Sözüme büyük önder M. Kemal Atatürk'ün 01 Mart 1922 yılında TBMM açılış konuşmasında Tarımın neferleri hakkında söylediği sözle başlamak istiyorum. M. Kemal Atatürk "Türkiye'nin gerçek sahibi ve efendisi, gerçek üretici olan köylüdür. O halde herkesten daha çok refah, mutluluk ve servete hak kazanmaya layık olan köylüdür" demiştir.
Tarım sektörü, gelişmişlik düzeyleri ne olursa olsun tüm ülkelerin ekonomik hayatında önemli bir role sahiptir. Tarım sektörü insanların beslenmeleri için gerekli gıda maddelerini ve sanayiler için ham madde üreten bu sektör, istihdam için de önemlidir.
Tarım sektörlerinin tam kapasiteli çalışması ve gelişmesi için ekonomik ve sosyal politikaların bütünlüğünde, kapsamlı tarım politikaları uygulanmalı ve bu politikalar içinde destekleme politikaları önemli yer tutmalıdır. Fakat görülüyor ki 1980 yıllarından bu yana tarım sektörü uygulanan yanlış politikalarla içler acısı durum içine girmiştir. Destekleme politikaların genel amacı, üreticinin üretimine devam etmesini sağlamak, tüketicinin de olumsuz koşullarda aleyhine fiyatlarının yükselmesini engellemektir. Üreticinin üretimine devam etmesi direk ve dolaylı olarak istihdamı artırır.
Tarım politikalarının uygulamalarında tarımsal ürünlerde fiyat istikrarı, üretici gelirlerinin istikrarını sağlamak, sistemin sağlıklı işlemesini sağlar.
Sistemden kastımız; iç ve dış talebe göre üretim haritası çıkarmak, kaynakların iyi kullanılmasını sağlamak, teknolojinin kullanılmasını yaygınlaştırarak verimliliğin artması bu da ürün artışını sağlamak demektir. Üreticilerin bu sistemde gelirlerinin artışı sağlanır dolayısıyla mutlu ve refah seviyesi yüksek üretici profili ortaya çıkmış olur. Bu da toplumumuzun özlemiş olduğu bir durumdur.
Tarımsal kalkınma ve gelişmenin ivme kazanması için, yatırım ve destekleme politikalarının hayata geçmesi için geçmişte yapılanların aksine, Tarım kesimine yönelik kararlar; politik değil, ekonomik ve sosyal düşünceye öncelikli olarak verilmelidir.
Türk tarımı için desteklemelerin kaldırılması söz konusu değildir. Dünya Ticaret Örgütü, IMF ve Dünya bankası gibi kuruluşların dayatmaları sonucu tarımda ithalatçı duruma düştük. 1925 yılında M. Kemal Atatürk " Tüketici olarak yaşamak iyi değildir. Üretici olalım" demiştir. Önderimiz Atatürk' ün 80 yıl evvel söyleminden de anlamalıyız ki üretmeden hiçbir yere varamayız. Ülkemiz 2003 yılında 2.45 milyar dolayında tarım sektöründe ihracat yapmış 2.554 milyar dolayında ithalat yapılmıştır. Bu da bize gösteriyor ki her şeyde olduğu gibi uygulanan politikaların yanlışlığı tarımda da bizi dışa bağımlı kılmıştır. Ülkemiz tarımı için son derece tehlike sinyalleri verdiği kanısındayım. Nüfusunun %43 tarımda yaşayan kesimin işsiz ve aşsız kalması sosyal boyutta ahlak yapısı ve manevi değerlere çok zarar verecektir. M. Kemal Atatürk' ün 1922 yılında yapmış olduğu konuşmada çiftçi ve köylü için söylediklerinin tam aksine durumla karşı karşıya bırakılmıştır. Bu ülkeyi yönetenler Atasının mirasına ve vasiyetlerine böyle mi uyuyor?
Sonuç olarak; ülkemizin kalkınmasının temel şartı ; kalkınmayı köyden kente doğru başlatmak kanısındayım Üretmeden tüketmek olmayacağı aşikardır. Ülkemiz konumu itibarı ile ; tarıma ve tarıma dayalı sanayiinin geliştirilmesiyle özlemiş olduğu kalkınmayı sağlayarak, teknolojiye dayalı ağır sanayiinin alt yapısını oluşturacak kaynağı sağlamış olacaktır.
