Vatandaşlar kısıtlamalarla evlere kapatılırken, maalesef her gün pandemi döneminde yabancılara gösterileren toleranslarla ilgili yeni haberler öğreniyoruz.
Geri kabul anlaşmasıyla Avrupa'nın mülteci çöplüğü olduk, tamam; sonra Avrupa'nın çöplüğü olduk, çöplerini, pisliklerini, atıklarını bize gönderdiler, tamam; öğreniyoruz ki Avrupa'nın korona riski taşıyan vatandaşlarının da çöplüğü olmuşuz!
Anladığımız kadarıyla bu virüsten kurtulmak gibi bir niyetimiz yok!
"AB medeniyet projesidir", "AB'ye tam üyelik stratejik hedefimizdir" diye diye geldiğimiz garabet tabloya bakın, Avrupa'nın her türlü pisliğinde "arka kapısı" olduk.
İngiliz The Times'ta yer alan bir makale, oldukça dikkat çekiciydi.
Hannah Lucinda Smith imzalı makalede şu bilgilere yer verildi:
İngiltere, kırmızı listedeki yüksek riskli ülkere giden vatandaşlarının geri döndüklerinde havalimanı otellerinde 10 gün karantinaya girmesini şart koşuyor.
Ancak bu durumun önüne geçmek isteyen tur operatörleri, İngiliz turistlere kapılarını açan Türkiye'yi devreye soktu.
Özellikle son dönemde Pakistan ve Hindistan'a giden İngilizler, karantina otellerine ödeyecekleri paradan daha ucuza Türkiye'de tatil yapmayı seçiyor.
Bu paketi öneren tur şirketlerinden biri Platinum Travel Services (PTS). Pakistan merkezli olarak hizmet veren PTS, Türkiye'de beş yıldızlı bir otelde 10 günlük tatilin uçak biletleriyle birlikte 1495 sterlin tuttuğunu belirtirken, "Neden Türkiye'de 10 gün tatilin tadını çıkarmak varken, karantinadaki otele 1750 sterlin ödemek zorunda olasınız?" sloganını kullanıyor.
Yine Pakistan merkezli olarak İngiliz turistlere yönelik çalışan Vision Travels and Tours isimli tur şirketi, "Endişelenmeyin, mutlu olun… Pakistan'dan İngilltere'ye dönerken Covid 2021 sırasında Türkiye'de tatil yapabilirsiniz" ifadelerini kullanıyor.
En önemli sorun Hindistan ve Pakistan'dan Türkiye'ye ne kadar turist geldiğini belirlemek.
Pakistan'dan gelen İngilizler, serbestçe dolaşarak Hindistan mutasyonunu burada yayıyorlar. Türkiye'nin diğer Avrupa ülkelerinin yaptığı gibi bu duruma karşı harekete geçerek kısıtlama getirmesi gerekiyor.
Evet, The Times'ta verilen bilgiler bu şekilde. Siyasilerimizin işbilmezlikleri ve "yabancı" aşkları sebebiyle ülkemiz maalesef tamamen yol geçen hanına döndü.
İngiltere'nin riskli gördüğü ve kırmızı kategoride değerlendirdiği ülkelere giden İngiliz vatandaşlarının, ülkelerinde karantinada olması gerekirken, bizim otellerimizde kalmaları, ellerini kollarını sallayarak caddelerimizde, sokaklarımızda dolaşmaları, İngiliz mutantının yanısıra, Hint mutantını da yaymaları kabul edilebilir bir durum değildir. İşin garip tarafı, bu gerçeği İngiliz basınından öğreniyoruz. Bizimkilerin sesi soluğu çıkmıyor.
Vatandaşlarımızı 17 gün evlerine kapatıyoruz, neden, virüs yayılmasın, vakalar ve ölümler azalsın, hastanelerde, yoğun bakımlarda tıkanma olmasın diye.
Korona olan bir Türk vatandaşı virüsü yayıyor da, kendi ülkesinde karantina uygulanması gereken bir İngiliz vatandaşı virüsü hiç yaymıyor mu? Bu nasıl bir mantıktır, nasıl bir virüsle mücadeledir? Bir de buna ilaveten, başta İngiltere olmak üzere 15 ülkenin vatandaşlarına, ülkemize PCR testi yaptırmadan girebilme izni veriyoruz.
Virüsle mücadele kapsamında işsiz kalan milyonlar, maaşları yarı yarıya inen çalışanlar, hastanelerde aylardır mücadele ederek, ailesinden çocuklarından kopuk yaşayan sağlıkçılar, aylardır dükkanı kapalı olan esnaf ve daha niceleri bugüne kadar boşuna mı bu kadar çileye katlandılar?
Ekonomiyi yıllardır yanlış yönetenler; ülkeyi turizm gelirlerine, yani yabancıların 3 kuruşuna muhtaç hale getirdiler. "Yabancılar, virüs de taşısa, tehlike de saçsa hiç önemli değil, yeter ki 3 kuruş getirsin" denildi. Niye? Cari açık kapatılacak, ülkeye döviz girecek.
Ülkemizde pandeminin çilesini vatandaş çekiyor, nimetini ise yabancılar yiyor.
İngiliz'i, ABD'lisi, Alman'ı sokaklarda, bu vatanın sahipleri evlerinde.
Adamlar Türk'süz bir sokakta, bir caddede yürüyor, denizlere giriyor.
Türk'süz bir Anadolu projesi olan Şark Projesi'nin, Büyük Ortadoğu Projesi'nin adeta similasyonunu yaşıyorlar, vatan topraklarımızın sahibiymiş gibi yürüyorlar, vatanımızı işgal etme iştahları kabarıyor.
Öncelikle ekonomimizi Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli ile borca, yabancıya, turizme bağımlı olmaktan kurtarmak zorundayız. Modelin emek ve üretim karşılığı senyorajla Milli Para'nın devreye konulması projesi, bizi bir kuruş dahi borcu olmayan ve borca da asla ihtiyacı olmayan bir ülke haline getirecektir.
Diğer ülkelerin vatandaşlarına olan muamelemiz ise mütekabiliyet esaslarına göre olmalıdır. İngiltere bizim vatandaşlarımızı PCR testi olmasına rağmen bile almıyorken, bizim İngiliz vatandaşlarına kendi vatandaşlarımıza sağlamadığımız imkanları sunmamız doğru değildir.
Milli Ekonomi Modeli ile Türkiye aşağılık kompleksinden kurtulacak ve Türk insanı gerçek onur ve haysiyetine yeniden kavuşacaktır. Bu eşsiz Modeli ülkemizde uygulayacak Bağımsız Türkiye Partisi ve Lideri Hüseyin Baş ile birlikte.
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Rahmet ve bereket ayına ulaştık / 09.03.2024
- Emekliler yılında emekli can çekişiyor / 08.03.2024
- Anketlere aldanmayın! / 06.03.2024
- Türk milleti ‘değişim’ istiyor / 05.03.2024
- 13 bin dolar kişi başı milli gelir nerede? / 02.03.2024