Geçtiğimiz Pazartesi Ankara'da gerçekleştirilen Türkiye-Rusya-İran Üçlü Zirvesi'nin yankıları sürüyor.
Zirvede, eğer uygulanabilirse ve mutabakata bağlı kalınabilirse, çok önemli kararlar alındı.
Dilerseniz, önemine binaen sonuç bildirgesine de yansıyan bu kararları yeniden hatırlatalım:
* Liderler, Suriye'nin egemenliği, bağımsızlığı, birliği ve toprak bütünlüğü konusunda mutabık kaldıklarını vurguladılar.
Diğer maddeler bir tarafa sadece bu madde bile Suriye'de kesin çözümü getirebilir. Yeter ki bu sayılanlar bölge ülkeleri tarafından ivedilikle, pratik olarak hayata geçirilebilsin.
Hazırlanacak olan Suriye anayasasının da bu temel üzerine bina edilmesi lazım.
Mevcut durumda Suriye 4 parça halindedir; Suriye yönetimin hakim olduğu bölge, ABD-YPG ikilisinin bulunduğu Münbiç ve Fırat'ın doğusu, Türkiye'nin garantörü olduğu İdlib bölgesi ve ABD'nin teröristleri yetiştirdiği güneydeki Tanf bölgesi…
Bu madde, bütün bu bölgelerin yeniden Suriye yönetimi hakimiyetinde birleşmesi anlamına gelmektedir. Bu, aynı zamanda Türkiye'nin sınır güvenliğini sağlayacağı gibi, mülteci sorununu da kökünden çözecektir.
* Suriye'de gayrimeşru öz yönetim teşebbüsleri dahil olmak üzere terörle mücadele kisvesi altında sahada yeni gerçeklikler yaratılmasına dair her türlü girişim reddedildi.
Bu maddeyle hem terör örgütlerinin yeniden palazlanmasının önüne geçilecektir, hem de, özellikle de ABD'nin Fırat'ın doğusu için dayattığı "özerk bölge" planı suya düşecektir.
ABD'nin özerk bölge planı, kesinlikle burada Kürtlere özgürlük sağlamak, bir Kürt devleti kurdurmak amaçlı değildir. Irak'ın kuzeyinde Barzani'nin bağımsızlık referandumu yaptığında başına neler geldiğini, ABD'nin onun ipini nasıl çektiğini gördük.
ABD, bu bölgede 28 askeri üs kurdu, şimdi de Kamışlı bölgesine yeni bir üs daha inşa ediyor. Yani ABD buraya resmen yerleşiyor.
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın 2000'li yılların başından bu yana ifade ettiği gibi, olumsuz iklim şartları sebebiyle ABD kendisine vatan arıyor ve vatan olarak da Ortadoğu coğrafyasını seçti.
Irak'ın işgaliyle Irak'a yerleşti, şimdi de terör bahanesiyle Suriye'ye yerleşiyor; sırada Türkiye ve İran var. ABD'nin, ısrarla merkezi yönetim yetkisiyle donanmış bir özerk yönetimi dayatmasının nedeni de, işte bütün bu vatan kazanımlarını legal hale getirebilmek…
ABD yeni Suriye anayasasında bunu istiyor, bölge ülkeleri direnmeli ve ABD varlığını resmen kabul etmek anlamına gelen böyle bir işgal dayatmasına hayır demelidir.
* Suriye'nin kuzeydoğusundaki durum ele alındı. Bu bölgede güvenlik ile istikrarın ancak ülkenin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı temelinde sağlanabileceği vurgulandı.
ABD'nin ve İsrail'in menfaatine bir özerk bölge, BOP'un böl-parçala-yut senaryosunun bir gereğidir.
"Bugün bölemedik, yarın bölmeye hazır hale getirelim" niyetinin bir tezahürüdür.
Bu tuzak ancak, ülkenin egemenlik ve toprak bütünlüğü ilkesiyle aşılabilir.
* Suriye ihtilafına askeri çözüm getirilemeyeceği, yalnızca Suriyelilerin öncülüğünde ve ev sahipliğinde, siyasi süreç yoluyla sona erdirilebileceği vurgulandı.
Elbette ki bu madde, terör örgütlerini kapsamayacaktır. Ama teröre bulaşmamış muhaliflerin bir şekilde siyasi sürece dahil olması, silahlı terör örgütlerinin elini zayıflatacaktır, sap ile saman rahatlıkla birbirinden ayrılabilecektir. Milli iradenin gücüyle ülke egemenliği ve toprak bütünlüğünü sağlayan bir Suriye asla bir meşruluk sorunu yaşamayacağı gibi, ABD ve İsrail'in dayatmalarından da korunmuş olacaktır.
Mustafa Kemal Atatürk, daha devleti kurmadan önce TBMM'yi kurmuş ve yetkilerini milli iradeden almıştır. Bu, meşruluk için şart ve zaruriydi. Ardından verilen milli mücadeleden sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin tapusu Lozan'da bu meşruluk sayesinde alınabilmiştir. Prof. Dr. Baş'ın Hoş Geldin Atatürk eserinde bu konu etraflıca anlatılmaktadır.
* Liderler, Suriye'de anayasayı yazacak komiteye katılacak isimlerin listesinin oluşturulduğunu ve bu listenin onaylandığını açıkladı.
Bu oldukça önemli bir adım… ABD'nin başını çektiği Batılı ülkelerin de dahil olduğu Cenevre sürecine, mutabık kalınmış tek bir listeyle gidilmesi, Suriye'de çözümün hızla gelmesine vesile olacaktır.
Elbette ki ABD ve yandaşları Cenevre'de süreci baltalamak ve Suriye'de elde ettiklerini korumak için her türlü mücadeleyi vereceklerdir ama unutmayalım ki tek bilek tek yürek olmuş bir Suriye'nin karşısında durabilmeleri asla mümkün değildir.
Türkiye olarak bu barış sürecine sonuna kadar destek vermeliyiz. Prof. Dr. Baş'ın önemle ifade ettiği gibi, Türkiye'nin güvenliği, Suriye'nin toprak bütünlüğünden geçer.
Eğer ABD'nin vaatlerine ve oyunlarına aldanıp da, Suriye'nin kuzeyinde ABD'nin askeri varlığına onay veren bir özerk bölgeyi kaşla göz arası onaylarsak, emin olun ki bu çok kısa bir zamanda Türkiye'nin de parçalanması demektir.
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Rahmet ve bereket ayına ulaştık / 09.03.2024
- Emekliler yılında emekli can çekişiyor / 08.03.2024
- Anketlere aldanmayın! / 06.03.2024
- Türk milleti ‘değişim’ istiyor / 05.03.2024
- 13 bin dolar kişi başı milli gelir nerede? / 02.03.2024