Bu cümle bir iddia değildir. Bir imanî gerçektir, siyasi gerçektir, ekonomik gerçektir. Ve bu gerçekler ispatlıdır.
Gazetemiz yayın hayatına başladığından beri bu gerçeği her daim güncel tutmuş, milletimizi ve siyasi iktidarlara uyarıcı, yol gösterici bir yayın anlayışıyla gerçekleri duyurmaya çalışmıştır.
Ama ülke siyasileri, emperyalistlere nasıl bir vefa borcu içindeyseler, milletimiz, bu emperyalistlere nasıl bir hayranlık içerindeyseler bu açık düşmanlığı çok iyi gördükleri, bildikleri hatta millete şikâyet ettikleri halde ABD ve AB'den vazgeçemiyorlar.
Tablo önümüzde. Komşularımız yanıyor, bu yangın ülkemizi de ısıtıyor ve her an ülkemizde de yangın çıkarabilir. Ekonomik olarak kıskaca alındığımızı en yetkili ağızlar ifade ediyor. Siyasi olarak adeta her gün sıfırla çarpılıyoruz. Bu büyük millet ve büyük devlet şamar oğlanına çevrildi. Kim tarafından? Dost edinilenler, nihai hedef kabul edilenler tarafından.
Oysa Prof. Dr. Haydar Baş yıllardır haykırıyor; "Ülkemiz üzerinde hesabı olanlarla dost olamayız" diye ve nedenini anlatıyor:
"Eğer bizim değerlerimiz üzerinde komşularımızın bir hesabı varsa, bunun ötesinde coğrafyamız üzerinde bir hesabı varsa, biz asla o milletlerle dış politikayı devam ettiremeyiz. Şimdi size soruyorum; AB devletlerinin, Türkiye coğrafyasında hesabı var mı? Sen nasıl bununla ittifak ediyorsun. Adamın gözü senin topraklarında? Deniliyor ki, 'Bizim hukukumuz, onlarla iyi olması lazım'. Ne yaptı ki iyi olacak? Türkiye'nin hukukunun bir devletle iyi olması için o devletin, Türkiye coğrafyası üzerinde hesabı olmaması gerekir. Bu coğrafyada gözü olmayacak."
Yapılması gereken nedir, sorusunun cevabını da Sayın Baş şöyle açıklıyordu:
"Türkiye'nin artık bundan sonra başını öne eğip ciddi bir muhasebe yapması lazımdır. Nedir bu muhasebe? Biz, Ortadoğu'da kabul etsek de etmesek de Müslüman olarak bilinen ve Müslüman kişilerin oluşturduğu devletlerin ne olursa olsun sevgisini, takdirini kazanan bir millet ve devletiz.
Binaenaleyh bizim politikalarımız evvela bunların menfaatine olması, Türkiye'nin menfaatine olması, bunların aleyhinde ve Türkiye'nin aleyhinde olmaması lazım, esasına göre bina edilecektir. Her şeyden önemlisi bakınız bize yakın olan komşularımızın coğrafyamızın üzerinde hesabı olmayan komşular olması lazım.
Soruyorum şimdi Suriye'nin bizim topraklarımızın üzerinde hesabı var mı? Yok. İran'ın hesabı var mı? Yok. Körfez ülkelerinin, İslam ülkelerinin bir tanesinin bizim coğrafya üzerinde bir hesabı var mı? Yok. Amma müttefikimiz, diye kabul ettiğimiz ABD'nin, AB ülkelerinin, İsrail'in bizim topraklarımızın, coğrafyamızın üzerinde hesabı var. O halde biz, kimlerle dost olmalıyız?"
Gerçek ortada. Şimdi kendimize bir kez daha soralım; ülkemiz üzerinde hedefleri olanlar, bize dost olabilir mi? Bizim menfaatlerimiz doğrultusunda karar alabilirler mi, icraat gerçekleştirebilirler mi?
Hayır, almazlar, duruş göstermezler. Bu gerçeğe sadece 90 yıllık cumhuriyet tarihinde yüzlerce örnek gösterebiliriz.
Şimdi seçim sürecindeyiz. Partiler en acımasız, kindar, zan altında bırakıcı cümlelerle birbirlerine eleştiri veya siyaset adı altında hakaret ediyorlar. Oysa hepsi ABD, AB çizgisindeler. Hepsi aynı yörüngedeler.
Bu yörünge çözümsüzlük yörüngesidir, bu yörünge emperyalistlerin esaret yörüngesidir. Bu yörünge haçlının sömürü yörüngesidir.
