Irak operasyonu için ABD'nin neler düşünüp neler yaptığı, göründüğü kadarıyla ortada. Başta İngiltere olmak üzere ne kadar dostu, ahbabı, ortağı varsa belli ölçüde yanına alarak hem gücünü artırıyor, hem işini kolaylaştırıyor, hem meseleyi dünyanın meselesi haline getirip rakiplerini önce psikolojik açıdan sindirip sonra yok etme planlarını devreye koymaya çalışıyor.
Bu arada Türkiye'yi de ihmal etmiyor. Ürettiği bahane ve tehditlerle Türkiye'yi de sıcak savaşın içine atmak istiyor. Böylece hem Türkiye'yi kullanmış olacak, hem de Türkiye'yi komşularıyla düşman haline getirecek.
Böylece bir taşla birkaç kuşu vurmanın hesabını yapan ABD, operasyon sırası Türkiye'ye gelinceye kadar diğer operasyonlarda Türkiye'yi taşeran olarak da kullanmaya devam edecek.
ABD kendi menfaati açısından böyle düşünmekte ve hareket etmekte bir strateji geliştirmiş olabilir. Ancak başta Türkiye'nin Irak'a ve Irak'a komşu ülkelerin menfaatlerinin de ötesinde varolabilmesi için bir tedbir, bir strateji belirlemeleri gerekmez mi?
Öyle ya, en azından Irak, Türkiye'ye ve komşularına "bugün bana yarın sana" diyemez mi? Türkiye ve diğer komşuları da "bugün ona yarın bana" diyerek meseleyi kendilerini de çok yakından ilgilendirdiğini göremezler mi?
Başta, Saddam olmak üzere eğer ABD ile ilgili bir anlaşma yoksa elbette herkesin başına gelebilecekleri görmesi ve gerekli tedbirleri alması gerekir. Başbakan Sayın Abdullah Gül'ün komşu devletlere başlattığı geziyi bu çerçevede değerlendirmek istiyor ve bugüne kadar niçin beklenildiğini merak ediyorum.
Türkiye hangi hükümetle olursa olsun, ABD de olsa hiç bir devletin adına menfaatine ne komşularıyla ne de diğerleri ile savaşa girmez. Hele hele pazarlık masasına asla oturmaz.
Tam aksine Türkiye, dünyada ve bilhassa kendi bölgesinde barışın, istikrarın, huzur ve güvenin teminatı olmalıdır. Dolayısıyla Sayın Gül, bu gezisine çok ciddi ve çok güçlü başlamalı ve mutlaka netice almalıdır. Hatta Türkiye tam bu savaşı durdurmak ve hem de bölgede kalıcı barış için Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, muhalefetin Genel başkanları ile birlikte hareket etmeli ve bu seyahatleri böyle bir heyetle derhal başlatmalıdır. Bu heyete sivil toplum örgütleri ve Bütün medyayı da alarak bölgede kendisinden beklenen misyonu ortaya koymalıdır.
Böyle bir misyona ABD'nin de AB'nin de, ihtiyacı en az Ortadoğu ülkeleri kadardır. Türkiye halkı tecrübesiyle, siyasi, sosyo-ekonomik, kültürü ve gücüyle bu misyona sahiptir. Bu noktada Türkiye'nin alternatifi de yoktur.
Türkiye ABD ve AB ile her türlü işbirliği yapabilmenin yanında, bütün komşularıyla, Ortadoğu ve Türk dünyası ile de aynı şekilde işbirliği yapabilecek her türlü altyapıya da, dinamizme de sahiptir.
Türkiye bir Avrupa ülkesidir, doğru. Türkiye bir Asya ülkesidir bu da doğru. Türkiye bir Ortadoğu ülkesidir, Türkiye bir Akdeniz ülkesidir, Türkiye bir Karadeniz ülkesidir bunlar da doğru.
Ve Türkiye, halkı Türk ve Müslüman olan demokratik, laik ve sosyal devlettir. Bu da doğru.
Bu arada Türkiye'yi de ihmal etmiyor. Ürettiği bahane ve tehditlerle Türkiye'yi de sıcak savaşın içine atmak istiyor. Böylece hem Türkiye'yi kullanmış olacak, hem de Türkiye'yi komşularıyla düşman haline getirecek.
Böylece bir taşla birkaç kuşu vurmanın hesabını yapan ABD, operasyon sırası Türkiye'ye gelinceye kadar diğer operasyonlarda Türkiye'yi taşeran olarak da kullanmaya devam edecek.
ABD kendi menfaati açısından böyle düşünmekte ve hareket etmekte bir strateji geliştirmiş olabilir. Ancak başta Türkiye'nin Irak'a ve Irak'a komşu ülkelerin menfaatlerinin de ötesinde varolabilmesi için bir tedbir, bir strateji belirlemeleri gerekmez mi?
Öyle ya, en azından Irak, Türkiye'ye ve komşularına "bugün bana yarın sana" diyemez mi? Türkiye ve diğer komşuları da "bugün ona yarın bana" diyerek meseleyi kendilerini de çok yakından ilgilendirdiğini göremezler mi?
Başta, Saddam olmak üzere eğer ABD ile ilgili bir anlaşma yoksa elbette herkesin başına gelebilecekleri görmesi ve gerekli tedbirleri alması gerekir. Başbakan Sayın Abdullah Gül'ün komşu devletlere başlattığı geziyi bu çerçevede değerlendirmek istiyor ve bugüne kadar niçin beklenildiğini merak ediyorum.
Türkiye hangi hükümetle olursa olsun, ABD de olsa hiç bir devletin adına menfaatine ne komşularıyla ne de diğerleri ile savaşa girmez. Hele hele pazarlık masasına asla oturmaz.
Tam aksine Türkiye, dünyada ve bilhassa kendi bölgesinde barışın, istikrarın, huzur ve güvenin teminatı olmalıdır. Dolayısıyla Sayın Gül, bu gezisine çok ciddi ve çok güçlü başlamalı ve mutlaka netice almalıdır. Hatta Türkiye tam bu savaşı durdurmak ve hem de bölgede kalıcı barış için Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, muhalefetin Genel başkanları ile birlikte hareket etmeli ve bu seyahatleri böyle bir heyetle derhal başlatmalıdır. Bu heyete sivil toplum örgütleri ve Bütün medyayı da alarak bölgede kendisinden beklenen misyonu ortaya koymalıdır.
Böyle bir misyona ABD'nin de AB'nin de, ihtiyacı en az Ortadoğu ülkeleri kadardır. Türkiye halkı tecrübesiyle, siyasi, sosyo-ekonomik, kültürü ve gücüyle bu misyona sahiptir. Bu noktada Türkiye'nin alternatifi de yoktur.
Türkiye ABD ve AB ile her türlü işbirliği yapabilmenin yanında, bütün komşularıyla, Ortadoğu ve Türk dünyası ile de aynı şekilde işbirliği yapabilecek her türlü altyapıya da, dinamizme de sahiptir.
Türkiye bir Avrupa ülkesidir, doğru. Türkiye bir Asya ülkesidir bu da doğru. Türkiye bir Ortadoğu ülkesidir, Türkiye bir Akdeniz ülkesidir, Türkiye bir Karadeniz ülkesidir bunlar da doğru.
Ve Türkiye, halkı Türk ve Müslüman olan demokratik, laik ve sosyal devlettir. Bu da doğru.
Ali Gedik / diğer yazıları
- Milli Çözüm Milli Ekonomi Modeli / 03.07.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010