İç politikada gündem görevden alınan belediye başkanları. Günlerdir ekranlardan konu ile ilgili hukukçuları, siyasetçileri, yandaş ve sözde muhalif yazarları hatta İçişleri Bakanının açıklamalarını bile sabırla dinledim.
İçişleri Bakanı, bu başkanların terör örgütlerine yardım ve yataklık ettikleri, destek oldukları, terör örgütü mensuplarını illegal yollardan besledikleri, terör örgütünden talimat aldıklarını vs. anlatarak kanunun kendilerine verdiği yetkiyi kullandıklarını ve görevden aldıklarını anlatıyor.
CHP bildik CHP. Tehlikeli bölgede rakibe faul yapan futbolcu gibi siyasette de hassas bölgede yine orantısız, yine yuvarlak cümleler ile sözde muhalefetlik yapıyor.
Hukukçuların bir kısmı gerçekten kanunlar çerçevesinde olayı yorumlarken, hukukçu kimliği yanına siyasi görüşünü koyanların bir kısmı iktidarın hukuken de haklı olduğunu, diğer bir kısmı ise haksız olduğunu ispatlamaya çalışıyor.
En renkli tartışma ise yandaş ve sözde muhalif yazar-çizer-akademisyenler arasında yaşanıyor. İlginç tespit, vurgu ve göndermeler yapılıyor.
Örneğin bir hukukçu-gazeteci diyor ki:
"İçişleri Bakanlığının bu kişileri görevden alma yetkisi kanuni olarak var. Ama! Kanunlar, Türkiye'nin her yerinde aynı şekilde işletilmiyor. Mesela! Bu kişiler, terör örgütüne yardım ve yataklık ettikleri gerekçesiyle görevden alındılar. Peki, çözüm sürecinde teröristlere operasyon yapmayan valiler neden görevden alınmadı?
Valilerin gözü önünde çukurlar, hendekler kazındı. Tuzaklar, mayınlar yerleştirildi. Şu kadar şehit verdik. Valilere, operasyon yapmayın talimatı mı verildi? Kim verdi? Bu kişiler hakkında neden hukuk işletilmedi?
Mesela! Kırmızı kategoride aranan Osman Öcalan'ı ekrana çıkaran TRT yetkilileri suç işlemiş olmuyor mu? Neden TRT'ye kayyum atanmadı?
Efendim! Ülkemizin yasaları ortada. Ama bu yasalar zaman ve mekana göre farklı uygulanıyor. Örneğin 2013'te Habur'da uygulanan yasa ile bugün uygulanan yasa aynı olmasına rağmen sonuçları farklı çıkıyor. Neden?"
En ilginç yorum ve cevap ise "hukuk, yasa filan diyorsunuz da! Bu ülkede terör örgütü ile direkt ve dolaylı görüşüldü. Neredeydi bu yasalar" çıkışına, "Meclis'te HDP'li vekiller ile hangi partinin vekillerinin kanka olduklarını çok iyi biliyoruz" şeklindeki cevaptı.
Hülasa ekranlarda böylesi hassas bir konuda tam bir mahalle dedikodusu yapılıyor.
Okumuş, saçı-başı ağarmış, her cümlenin sonunda vatan-millet-devlet-birlik-beraberlik-hak-adalet vs. vurgusu yapanların hiç birisi bu bölgede Büyük İsrail idealinin bir parçası olarak kurulmak istenen sözde Kürdistan devletinden bahsetmiyor.
Dost denilen ABD'nin hâlâ doğu ve güneydoğu sınırımızı neden tanımadığı sorgulanmıyor.
Irak'ın kuzeyinde kurulan Barzani yapılanması, Fırat'ın doğusunda kurulmak üzere olan benzer yapılanma ve ülkemizde yaşanan olayların çok önceleri kurgulanmış bir planın parçaları mıdır, sorusu sorulmuyor.
Bazı siyasi partilerin, belediye başkanlarının dün de bugün de terör örgütüne yardım, yataklık gibi suçlardan yargılandığını, suçlu bulunduklarını ve haklarında hükümler verildiğini biliyoruz.
Bir diğer bildiğimiz ve ısrarla dile getirmekten sakınıp herkesin kuma kafa gömdüğü gerçek ise PKK'nın, İncirlik'ten ve sınır ötesindeki ABD kuvvetlerinden direkt yardım aldıkları gerçeğidir.
Bu ülkede başta siyasetçiler olmak üzere hemen hiç kimse terör örgütünün arkasında ABD var, İsrail var, diyemiyor. Neden?
Gerçek saklandığı, bataklık kurutulmadığı için bugün hâlâ analar ağlıyor, Anadolu ağlıyor. Ekranlarda ise dedikodu yapılıyor…
- Suikasttan itibar çıkarmak / 12.05.2025
- Her şartta alkışlayanlar ve her şartta karşı olanlar / 11.05.2025
- PKK silah bırakacakmış… Nasılda kandırılıyoruz? / 10.05.2025
- Altına aldanma / 09.05.2025
- AKP iktidarı da kaybettiğinin farkında / 08.05.2025
- İç cephe ve terörsüz Türkiye aldatmacası / 06.05.2025
- Gazze unutuldu, BOP içinde kim, kiminle dost? / 05.05.2025
- İhtiras ve minnet ile devlet yönetilir mi? / 04.05.2025
- Bantçılar, izah ve mizah / 03.05.2025