Son ABD gündemi ile birlikte gördük ki, devlet yönetiminde usul ve üslup olarak da çok gerilerdeyiz.
Nasılını, çok basit bir örnekle vereyim; ABD'nin vize kararı ardından ülkemizde Cumhurbaşkanından, Başbakana, Bakanlara kadar herkes açıklama üstüne açıklama yaptı.
ABD cephesine bakarsak! Konuşan, Dışişleri Bakanı, Hükümet Sözcüsü ve Ankara Büyükelçisi. Bunların konuşmaları da öyle destansı filan değil. Konuyu açıklayıp, haklılık iddia ediyorlar. O kadar.
Hükümetimizin açıklamaları ise tam bir skandal.. Bu açıklamaları tartabilenler, düşünebilenler için 'ey hükümet, sen ABD'ye bu kadar tavizi neden verdin?' sorusunu sorduracak cinsten.
Başbakan Binali Yıldırım diyor ki; "Türkiye bir hukuk devletidir? Türkiye kabile devleti değildir? (FETÖ şüphelisinin tutuklanması için) Yani beyefendilerden izin mi alacağız? Onların icazetini mi alacağız?
Bir resmi bankamızın genel müdür yardımcısını, görevli gittiği ülkenizde yaka paça tutup hapse atarken bize mi sordunuz, bizden izin mi aldınız?
15 Temmuz'un başı FETÖ'yü niye orada besliyorsunuz? Bu müttefikliğe, dostluğa sığar mı?
Eğer (ABD) müttefikliğimiz devam edecekse, Suriye'de PKK'nın kuzenleri, yeğenleri PYD, YPG'ye de kol kanat germekten bir an evvel vazgeçmeli.
Düşmanlarımızla iş tutmak, müttefikliğimize yakışmaz. Müttefiklik zor zamanda da güzel günlerde de birlikte olmak demektir."
Yani?
Kadim dost, müttefik, stratejik ortak ABD; Türkiye'yi hukuk devleti olarak görmüyor. Yargının gözaltına aldığını, iktidarın emriyle serbest bırakılmasını istiyor. Bizim kamu görevlimizi, bizden izin almadan içeri atıyor. Ülkemizin varlığını, milletimizin birliğini tehdit eden ve tehdit edebilecek terör örgütlerini besliyor.
Haliyle soruyorum; Bizi bu kadar aşağılayan, hor gören, adam yerine koymayan, düşmanımızı besleyen ve açıkça düşmanlık eden bir ülke ile biz nasıl dost oluruz ve nasıl bu dostluğu devam ettirmek için kıvrımlı cümleler kurarız?
Binali Yıldırım; "Temennimiz iki müttefik arasındaki ilişkilerin kısa sürede normale dönmesidir. Bu süreçte Türkiye olarak sağduyuyu elden bırakmayacağız."
Diğer yandan iki ülke medyasına bakıyorum; ABD medyası konuya direkt giriş yapıyor ve dostluğun sonu gözüküyor, manşetleri atıyor.
Bizim medyamız, akademisyenlerimiz, siyaset bilimcilerimiz, gazetecilerimiz vs. yuvarlak cümlelerle 'vize krizine yol açan sebepleri ve çıkış yolunu' tartışıyor.
Kardeşim! ABD, senin posanı çıkarmak istiyor. Sen kurtulacağını mı sanıyorsun?
Evet, ABD, siyasetçilerimizin, medyamızın, ekonomistlerimizin, sanayi ve iş adamlarımızın kılcal damarlarına kadar girmiş durumda. Onun için ABD istediği zaman kan pompalıyor, istediği zaman kanı azaltıyor, zamanı geldiğinde de kesiyor.
Örnek mi istiyorsun? Rıza Pehlevi, Hüsnü Mübarek, Mursi, Saddam ve daha niceleri?
Şaşırdığım bir başka açıklama ise yine hükümet cephesinden geldi; "Şu anda Amerika'nın PYD'ye ve YPG'ye yaklaşım tarzını hiç şık bulmuyorum."
Askerimizin başına çuval geçirilmesi şık mıydı?
Türkiye Cumhuriyeti başbakanı için 'deliğe süpürmeyin' açıklaması şık mıydı?
Sözde Ermeni katliamı söylemleri şık mıydı?
Her ABD'ye gidişinde Erdoğan'ın bir onbaşı veya alt düzey bir yetkili tarafından karşılanması şık mıydı?
Zafer Çağlayan'ın tutuklanma kararı şık mıydı?
ABD askerlerinin, İncirlik üssü yakınındaki bir camiye girip, içki içmeleri, kutsal kitabımızı parçalamaları, camiyi tahrip etmeleri şık mıydı? Bu mealde o kadar çok soru var ki hangisini yazayım!
Yani ABD, bize hiçbir zaman dost olmadı, olmaz da.
* * *
Vize kriziyle ortaya bir başka gerçek daha çıktı. ABD'de 26 bin öğrencimiz okuyormuş. Vize kriziyle ABD'ye gidememişler.
Genel rakamlara bakınca 100 binden fazla öğrencimiz yüksek tahsil için yurt dışına gidiyor. Ortada 4 milyar doları bulan bir fatura var. Sahi bizim üniversitelerimizin kalitesi çok mu düşük?
Oysa parası olanın üniversite açtığı bir ülkede yaşıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı yurt dışında okuyanlar için ne demişti?
Nasılını, çok basit bir örnekle vereyim; ABD'nin vize kararı ardından ülkemizde Cumhurbaşkanından, Başbakana, Bakanlara kadar herkes açıklama üstüne açıklama yaptı.
