralı’dan ses geliyor / 30.05.2025
- Siyasetin gündemi farklı, milletin gündemi farklı... / 29.05.2025
- Dedeağaç’taki NATO tatbikatı, milli güvenlik sorunu / 28.05.2025
- BOP’a göre demokrasi, ‘parçalamak’ demek / 27.05.2025
- Suriye aynasında Türkiye’yi görebilmek! / 24.05.2025
- Milyonlarca gencimiz boşta geziyor / 21.05.2025
- 19 Mayıs: Türk milletinin umudunun yeşerdiği gün / 20.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- ‘Anayasanın hangi maddesi?’ dendiğinde İmralı’dan ses geliyor / 30.05.2025
- Siyasetin gündemi farklı, milletin gündemi farklı... / 29.05.2025
- Dedeağaç’taki NATO tatbikatı, milli güvenlik sorunu / 28.05.2025
- BOP’a göre demokrasi, ‘parçalamak’ demek / 27.05.2025
- Suriye aynasında Türkiye’yi görebilmek! / 24.05.2025
- Milyonlarca gencimiz boşta geziyor / 21.05.2025
- 19 Mayıs: Türk milletinin umudunun yeşerdiği gün / 20.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025