Birinci Dünya Savaşının Mondros mütarekesi ile bitmesi neticesinde, Türk'ün İstiklalini elinden almaya çalışan galip devletler, Sevr Antlaşmasını 10 Ağustos 1920 günü Osmanlı İmparatorluğu'na imzalatmayı başarmışlardı.
Sevr antlaşması, Anadolu'yu bin yıldan fazladır yurt yapan Türk milletinin bağımsızlığının ve istiklalinin elinden alınarak, köleleştirilmeye başlanması ile Anadolu'dan sürülmesi planının hayata geçirilmesi idi.
Türk milletinin toplu imhası olan bu plan mucibince, mukaddes vatanın batısından Yunanlılar, güneyinden İtalyanlar, Fransızlar ve İngilizler, kuzeyinde ve doğusunda Rum ve Ermeni çeteler, Anadolu toprağını işgale, kendi akıllarına göre başlamışlardı.
İzmir'den (15 Mayıs 1919) Anadolu'yu işgal etmek için karaya çıkardıkları Yunan ordusunun Sakarya Meydan Muharebesinde (23 Ağustos-13 Eylül 1921) üçte bir mevcudunu kaybederek büyük bir mağlubiyet alması, bunun karşısında şanlı Türk ordusunun ve onun yüce meclisinin kazandığı parlak zaferle bağımsızlık ve istiklal yolunda çok önemli kazanım elde ettiğini görmeleri üzerine, müttefik devletler, Ankara Hükümeti ile antlaşma yapabilmenin yollarını aradılar.
Rusya başta olmak üzere, Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan ile Kars Antlaşması (13 Ekim 1921) ve Fransa Hükümeti ile (20 Ekim 1921) Ankara Antlaşması, Ankara Hükümeti tarafından Sakarya Meydan Muharebesinin kazanan tarafı olarak yapılmıştı.
Bu arada İtalyanlar hiçbir antlaşma yapmadan, bu parlak zaferden sonra işgal ettikleri şehirlerden sessiz sedasız ayrılmışlardı.
İngilizler, Fransızlar başta olmak üzere sözde müttefiklerinin Türk'ün İstiklal mücadelesindeki ortaya koyduğu azimli, kararlı tavrın neticesi ile teker teker işgal ettikleri topraklardan çekilmeye başlamaları ve Ankara Hükümeti ile antlaşmalar imzalamaları neticesinde, Ankara Hükümetinin elini zayıflatmaya çalıştılar.
İngilizler, işgalci Yunan ordularının 4. Ordusunu Anadolu'dan Trakya'ya geçirerek İstanbul'u aynı İzmir gibi Yunan'a işgal ettirip, Ankara Hükümetini barışa zorlamaya çalıştılar.
Yunan Orduları Başkomutanı Hacıanestis'e (27 Temmuz 2022) kalkışacağı bu işgalin nelere mal olacağı kendisine en açık şekilde Ankara Hükümeti tarafından iletilmiş ve bu faciadan Yunanlılar vazgeçirilmişti.
İşgalci Yunan ordusu aldığı direktiflerle, Ankara Hükümetini barışçıl(!) yollardan masaya oturtabilmek adına bu sefer de Batı Anadolu'da işgal ettiği topraklar üzerinde İzmir'i başkent ilan ederek (30 Temmuz 1922) İonya veya İyonya adında, doğumu ölümle gerçekleşmiş sözde bir devlet kurmuşlardı.
İşte bu vahim şartlar altında 26 Ağustos 1922 tarihinde Büyük Taarruz ile bütün dünyaya Türk'ün değişmez düsturunu en yüksek perdeden merhum Mustafa Kemal ATATÜRK, silah arkadaşları ve Türk milleti tarafından seslendirilerek duyurulmuştur.
Ya istiklal! Ya ölüm!
Yakup Şevki Paşa'nın ilk başta bir hezimetle yok olabiliriz diyerek, kabul edemediği, bir varoluş mücadelesinin, Ehl-i Beyt soyu aslan yeleli kahramanının düşmana aman vermeden saldırmasıdır, Büyük Taarruz!
Mareşal Fevzi Çakmak'ın 1. Ordu'nun, Mustafa Kemal Paşa'nın 2. Ordu'nun sevk ve idarelerini yaptığı, merkezi kuvvetlerde İsmet Paşa'nın olduğu, Anadolu'ya göz dikmiş düşmanın, Dumlupınar'da ilelebet o hain gözlerinin kapatıldığı Baş Komutanlık Meydan Muharebesinin, "Ya istiklal! Ya ölüm!" diye 30 Ağustos 1922'de yapıldığı yerdir.
Ruhları şad, mekânları cennet olsun. Bağımsızlık ruhunu bizlere tanıtan çok muhterem üstadımız Prof. Dr. Haydar Baş Bey'i özlem ve minnetle anar, bağımsızlık mücadelesinde istiklalimiz için Av. Hüseyin Baş Bey'in yanında olmaya gayret edip, Rabbimizden kıyamet saatine kadar vatanımızda Bağımsız Türkiye ruhu ile yaşayabilmeyi niyaz ederim.
Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebeleri neticesinde;
18 Eylül 1922 tarihi itibari ile Anadolu'daki bütün Yunan ordusu imha edilmiş, vatan toprakları Boğazlar ve Trakya hariç düşman işgalinden kurtarılmıştı. Türk ordusu beş gün gece ve gündüz en kanlı muharebelerden sonra İzmir'e kadar hiç dinlenmeden takip harekâtı yapmış ve 300 kilometreyi on bir günde almıştı. (Türk İstiklal Harbi, 1975: 499)
Türk ordusunun 26 Ağustos 1922'de başlayıp 18 Eylül 1922'de son bulan Büyük Taarruz ve Takip Harekâtındaki kayıpları şehit, yaralı ve esir olmak üzere 547 subay, 13.829 erdi. Ordu mevcuduna göre subay zayiatı %6,3, er zayiat oranı ise % 6,9'dur. Gece gündüz yapılan kanlı muharebeler ve alınan sonuçlara göre bu kayıplar azdı. (Türk İstiklal Harbi, 1969: 240)
Yunan ordusu ölülerinin sayısı 100 binin üzerinde idi. Alınan esir sayısı ise 20 bin kişi idi. (Kara Harp Okulu, 1983: 328)
- Maarif yüzyılı! / 13.01.2025
- Denizcilik İşletmeleri / 27.12.2024
- Savaşların kazananları! / 06.12.2024
- Ortadoğu’da gözü olanlar! / 25.10.2024
- Şam’ın ve Halep’in limanı Beyrut’tur! / 18.10.2024
- Kahire’deki Türk şehitliği! / 20.09.2024
- Kavimler göçü veya sığınmacılar! / 17.08.2024
- Avrupalıların keşif dediği ‘sömürü’! / 09.08.2024
- Top oynayan çocuklara atılan füze / 30.07.2024