Diyarbakır'da vahşi bir cinayete kurban giden 8 yaşındaki kızımız Narin Güran'a tüm Türkiye tek bir yürek olup ağladı. Onun acısı hepimizin içini parçaladı.
Onu bu şekilde katledenleri lanetliyor ve suçluların en acil bir şekilde en ağır şekilde cezalandırılmasını talep ediyoruz.
Bu, içimizdeki acıyı dindirecek mi? Elbette ki hayır. Ama isteğimiz odur ki, bir daha ülkemizde ya da dünyanın herhangi bir yerinde böyle olaylar yaşanmasın, yaşayan Narinler güvenli bir evde, güvenli bir köyde, güvenli bir şehirde ve ülkede hayatlarına devam edebilsin.
Dileğimiz budur ama maalesef bu satırları yazarken bile birçok çocuğumuz ya cinayete kurban gitmekte, ya kaybolmakta, ya da istismara uğramaktadır.
Narin cinayeti bize bir gerçeği daha gösteriyor. Dikkat ederseniz, bu cinayette tutuklanıp cezaevine gönderilenler, amcaları, annesi, ağabeyi, yengesi, kuzenleri, halasının eşi vs. Yani aile içi bir cinayet olarak görünüyor.
Türkiye'de doğusundan batısına aile içi şiddet olaylarını kapsayan benzer acı hadiseler yaşanıyor. Bu da gösteriyor ki, ülkemizde aile müessesesi ciddi yara almış durumda.
Toplumun en güvenli birimi olması gereken aile müessesesi, son zamanlarda şiddet olaylarıyla, cinayetlerle, istismarlarla gündeme geliyor.
Şu bir gerçek ki, aile müessesesi bozulursa, o ailelerin oluşturduğu bir toplumun, bir milletin ayakta kalabilmesi mümkün değildir. Narin cinayeti bizlere gösterdi ki, son zamanlarda en çok ihmal edilen müessese de aile oldu.
Bu konu millet olarak ilelebet payidar kalabilmek için en elzem konu.
Diyor ya Şeyh Edebali, "Milleti yaşat ki devlet yaşasın", işte milleti yaşatmanın en önemli aşaması o milletin en küçük birimi olan aileleri yaşatabilmektir.
Sosyal Devlet Milli Devlet tezinin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş, devletin ve milletin bekası için ailenin önemini şu şekilde ifade etmektedir:
"Milli Devlet, üç ana kurumun üzerine milletlerin bekasını oturtmaktadır. Yani, 'güçlü devlet, güçlü ordu ve sağlam aile yapısı' olmadan milletlerin varlıklarını devam ettirmeleri mümkün değildir. İnsana hizmeti kendi varlık sebebi kabul eden Milli Devlet anlayışı, insanların, temel haklarını ancak hür ve bağımsız milletler olarak yaşayabileceğine inanmaktadır. Bu sebeple Milli Devlet projeleri güçlü devletin, güçlü ordunun ve sağlam ailenin oluşması için geliştirilmiştir."
Ve Prof. Dr. Baş, ortaya koyduğu Milli Ekonomi Modeli'nde aile müessesesini güçlendirecek birçok ekonomik projeye de yer vermiştir. Örneğin, vatandaşlık maaşı, doğum parası, ev hanımı maaşı, çocuk parası, ev hanımlarına emeklilik hakkı, milli eğitimin tamamen ücretsiz olması, evlenecek gençlere uzun vadeli sıfır faizli kredi imkanı, ev sahibi olmak isteyenlere yine uzun vadeli sıfır faizli, kira öder gibi taksitlerle ev sahibi olma imkanı ve daha niceleri…
Esasen Milli Ekonomi Modeli'nde ve Milli Devlet anlayışında her bir bireyin ve her bir ailenin geçimi, tüm temel ihtiyaçları devletin güvencesi altındadır. Sosyal devlet gereği bir kişinin anne karnından mezara girinceye kadar tüm ihtiyaçlarına devlet kefildir. Şimdi böyle bir ekonomi ve devlet anlayışında aile içinde ekonomik nedenlerden dolayı, ya da eğitim eksikliğinden dolayı herhangi bir şiddet, herhangi bir cinayet, boşanma vs. olabilir mi? Asla olmaz.
Başta Narin cinayeti olmak üzere, yaşanan tüm şiddet olaylarının temelinde 3 temel neden vardır: Ekonomik sıkıntılar, eğitim yetersizliği ve milli-dini-ahlaki değerlerimizden yoksunluk. Milletimiz Atatürk'ün bağımsızlık karakteriyle buluşturulup milli değerlerle donatılmalı, Türk-İslam medeniyetinin temeli olan Ehl-i Beyt'in din anlayışı ve yaşayışıyla da manevi yönden eğitilmelidir. Ehl-i Beyt'in din anlayışında sevgi vardır, saygı vardır, kanaat vardır, cömertlik vardır bir insanda olması gereken tüm güzel ahlak vasıfları vardır. Bu güzel ahlaka sahip olan bir ailede, bir toplumda asla yanlış bir davranış zuhur etmez.
Bu sebeple Prof. Dr. Baş, 15 ciltlik Ehl-i Beyt külliyatını kaleme alarak Ehl-i Beyt'in ahlakını bizlerle buluşturmuştur. Yine milli bir kimlikle donanmamız için Hoş Geldin Atatürk eseriyle gerçek Atatürk'ü bizlere tanıtmıştır.
Prof. Dr. Baş'ın vefatından önceki son program serisinin ismi "Kaybolan Değerler Sempozyumları" idi. Sayın Baş, işte son yaşadığımız Narin cinayeti gibi cinayetler işlenmesin, aileler dağılmasın, milletimizin birlik ve beraberliği korunsun diye bu eserleri kaleme aldı, program serilerini organize etti.
Prof. Dr. Baş'ın 'Veda Hutbesinde İnsan Hakları' eserinde ifade ettiği şu tespitlerle yazımızı bitirelim:
"Kadının gerçek kimliğinin yüce şerefinin ve toplumdaki fonksiyonunun daha iyi anlaşılabilmesi için, kadını aile kurumunun içerisinde mütalaa etmek gerekir. Ailenin önemi, cemiyetler açısından tartışılmaz bir hakikattir. Zira toplum ailelerden meydana gelir. Sağlam toplumlar, sağlam ailelerden meydana gelmiş toplumlardır. Aile cemiyetin yapıtaşı konumundadır.
İslâm, bu noktada ailenin muallimesi ve temel taşı olan kadına ayrı bir yer vermiştir. Allah'ın Resulü, 'Cennet anaların ayakları altındadır' buyurmak suretiyle kadının bu üstünlüğünü ifade etmişlerdir. Bu noktada aile içindeki eğitim, ev idaresi ve sorumluluk konusu da kadının yerini, önemini ortaya koymaktadır…"
- ‘İsrail vahşetinin karşısında şimdi kim duracak?’ / 01.10.2024
- Türkiye için yeni bir işgal planı devrede / 28.09.2024
- İsrail’in hedefi Gazze ve Lübnan’la sınırlı değil / 27.09.2024
- Çözümün tek adresi BTP 23 yaşında / 25.09.2024
- Suriye ile normalleşmek çözüm ama AKP yapar mı? / 24.09.2024
- ‘Laiklik inandığımızı yaşayabildiğimiz düzendir’ / 21.09.2024
- İsrail’in Lübnan’da yaptığı: Siber devlet terörü / 20.09.2024
- Schengen askıda, AB çatırdıyor / 18.09.2024
- ‘Atatürk'ün Müslümanlığı bunların hepsine nal toplatır’ / 17.09.2024