Din ve vicdan hürriyeti Temel Hak ve Hürriyetlerin başında gelir. Yaşama hak ve hürriyetinden sonra bir insan için en önemli olan ve onu bütün varlıklardan ayıran ve üstün kılan "din ve vicdan hürriyetidir".
Bu temel kaide hangi ırktan, hangi renkten ve hangi coğrafyadan olursa olsun değişmez ve değiştirilemez yani insan için "olmazsa olmaz" bir haktır.
Başta bütün dinler olmak üzere bütün kanunların, düzenlemelerin, çalışmaların ve de siyasi, idari sistemlerin gayesi de insanın insanca yaşayabilmesini, bütün temel hak ve hürriyetlerini kullanabilmesini tayin etmek ve garanti altına almaktır.
Şimdi genel çerçevede dünyadaki bütün dinleri ve bu dinlerin inananlarının durumunu bir gözden geçirelim.
Başta ABD ve AB olmak üzere bütün dünyanın bu dinlere bakışı nedir? Hatta biraz da açarak soralım. Batı dünyasının ırklara, renklere, coğrafyalara ve dinlere bakışı nedir?
Bu genel çerçeve içerisinde İslam'a ve Müslümanlar'a yine başta batı olmak üzere bütün dünyanın bakışı nedir? Bu bakış açısı tarihte ne idi bugün nedir; yarın ne olacaktır?
Eğer bu suallere hiç bir önyargıya kapılmadan doğru ve gerçekçi bir cevap verebilirsek İslam aleminin hem bugünkü durumunu ve maruz kaldığı haksızlıkları ve hem de Diyanet İşleri Başkanı Sayın Yılmaz'ın Mirac Kandili münasebetiyle dile getirdiği "İslam neden geri kaldı?" sorusunun cevabını da bulmuş olacağız.
Hatta yardımcı olması ve bazı kapıları aralaması bakımından bir soru da sormak lazım. Diyanet İşleri Başkanı Sayın Yılmaz'ın Vatikan ziyaretine karşılık Papa'dan Diyanet'e iade-i ziyaret söz konusu olacak mı? Olmayacak ama, varsayalım olacak! Peki ziyaretin Vatikan'dan başlaması bir dini inançtan mı, bir dini üstünlükten mi, bir dini faziletten mi kaynaklanıyor?
İster ilahi, ister beşeri muharref de olsa batıl da olsa dinini istediği gibi öğrenebilen, öğretebilen, yaşayabilenlerle, kendi dinine istediği gibi inanma ve onu öğrenme, öğretme ve yaşama hakkına sahip olmayan bir Müslüman'ı mukayese etmek bir başka yanlış değil midir?
Yani kör de olsa sağır da olsa binbir kılavuz ve teknikle uçsuz bucaksız hürriyet ortamında dolaşıp gezenlerle gözü gören, kulağı duyan, ayağı yürüyen, eli tutan insanların bütün bu hak ve imkânlar elinden alınıp binbir cenderenin içinde olmalarına bakılmaksızın nedir bu haliniz deyip mukayese hesapları yapmak ne kadar doğrudur, ne kadar samimidir ve ne kadar hukukidir?
Hiç değilse Sayın Yılmaz'ın kendisi ile Papa, Diyanet'le Vatikan arasında dini, siyasi, iktisadi, hukuki açılardan yetki ve sorumluluklarının bir mukayesesini yapabilse idi neticeyi çok daha iyi görebilir ve Mirac münasebetiyle çok daha iyi bir nefs muhasebesi yapabilirdi.
Yine de biz böyle bir sorunun inşaallah sağlıklı düşünmeye ve doğru çözümler bulmaya ve bunun için de bir nefs muhasebesine vesile olmasını diliyoruz.
Bu temel kaide hangi ırktan, hangi renkten ve hangi coğrafyadan olursa olsun değişmez ve değiştirilemez yani insan için "olmazsa olmaz" bir haktır.
Başta bütün dinler olmak üzere bütün kanunların, düzenlemelerin, çalışmaların ve de siyasi, idari sistemlerin gayesi de insanın insanca yaşayabilmesini, bütün temel hak ve hürriyetlerini kullanabilmesini tayin etmek ve garanti altına almaktır.
Şimdi genel çerçevede dünyadaki bütün dinleri ve bu dinlerin inananlarının durumunu bir gözden geçirelim.
Başta ABD ve AB olmak üzere bütün dünyanın bu dinlere bakışı nedir? Hatta biraz da açarak soralım. Batı dünyasının ırklara, renklere, coğrafyalara ve dinlere bakışı nedir?
Bu genel çerçeve içerisinde İslam'a ve Müslümanlar'a yine başta batı olmak üzere bütün dünyanın bakışı nedir? Bu bakış açısı tarihte ne idi bugün nedir; yarın ne olacaktır?
Eğer bu suallere hiç bir önyargıya kapılmadan doğru ve gerçekçi bir cevap verebilirsek İslam aleminin hem bugünkü durumunu ve maruz kaldığı haksızlıkları ve hem de Diyanet İşleri Başkanı Sayın Yılmaz'ın Mirac Kandili münasebetiyle dile getirdiği "İslam neden geri kaldı?" sorusunun cevabını da bulmuş olacağız.
Hatta yardımcı olması ve bazı kapıları aralaması bakımından bir soru da sormak lazım. Diyanet İşleri Başkanı Sayın Yılmaz'ın Vatikan ziyaretine karşılık Papa'dan Diyanet'e iade-i ziyaret söz konusu olacak mı? Olmayacak ama, varsayalım olacak! Peki ziyaretin Vatikan'dan başlaması bir dini inançtan mı, bir dini üstünlükten mi, bir dini faziletten mi kaynaklanıyor?
İster ilahi, ister beşeri muharref de olsa batıl da olsa dinini istediği gibi öğrenebilen, öğretebilen, yaşayabilenlerle, kendi dinine istediği gibi inanma ve onu öğrenme, öğretme ve yaşama hakkına sahip olmayan bir Müslüman'ı mukayese etmek bir başka yanlış değil midir?
Yani kör de olsa sağır da olsa binbir kılavuz ve teknikle uçsuz bucaksız hürriyet ortamında dolaşıp gezenlerle gözü gören, kulağı duyan, ayağı yürüyen, eli tutan insanların bütün bu hak ve imkânlar elinden alınıp binbir cenderenin içinde olmalarına bakılmaksızın nedir bu haliniz deyip mukayese hesapları yapmak ne kadar doğrudur, ne kadar samimidir ve ne kadar hukukidir?
Hiç değilse Sayın Yılmaz'ın kendisi ile Papa, Diyanet'le Vatikan arasında dini, siyasi, iktisadi, hukuki açılardan yetki ve sorumluluklarının bir mukayesesini yapabilse idi neticeyi çok daha iyi görebilir ve Mirac münasebetiyle çok daha iyi bir nefs muhasebesi yapabilirdi.
Yine de biz böyle bir sorunun inşaallah sağlıklı düşünmeye ve doğru çözümler bulmaya ve bunun için de bir nefs muhasebesine vesile olmasını diliyoruz.
Ali Gedik / diğer yazıları
- Milli Çözüm Milli Ekonomi Modeli / 03.07.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010