Türkiye, yeni dolar milyoneri sayısında dünya lideri oldu
Türkiye, bir yılda 7 bin yeni dolar milyoneriyle dünya birincisi oldu ama bu rekorun altında asgari ücretin erimesi ve orta sınıfın yok oluşu yatıyor. Zenginler rekor kırarken, ülke tarihin en yüksek servet eşitsizliğine koşuyor; bu bir zafer mi, yoksa patlamaya hazır bir balon mu?
19.11.2025 15:20:00
Eyüp Kabil
Eyüp Kabil





UBS'in 2025 Küresel Servet Raporu yayımlanalı birkaç saat oldu ve başlık tek kelimeyle çarpıcı: Türkiye, 2024-2025 döneminde dolar milyoneri sayısını yüzde 8,4 artırarak dünyada birinci sıraya yerleşti. Bir yılda 7 bin yeni milyoner eklendi. Bu rakam, Hindistan, Brezilya hatta ABD'nin bile önünde. İlk bakışta "ekonomik mucize" gibi duruyor. İkinci bakışta ise derin bir eşitsizlik tablosu ortaya çıkıyor.
Rekor artışın arkasındaki gerçekler
Artışın temel nedeni TL'nin reel değer kaybı ile birlikte varlık fiyatlarındaki sert yükseliş. Borsa İstanbul 2024-2025'te dolar bazında yüzde 40'ın üzerinde getiri sağladı; gayrimenkul özellikle İstanbul ve Bodrum'da dolar cinsinden yüzde 60-100 arası prim yaptı. Yabancılara vatandaşlık programıyla gelen sıcak para da etkili oldu. Kısacası, zenginler daha zenginleşirken, servetlerini döviz ve varlıkta tutan kesim dolar bazında "milyoner" sıçraması yaşadı.
Aynı dönemde asgari ücret dolar bazında yüzde 25-30 civarında eridi. Gelir dağılımı Gini katsayısı 0,43'ten 0,45'e yükseldi (TÜİK'in bile kabul ettiği rakam). Yani yeni milyonerler doğarken, orta sınıf ve altı hızla yoksullaştı.
Bu başarı mı, tehlike mi?
Bu tablo "başarı" olarak sunuluyor çünkü hükümet sözcüleri "Türkiye'ye güven arttı" diyor. Gerçekte ise güvenin arttığı yer çok dar bir kesim. Yabancı fonların Borsa İstanbul'a dönüşü, yüksek faiz ve ucuz varlık fırsatından kaynaklanıyor; uzun vadeli doğrudan yatırım değil. 2026'da faiz indirimleri başladığında bu para aynı hızla çıkabilir. 2018 ve 2022'de yaşadığımız gibi.
Dahası, milyoner sayısındaki artış vergi gelirine neredeyse hiç yansımadı. Zenginlerin çoğu holding yapıları, offshore hesaplar ve istisnalarla vergi optimizasyonu yapıyor. Devlet, yeni milyonerlerden değil, ÖTV, KDV ve maaşlardan aldığı vergilerle bütçeyi çeviriyor.
Dünya ile karşılaştırma: Yalnız zirve
Dünyada milyoner artışı en yüksek ülkeler genelde ya teknoloji patlaması (ABD, Hindistan) ya da emtia rallisi (Suudi Arabistan, Norveç) yaşıyor. Türkiye'nin farkı şu: Artış tamamen finansal varlık şişmesi ve kur etkisiyle oldu; reel üretim artışı yok. Çin'de yeni milyonerlerin çoğu teknoloji girişimcisi, ABD'de yapay zeka ve borsa zenginleri. Türkiye'de ise çoğunluğu inşaat, borsa ve ithalat-ihracat köşeyi dönen eski zenginler ile yeni vatandaşlık alan yabancılar oluşturuyor.
Kırılgan bir zenginlik balonu
Türkiye 2025'te "en çok yeni milyoner üreten ülke" unvanını aldı ama bu unvan gurur değil, uyarı olmalı. Servet eşitsizliği bu hızla artarsa sosyal patlama riski yükselir. 2013 Gezi'sinden bu yana en yüksek eşitsizlik seviyesindeyiz. Hükümetin bu tabloyu "başarı hikayesi" diye sunması ise en az tablonun kendisi kadar tehlikeli.
