Dünya çapında ilim adamlarımızın varlığını konuşuyoruz, yaptıkları araştırmalar, aldıkları ödüllerle onurlanıyoruz.
NASA'da, bilmem hangi bilimsel kurumlarda şu şu Türkler var diyoruz. İşte Covid-19 aşısını bile iki Türk buldu. Ama diğer taraftan da bu insanlarımızın, Türkiye'de değil de yurt dışında kendilerini geliştirdiklerini de öğrenince sevincimiz buruklaşıyor.
Bizde de bilim merkezleri var, üniversiteler var, bilimin önemine vurgu yapan siyasetçilerimizde var ama dünya çapında ses getirecek bir buluş, icat vs. yok. Neden?
19 yıllık tek parti iktidarı bile 'neden ilk yüzde, ilk beş yüzde üniversitemiz yok' diye bir serzeniş içinde. Neden yok? Bu sorunun muhatabı ben miyim?
Diğer taraftan hükümet ihracat rakamlarıyla övünüyor ama en çok ihraç edilen genç beyinler. Evet, ülkemizden beyin göçü var. Genç beyinler göç ediyor. Neden, sorusunun muhatabı da ben değilim.
Ama şunu ifade edeyim ki, hemen hemen bütün kurumlarımız bir taraftan özelleştirildiği gibi diğer taraftan da siyasallaştırıldı. Bunun en bariz örneklerinden birisi de üniversiteler. Bu siyasallaşma bilimin de, aklın da, fikrin de önüne geçti.
Üniversitelerimiz ne ile gündeme geliyor? Yaptıkları bilimsel projelerle mi, geliştirdikleri yazılımlarla mı? Hayır. Rektörleriyle, dekanlarıyla, torpilleriyle…
Haliyle böyle bir ortamdan bilim kaçar, gider. Gittiği de zaten rakamlara da yansıdı. Örneğin 2012 yılında dünya çapında ilk 500'e giren 10 üniversitemiz varken bugün bu sayı bir.
2012 yılında 'en iyi dünya üniversiteler' sıralamasına göre ilk 500'de ODTÜ, İstanbul, Hacettepe, Ankara, Ege, İTÜ, Bilkent, Gazi, Boğaziçi ve Koç üniversiteleri yer almıştı.
Bu yıl açıklanan sıralamada ise sadece Koç Üniversitesi var. İlk binde ise Sabancı, Bilkent, ODTÜ, Boğaziçi, İstanbul Teknik, Ankara, Hacettepe ve İstanbul Üniversitesi var.
Üniversiteler hakkında araştırmalar yapılıyor. Ortaya çıkan ilk başlıklardan birisi tez hırsızlığı. Tek makalesi olmayan rektörlerin her gün sosyal medyada onlarca mesaj attığı gerçeği var. Kısaca ortada ehliyet ve liyakat sorunu var. Bu sorun haliyle kaliteyi dip yaptırıyor.
Rektör, tartışmalarının ardı arkası kesilmiyor. Boğaziçi'nde yaşanılanlar ortada. Sadece Boğaziçi mi? Hayır… Tam 20 üniversitenin rektörü iktidar partisinde ya vekillik, ya vekil adaylığı veya başka adaylıklarda bulunmuş kişilerden oluşuyor. Diğer rektörlerin birçoğu da resmi olmasa bile iktidara yakın ya da yakınların yakınları isimlerden oluşuyor.
Dekanlarında hakkını yemeyelim! İlahiyat fakültesi dekanını, mimarlık fakültesine dekan olarak atanıyor. Bir başka ilahiyatçı, tıp fakültesine dekan olarak atanıyor. Evet, aynen öyle!
Çorum Hitit Üniversitesi'nde Rektör Yardımcısı olan İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri Bölümü öğretim üyesi olan Prof. Dr. Halil İbrahim Şimşek'in dört farklı fakültede dekanlık yapıyor.
Ramazanların meşhuru Nihat Hatipoğlu yeni kurulan Gaziantep İslam Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Rektörlüğüne getirilmişti.
Şimdi öğreniyoruz ki, Hatipoğlu sadece rektör değilmiş! Tıp, Güzel Sanatlar ve Mimarlık, İktisadi İdari ve Sosyal Bilimler ile İslami İlimler fakültelerinin dekanlıklarını da vekâleten yürütüyormuş.
Bunların yanında üniversitelerin nasıl aile çiftliğine dönüştüğü hakkında binlerce haber var. Eşini, kızını, oğlunu, yeğenini vs. akademik kadrodan hizmet kadrosuna kadar yerleştirmişler.
Efendim! Atamalarda herhangi bir usulsüzlük yok. Kanun çerçevesinde yapılıyor.
Kendi çıkardıkları kanunu, kendileri için uyguladıkları, kanunen usulsüzlük olmadığı doğru.
Ama usulsüzlük bilime, ehliyete, liyakate karşı yapılıyor. Bunun bedelini de yukarıda açıkladığım rakamlar gösteriyor zaten.
Bir diğer bedeli ise gençlerimiz ödüyor. 3 milyon genç işsizin, 600 bini üniversite mezunu ki, bunların çoğu özel üniversitelerde yıllık 60 ile 100 bin TL'ye okudular. Haliyle ortaya ne çıkıyor? Beyin göçü.
Demek ki, 'her ile üniversite açtık' dedikten sonra her üniversiteliye de iş bulacaksın, imkân sağlayacaksın ki, yarınlar umut olsun.
Son söz; İnsanımızın zekâ sorunu yoktur, imkân ve yönetim sorunu vardır.
Ülkemizin kaynak sorunu yoktur. Kaynakları göremeyen idareciler vardır.
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024