Şöyle bir denklem kuralım! İsrail ile Türklerin menfaatleri çatıştığında ABD ve AB kimin safında yer alır?
Peki, Yunanistan ile Türkiye'nin menfaatleri çatıştı. ABD ve AB kimin safında yer alır?
Rumlar-Ermeniler ile Türkler arasında bir tercih seçeneği olsa ABD ve AB tercihlerini kimden yana kullanır?
Soruyu şöyle değiştirelim: ABD ve AB ülkeleri, PKK ile mücadelede Türkiye'nin yanında mıydılar yoksa PKK'ya her türlü desteği sağlamakla mı meşguldüler?
Aynı Haçlı ittifakı, SDH-YPG-PYD gibi aynı örgütü ülkemize karşı kullandıklarını kabul etmeyen var mı?
Soruları çoğaltalım: Akdeniz ve Ege'de haklı veya haksız bir mermi atıldığında ABD ve AB kimin safında olacak?
Daha da netleştirelim: Türkiye uluslararası anlaşmalardan doğan haklarını kullanıp Yunanistan'ın işgal ettiği adalara 'Kardak' varî bir harekât yaparsa Haçlı ittifakı kimin safında olur?
Cevap nettir ve Yüce Allah (c.c) ayetlerinde; "Onlar ancak birbirlerinin dostudur" diye hakikati göstermiştir.
Düşün ey kardeşim! Bu Haçlı ittifakı, ülkemizi kullanarak Irak, Suriye ve Libya'yı darmadağın etmedi mi? Etti. Şimdi bu ülkelerde, ülkemizi istemeyen kim? Aynı Haçlı ittifakı…
Tarih bu Haçlı ittifakının, Anadolu ve İslam coğrafyasındaki vahşetleriyle, zulümleriyle, ihanetleriyle dolu!
Bu hakikatleri bilmeyen mi var? Yok. Peki, hemen her alanda ABD'ye, Avrupa'ya bu sadakatin, teslimiyetin, hayranlığın, bağlılığın bir açıklaması olmalıdır. Öyle değil mi?
Ülkemizde devleti yönetenler de, muhalefet partileri de, medya da, akademisyenlerin birçoğu da, şarkıcılar da, filmciler de, futbolcular da Avrupa ile Amerika ile aramızın iyi olması gerektiğini vurgular.
İyi ama neden? Bizim, onlarla hukukumuzun iyi olması için o devletin, o milletin; bizimle, devletimizle bir hesabı, bir planı olmaması gerekir.
Peki, bugün dost denilen devlet ve toplulukların tamamının hedefi millet ve devletimiz değil mi? O halde bunlarla dost olmak, dostlukta ısrar etmek neden?
19 yıllık tek parti iktidarının başkanı Sayın Erdoğan, partisinin 7. Olağan Kongresinde, "Ülkemizin milli menfaatlerine saygı gösteren hiçbir ülkeyle çözülemeyecek sorunumuz olmadığına inanıyoruz.
Önümüzdeki dönemde dostlarımızın sayısını artırıp husumetleri gidererek bölgemizi bir huzur adasına çevirmekte kararlıyız. Esasen, bugüne kadar attığımız tüm adımlar da aynı amaca matuftur" dedi.
Sayın Erdoğan'ın Irak'ta, Libya'da, Lübnan'da, Suriye'de, Afganistan'da attığı adımlar, durduğu saf ve ortaya çıkan tablo herkesin malumudur.
Sayın Erdoğan eğer bu bölgeyi huzur adasına çevirmek istiyorsa ne yapmalıdır?
Tam 10 yıl önce 6 Haziran 2010 tarihinde Prof. Dr. Haydar Baş dış politika ile ilgili olarak, "Yapılması gereken nedir' diye sormuş ve şöyle demişti;
"Türkiye'nin artık bundan sonra başını öne eğip ciddi bir muhasebe yapmasıdır. Nedir bu muhasebe?
Biz, Ortadoğu'da kabul etsek de etmesek de Müslüman olarak bilinen ve Müslüman kişilerin oluşturduğu devletlerin ne olursa olsun sevgisini takdirini kazanan bir millet ve devletiz.
Binaenaleyh bizim politikalarımız evvela bunların menfaatine olması, Türkiye'nin menfaatine olması, bunların aleyhinde ve Türkiye'nin aleyhinde olmaması lazım, esasına bina edilecektir.
Her şeyden önemlisi bakınız bize yakın olan komşularımızın, coğrafyamızın üzerinde hesabı olmayan komşular olması lazım.
Soruyorum şimdi Suriye'nin bizim topraklarımızın üzerinde hesabı var mı? Yok. İran'ın hesabı var mı? Yok. Körfez ülkelerinin, İslam ülkelerinin bir tanesinin bizim coğrafya üzerinde bir hesabı var mı? Yok.
Amma müttefikimiz, dost diye kabul ettiğimiz ABD'nin, AB'nin, İsrail'in bizim topraklarımızın, coğrafyamızın üzerinde hesabı var.
Hem toplu halde, hem de teker teker hesapları var. Beni iyi sömürsünler; hem milleti, hem vatanı bölsünler diye bu adamların kurduğu Topluluğa gireceğim? Vallahi buna müsaade etmem... Sonra Avrupa kim oluyor. Nedir bunlar? Benim anlamadığım nokta bu... Hangi yönleri bizim üstümüzde."
Eğer 10 yıl önce Baş Hocamızı dinleseydik bölgemizde Baş olurduk. Şimdi hedef olduk. Eğer bölgeye Baş olmak istiyorsak reçete hazır.
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024