ABD cephesine bakarsak! Konuşan, Dışişleri Bakanı, Hükümet Sözcüsü ve Ankara Büyükelçisi. Bunların konuşmaları da öyle destansı filan değil. Konuyu açıklayıp, haklılık iddia ediyorlar. O kadar.
Hükümetimizin açıklamaları ise tam bir skandal.. Bu açıklamaları tartabilenler, düşünebilenler için 'ey hükümet, sen ABD'ye bu kadar tavizi neden verdin?' sorusunu sorduracak cinsten.
Başbakan Binali Yıldırım diyor ki; "Türkiye bir hukuk devletidir? Türkiye kabile devleti değildir? (FETÖ şüphelisinin tutuklanması için) Yani beyefendilerden izin mi alacağız? Onların icazetini mi alacağız?
Bir resmi bankamızın genel müdür yardımcısını, görevli gittiği ülkenizde yaka paça tutup hapse atarken bize mi sordunuz, bizden izin mi aldınız?
15 Temmuz'un başı FETÖ'yü niye orada besliyorsunuz? Bu müttefikliğe, dostluğa sığar mı?
Eğer (ABD) müttefikliğimiz devam edecekse, Suriye'de PKK'nın kuzenleri, yeğenleri PYD, YPG'ye de kol kanat germekten bir an evvel vazgeçmeli.
Düşmanlarımızla iş tutmak, müttefikliğimize yakışmaz. Müttefiklik zor zamanda da güzel günlerde de birlikte olmak demektir."
Yani?
Kadim dost, müttefik, stratejik ortak ABD; Türkiye'yi hukuk devleti olarak görmüyor. Yargının gözaltına aldığını, iktidarın emriyle serbest bırakılmasını istiyor. Bizim kamu görevlimizi, bizden izin almadan içeri atıyor. Ülkemizin varlığını, milletimizin birliğini tehdit eden ve tehdit edebilecek terör örgütlerini besliyor.
Haliyle soruyorum; Bizi bu kadar aşağılayan, hor gören, adam yerine koymayan, düşmanımızı besleyen ve açıkça düşmanlık eden bir ülke ile biz nasıl dost oluruz ve nasıl bu dostluğu devam ettirmek için kıvrımlı cümleler kurarız?
Binali Yıldırım; "Temennimiz iki müttefik arasındaki ilişkilerin kısa sürede normale dönmesidir. Bu süreçte Türkiye olarak sağduyuyu elden bırakmayacağız."
Diğer yandan iki ülke medyasına bakıyorum; ABD medyası konuya direkt giriş yapıyor ve dostluğun sonu gözüküyor, manşetleri atıyor.
Bizim medyamız, akademisyenlerimiz, siyaset bilimcilerimiz, gazetecilerimiz vs. yuvarlak cümlelerle 'vize krizine yol açan sebepleri ve çıkış yolunu' tartışıyor.
Kardeşim! ABD, senin posanı çıkarmak istiyor. Sen kurtulacağını mı sanıyorsun?
Evet, ABD, siyasetçilerimizin, medyamızın, ekonomistlerimizin, sanayi ve iş adamlarımızın kılcal damarlarına kadar girmiş durumda. Onun için ABD istediği zaman kan pompalıyor, istediği zaman kanı azaltıyor, zamanı geldiğinde de kesiyor.
Örnek mi istiyorsun? Rıza Pehlevi, Hüsnü Mübarek, Mursi, Saddam ve daha niceleri?
Şaşırdığım bir başka açıklama ise yine hükümet cephesinden geldi; "Şu anda Amerika'nın PYD'ye ve YPG'ye yaklaşım tarzını hiç şık bulmuyorum."
Askerimizin başına çuval geçirilmesi şık mıydı?
Türkiye Cumhuriyeti başbakanı için 'deliğe süpürmeyin' açıklaması şık mıydı?
Sözde Ermeni katliamı söylemleri şık mıydı?
Her ABD'ye gidişinde Erdoğan'ın bir onbaşı veya alt düzey bir yetkili tarafından karşılanması şık mıydı?
Zafer Çağlayan'ın tutuklanma kararı şık mıydı?
ABD askerlerinin, İncirlik üssü yakınındaki bir camiye girip, içki içmeleri, kutsal kitabımızı parçalamaları, camiyi tahrip etmeleri şık mıydı? Bu mealde o kadar çok soru var ki hangisini yazayım!
Yani ABD, bize hiçbir zaman dost olmadı, olmaz da.
* * *
Vize kriziyle ortaya bir başka gerçek daha çıktı. ABD'de 26 bin öğrencimiz okuyormuş. Vize kriziyle ABD'ye gidememişler.
Genel rakamlara bakınca 100 binden fazla öğrencimiz yüksek tahsil için yurt dışına gidiyor. Ortada 4 milyar doları bulan bir fatura var. Sahi bizim üniversitelerimizin kalitesi çok mu düşük?
Oysa parası olanın üniversite açtığı bir ülkede yaşıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı yurt dışında okuyanlar için ne demişti?
Akın Aydın / diğer yazıları
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- İktidarın İsrail laubaliliği / 13.04.2024
- Abanın altındaki 5 kişi / 12.04.2024
- Nasıl bir ayı geride bıraktık? / 11.04.2024
- İlahi emri yerine getirdiğimiz için bayram yapıyoruz / 10.04.2024
- Milli Görüşçülerin İsrail ve dinlerarası diyalog gömleği -2- / 08.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- İktidarın İsrail laubaliliği / 13.04.2024
- Abanın altındaki 5 kişi / 12.04.2024
- Nasıl bir ayı geride bıraktık? / 11.04.2024
- İlahi emri yerine getirdiğimiz için bayram yapıyoruz / 10.04.2024
- Milli Görüşçülerin İsrail ve dinlerarası diyalog gömleği -2- / 08.04.2024