Sözlerimi M. Kemal Atatürk' ün 1922 yılında söylediği; bir sözle bitirmek istiyorum, " TAM BA?IMSIZLIK, ANCAK EKONOMİK BA?IMSIZLIKLA MÜMKÜNDÜR."
Özer CİVELEK
Tarım sektörü, gelişmişlik düzeyleri ne olursa olsun tüm ülkelerin ekonomik hayatında önemli bir role sahiptir. Tarım sektörü insanların beslenmeleri için gerekli gıda maddelerini ve sanayiler için ham madde üreten bu sektör, istihdam için de önemlidir.
Tarım sektörlerinin tam kapasiteli çalışması ve gelişmesi için ekonomik ve sosyal politikaların bütünlüğünde, kapsamlı tarım politikaları uygulanmalı ve bu politikalar içinde destekleme politikaları önemli yer tutmalıdır. Fakat görülüyor ki 1980 yıllarından bu yana tarım sektörü uygulanan yanlış politikalarla içler acısı durum içine girmiştir. Destekleme politikaların genel amacı, üreticinin üretimine devam etmesini sağlamak, tüketicinin de olumsuz koşullarda aleyhine fiyatlarının yükselmesini engellemektir. Üreticinin üretimine devam etmesi direk ve dolaylı olarak istihdamı artırır.
Tarım politikalarının uygulamalarında tarımsal ürünlerde fiyat istikrarı, üretici gelirlerinin istikrarını sağlamak, sistemin sağlıklı işlemesini sağlar.
Sistemden kastımız; iç ve dış talebe göre üretim haritası çıkarmak, kaynakların iyi kullanılmasını sağlamak, teknolojinin kullanılmasını yaygınlaştırarak verimliliğin artması bu da ürün artışını sağlamak demektir. Üreticilerin bu sistemde gelirlerinin artışı sağlanır dolayısıyla mutlu ve refah seviyesi yüksek üretici profili ortaya çıkmış olur. Bu da toplumumuzun özlemiş olduğu bir durumdur.
Tarımsal kalkınma ve gelişmenin ivme kazanması için, yatırım ve destekleme politikalarının hayata geçmesi için geçmişte yapılanların aksine, Tarım kesimine yönelik kararlar; politik değil, ekonomik ve sosyal düşünceye öncelikli olarak verilmelidir.
Türk tarımı için desteklemelerin kaldırılması söz konusu değildir. Dünya Ticaret Örgütü, IMF ve Dünya bankası gibi kuruluşların dayatmaları sonucu tarımda ithalatçı duruma düştük. 1925 yılında M. Kemal Atatürk " Tüketici olarak yaşamak iyi değildir. Üretici olalım" demiştir. Önderimiz Atatürk' ün 80 yıl evvel söyleminden de anlamalıyız ki üretmeden hiçbir yere varamayız. Ülkemiz 2003 yılında 2.45 milyar dolayında tarım sektöründe ihracat yapmış 2.554 milyar dolayında ithalat yapılmıştır. Bu da bize gösteriyor ki her şeyde olduğu gibi uygulanan politikaların yanlışlığı tarımda da bizi dışa bağımlı kılmıştır. Ülkemiz tarımı için son derece tehlike sinyalleri verdiği kanısındayım. Nüfusunun %43 tarımda yaşayan kesimin işsiz ve aşsız kalması sosyal boyutta ahlak yapısı ve manevi değerlere çok zarar verecektir. M. Kemal Atatürk' ün 1922 yılında yapmış olduğu konuşmada çiftçi ve köylü için söylediklerinin tam aksine durumla karşı karşıya bırakılmıştır. Bu ülkeyi yönetenler Atasının mirasına ve vasiyetlerine böyle mi uyuyor?
Sonuç olarak; ülkemizin kalkınmasının temel şartı ; kalkınmayı köyden kente doğru başlatmak kanısındayım Üretmeden tüketmek olmayacağı aşikardır. Ülkemiz konumu itibarı ile ; tarıma ve tarıma dayalı sanayiinin geliştirilmesiyle özlemiş olduğu kalkınmayı sağlayarak, teknolojiye dayalı ağır sanayiinin alt yapısını oluşturacak kaynağı sağlamış olacaktır.
Sözlerimi M. Kemal Atatürk' ün 1922 yılında söylediği; bir sözle bitirmek istiyorum, " TAM BA?IMSIZLIK, ANCAK EKONOMİK BA?IMSIZLIKLA MÜMKÜNDÜR."
Özer CİVELEK
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- RESUL BALCI: Karlar düşerken / 22.02.2025
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012