Bu gerçeği BTP ve lideri Prof. Dr. Haydar Baş gördü, tam bağımsız Türkiye için dünyanın üçüncü ekonomi modelini ortaya koydu. Dünya sahiplendi ama siyasilerimiz ABD, AB yörüngesinden çıkmadı.
Hazin olan ise milletimiz de çileye, sömürüye, açık tehditlere, gelinen noktaya rağmen bu gerçeği göremiyor olması? Neden göremiyor? Çünkü milletimiz de AB hayranı yapıldı, ABD hayranı yapıldı ve bu gerçeği Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle haber vermişti:
"Sizler karış karış, arşın arşın sizden öncekilerin yolunu izleyeceksiniz, onların inançları ve yaşayışlarını ölçü edineceksiniz. Onlar kertenkele deliğine girecek olsalar, siz de onları takip edeceksiniz."
Sahabeler soruyor; "Ya Resûlullah! (İzlerini takip edeceğimiz bu topluluklar) Yahudiler ve Hıristiyanlar mı olacak?"
Efendimiz; "Ya başka kimler olacaktı?" buyuruyor. (Buhari, Enbiya 50; Müslim, İlm 6)
Netice olarak şunu diyebiliriz ki, ABD, AB, İsrail dostluğu devletimizin bağımsızlığını tehdit ettiği gibi milletimizin imanını da tehdit ediyor.
Bu tehditleri ancak bu yörüngede olmayan lider ve kadrosuna destek olmak, sahip çıkmakla ortadan kaldırabiliriz. Yoksa yarın bugünden daha zor ve çetin olacaktır.
Gazetemiz yayın hayatına başladığından beri bu gerçeği her daim güncel tutmuş, milletimizi ve siyasi iktidarlara uyarıcı, yol gösterici bir yayın anlayışıyla gerçekleri duyurmaya çalışmıştır.
Ama ülke siyasileri, emperyalistlere nasıl bir vefa borcu içindeyseler, milletimiz, bu emperyalistlere nasıl bir hayranlık içerindeyseler bu açık düşmanlığı çok iyi gördükleri, bildikleri hatta millete şikâyet ettikleri halde ABD ve AB'den vazgeçemiyorlar.
Tablo önümüzde. Komşularımız yanıyor, bu yangın ülkemizi de ısıtıyor ve her an ülkemizde de yangın çıkarabilir. Ekonomik olarak kıskaca alındığımızı en yetkili ağızlar ifade ediyor. Siyasi olarak adeta her gün sıfırla çarpılıyoruz. Bu büyük millet ve büyük devlet şamar oğlanına çevrildi. Kim tarafından? Dost edinilenler, nihai hedef kabul edilenler tarafından.
Oysa Prof. Dr. Haydar Baş yıllardır haykırıyor; "Ülkemiz üzerinde hesabı olanlarla dost olamayız" diye ve nedenini anlatıyor:
"Eğer bizim değerlerimiz üzerinde komşularımızın bir hesabı varsa, bunun ötesinde coğrafyamız üzerinde bir hesabı varsa, biz asla o milletlerle dış politikayı devam ettiremeyiz. Şimdi size soruyorum; AB devletlerinin, Türkiye coğrafyasında hesabı var mı? Sen nasıl bununla ittifak ediyorsun. Adamın gözü senin topraklarında? Deniliyor ki, 'Bizim hukukumuz, onlarla iyi olması lazım'. Ne yaptı ki iyi olacak? Türkiye'nin hukukunun bir devletle iyi olması için o devletin, Türkiye coğrafyası üzerinde hesabı olmaması gerekir. Bu coğrafyada gözü olmayacak."
Yapılması gereken nedir, sorusunun cevabını da Sayın Baş şöyle açıklıyordu:
"Türkiye'nin artık bundan sonra başını öne eğip ciddi bir muhasebe yapması lazımdır. Nedir bu muhasebe? Biz, Ortadoğu'da kabul etsek de etmesek de Müslüman olarak bilinen ve Müslüman kişilerin oluşturduğu devletlerin ne olursa olsun sevgisini, takdirini kazanan bir millet ve devletiz.
Binaenaleyh bizim politikalarımız evvela bunların menfaatine olması, Türkiye'nin menfaatine olması, bunların aleyhinde ve Türkiye'nin aleyhinde olmaması lazım, esasına göre bina edilecektir. Her şeyden önemlisi bakınız bize yakın olan komşularımızın coğrafyamızın üzerinde hesabı olmayan komşular olması lazım.