Gerçek başarı, 7 bin yeni milyoner değil, 7 milyon insanın refahını artıracak politikalar olurdu. Şu anki tablo ise tam tersini söylüyor: Türkiye'de zengin olmak çok kolaylaştı, insan kalmak ise her geçen gün zorlaşıyor.
Rekor artışın arkasındaki gerçekler
Artışın temel nedeni TL'nin reel değer kaybı ile birlikte varlık fiyatlarındaki sert yükseliş. Borsa İstanbul 2024-2025'te dolar bazında yüzde 40'ın üzerinde getiri sağladı; gayrimenkul özellikle İstanbul ve Bodrum'da dolar cinsinden yüzde 60-100 arası prim yaptı. Yabancılara vatandaşlık programıyla gelen sıcak para da etkili oldu. Kısacası, zenginler daha zenginleşirken, servetlerini döviz ve varlıkta tutan kesim dolar bazında "milyoner" sıçraması yaşadı.
Aynı dönemde asgari ücret dolar bazında yüzde 25-30 civarında eridi. Gelir dağılımı Gini katsayısı 0,43'ten 0,45'e yükseldi (TÜİK'in bile kabul ettiği rakam). Yani yeni milyonerler doğarken, orta sınıf ve altı hızla yoksullaştı.
Bu başarı mı, tehlike mi?
Bu tablo "başarı" olarak sunuluyor çünkü hükümet sözcüleri "Türkiye'ye güven arttı" diyor. Gerçekte ise güvenin arttığı yer çok dar bir kesim. Yabancı fonların Borsa İstanbul'a dönüşü, yüksek faiz ve ucuz varlık fırsatından kaynaklanıyor; uzun vadeli doğrudan yatırım değil. 2026'da faiz indirimleri başladığında bu para aynı hızla çıkabilir. 2018 ve 2022'de yaşadığımız gibi.
Dahası, milyoner sayısındaki artış vergi gelirine neredeyse hiç yansımadı. Zenginlerin çoğu holding yapıları, offshore hesaplar ve istisnalarla vergi optimizasyonu yapıyor. Devlet, yeni milyonerlerden değil, ÖTV, KDV ve maaşlardan aldığı vergilerle bütçeyi çeviriyor.
Dünya ile karşılaştırma: Yalnız zirve
Dünyada milyoner artışı en yüksek ülkeler genelde ya teknoloji patlaması (ABD, Hindistan) ya da emtia rallisi (Suudi Arabistan, Norveç) yaşıyor. Türkiye'nin farkı şu: Artış tamamen finansal varlık şişmesi ve kur etkisiyle oldu; reel üretim artışı yok. Çin'de yeni milyonerlerin çoğu teknoloji girişimcisi, ABD'de yapay zeka ve borsa zenginleri. Türkiye'de ise çoğunluğu inşaat, borsa ve ithalat-ihracat köşeyi dönen eski zenginler ile yeni vatandaşlık alan yabancılar oluşturuyor.
Kırılgan bir zenginlik balonu
Türkiye 2025'te "en çok yeni milyoner üreten ülke" unvanını aldı ama bu unvan gurur değil, uyarı olmalı. Servet eşitsizliği bu hızla artarsa sosyal patlama riski yükselir. 2013 Gezi'sinden bu yana en yüksek eşitsizlik seviyesindeyiz. Hükümetin bu tabloyu "başarı hikayesi" diye sunması ise en az tablonun kendisi kadar tehlikeli.
Gerçek başarı, 7 bin yeni milyoner değil, 7 milyon insanın refahını artıracak politikalar olurdu. Şu anki tablo ise tam tersini söylüyor: Türkiye'de zengin olmak çok kolaylaştı, insan kalmak ise her geçen gün zorlaşıyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
















































