Soruyorum şimdi Suriye'nin bizim topraklarımızın üzerinde hesabı var mı? Yok. İran'ın hesabı var mı? Yok. Körfez ülkelerinin, İslam ülkelerinin bir tanesinin bizim coğrafya üzerinde bir hesabı var mı? Yok. Amma müttefikimiz, diye kabul ettiğimiz ABD'nin, AB ülkelerinin, İsrail'in bizim topraklarımızın, coğrafyamızın üzerinde hesabı var. O halde biz, kimlerle dost olmalıyız?"
Gerçek ortada. Şimdi kendimize bir kez daha soralım; ülkemiz üzerinde hedefleri olanlar, bize dost olabilir mi? Bizim menfaatlerimiz doğrultusunda karar alabilirler mi, icraat gerçekleştirebilirler mi?
Hayır, almazlar, duruş göstermezler. Bu gerçeğe sadece 90 yıllık cumhuriyet tarihinde yüzlerce örnek gösterebiliriz.
Şimdi seçim sürecindeyiz. Partiler en acımasız, kindar, zan altında bırakıcı cümlelerle birbirlerine eleştiri veya siyaset adı altında hakaret ediyorlar. Oysa hepsi ABD, AB çizgisindeler. Hepsi aynı yörüngedeler.
Bu yörünge çözümsüzlük yörüngesidir, bu yörünge emperyalistlerin esaret yörüngesidir. Bu yörünge haçlının sömürü yörüngesidir.
Bu gerçeği BTP ve lideri Prof. Dr. Haydar Baş gördü, tam bağımsız Türkiye için dünyanın üçüncü ekonomi modelini ortaya koydu. Dünya sahiplendi ama siyasilerimiz ABD, AB yörüngesinden çıkmadı.
Hazin olan ise milletimiz de çileye, sömürüye, açık tehditlere, gelinen noktaya rağmen bu gerçeği göremiyor olması? Neden göremiyor? Çünkü milletimiz de AB hayranı yapıldı, ABD hayranı yapıldı ve bu gerçeği Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle haber vermişti:
"Sizler karış karış, arşın arşın sizden öncekilerin yolunu izleyeceksiniz, onların inançları ve yaşayışlarını ölçü edineceksiniz. Onlar kertenkele deliğine girecek olsalar, siz de onları takip edeceksiniz."
Sahabeler soruyor; "Ya Resûlullah! (İzlerini takip edeceğimiz bu topluluklar) Yahudiler ve Hıristiyanlar mı olacak?"
Efendimiz; "Ya başka kimler olacaktı?" buyuruyor. (Buhari, Enbiya 50; Müslim, İlm 6)
Netice olarak şunu diyebiliriz ki, ABD, AB, İsrail dostluğu devletimizin bağımsızlığını tehdit ettiği gibi milletimizin imanını da tehdit ediyor.
Bu tehditleri ancak bu yörüngede olmayan lider ve kadrosuna destek olmak, sahip çıkmakla ortadan kaldırabiliriz. Yoksa yarın bugünden daha zor ve çetin olacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Küresel itaatsizlik başladı / 05.10.2025
- Erdoğan’ın ‘kazan kazan’ modelini hatırlar mısın? / 04.10.2025
- Gülen’e nasip olmadı, Erdoğan’a mı nasip olacak? / 03.10.2025
- ABD’ye nasıl ve neden peşkeş çekildiğimizi yazıyorum / 02.10.2025
- Aşağıdaki vasıfları taşıyan yöneticiler aranıyor / 30.09.2025
- Peygamberimiz itibardan asla taviz vermemiştir / 29.09.2025
- Çakma kral ve HTŞ’li Şara / 28.09.2025
- Her şey ABD’nin rızası için mi? / 27.09.2025
- Trump’a haddini bildirecek bir dünya lideri aranıyor / 26.09.2025
- 25 yıl önce verilen ‘bağımsızlık ve insan gibi yaşama’ sözü hala geçerli / 25.09.2025
- Erdoğan’ın ‘kazan kazan’ modelini hatırlar mısın? / 04.10.2025
- Gülen’e nasip olmadı, Erdoğan’a mı nasip olacak? / 03.10.2025
- ABD’ye nasıl ve neden peşkeş çekildiğimizi yazıyorum / 02.10.2025
- Aşağıdaki vasıfları taşıyan yöneticiler aranıyor / 30.09.2025
- Peygamberimiz itibardan asla taviz vermemiştir / 29.09.2025
- Çakma kral ve HTŞ’li Şara / 28.09.2025
- Her şey ABD’nin rızası için mi? / 27.09.2025
- Trump’a haddini bildirecek bir dünya lideri aranıyor / 26.09.2025
- 25 yıl önce verilen ‘bağımsızlık ve insan gibi yaşama’ sözü hala geçerli / 25.09.2025