Ne hikmetse son yıllarda 'milli ve yerli' kavramları siyasetçilerin popüler kelimesi oldu. Siyasetçiler açıklamalarında başta milli para, milli sanayi, yerli tarım olmak üzere bir çok kavramın başında yerli ve milli tabiri kullanıyorlar.
Oysa ülkemizin en önemli sorunu insandır. Çünkü kendi yararına, milletin yararına, devletin yararına yetişmiş insanlarımızın sayısı her geçen gün azalmaktadır. Yani bizim ilk önce ihtiyacımız olan 'yerli ve milli insan kimliğidir.'
Çünkü mahlukatın merkezi insandır. Merkeze insanı koymayan, önce insan demeyen hiçbir sistem, hiçbir güç ayakta kalamaz.
Bu gerçeği bilen Prof. Dr. Haydar Baş Hocam 6 Temmuz tarihli yazısında bir kez daha insana dikkat çekerek, 'Önce insan demedikçe' başlıklı yazısında şöyle diyordu;
"Öyle ki başa geçenler, kurumları düzeltmek istese de, hak ve hukuk dağıtmak gayesinde olsa da asıl problemi halledemedikleri için başarılı olamıyorlar.
Her zaman ifade ediyoruz. Önce insan meselesi çözülmelidir. İnsan, 'Hak adına ve kendi yararına' kazanılmadıktan sonra hangi kanunu, nizamı getirseniz, hangi düzenlemeyi yapsanız da işe yaramayacaktır."
Bizim inancımız, kültürümüz 'önce insan' gerçeği üzerine kuruludur. Çünkü mahlukatı yaratan Allah (c.c) insanı muhatap almıştır. O'nun Resulünün (s.a.a) muhatabı da insandır. Ehl-i Beyt'in muhatabı da insandır.
Allah yolunda Hz. Peygamberin, Ehl-i Beyt'in, Allah dostlarının çektiği bütün çile ve sıkıntıların temelinde hak adına kazanılmış bugünkü tabirimizle 'yerli ve milli insan' yetiştirme gayreti vardır.
Yerli ve milli insanın özellikleri nelerdir, sorusuna kendimce halini, haddini ve yaratılış gayesini bilen insandır, diye cevap veririm.
Böyle bir insan ahlaklıdır, kanat ehlidir, tevazu sahibi, cömert, elinden ve dilinden emin olunan kimsedir. İnsanlara ve mahlukata karşı her daim bir sevgi içerisindedir, bölücü değil birleştiricidir, korkutucu değil müjdeleyicidir.
Aklı bir araç olarak kullanır. Gelen ve gelebilecek tehlikelere karşı her daim tedbirlidir. Merhamet ehlidir. Sadakat ve şeref ehlidir. O'nun için can, vatan, bayrak, namus, iman, mal kutsaldır, tehdit edilemez, tehlikeye atılamaz, birilerinin tekeline bırakılamaz. O her daim çözüm sahibidir. Umutsuzların umududur.
Hülasa bu ve daha sayamadığım bir çok üstün özelliklerin hayat bulduğu kişidir yerli ve milli insan. Tarihimizde bu insan profilleri çokça mevcuttur.
Mesela Prof. Dr. Haydar Baş'ın her daim örnek verdiği Hacı Bektaşi Veli Hazretleri bunlardan biridir. Hacı Bektaşi Veli Hazretleri Anadolu'ya geldiğinde bu coğrafyada onlarca etnik kökene sahip, farklı farklı inançlara mensup insanlar yaşamaktaydı.
Hazret, bu coğrafyada öyle bir insan profili ortaya koydu ki, görenler hayran kaldı. Hiçbir baskı, zorlama olmadan adeta bizde bu insan gibi olmak, yaşamak istiyoruz, diyerek Müslüman oldular ve kendilerine 'Türk' dediler.
İşte Hacı Bektaşi Veli Hazretlerinin ortaya koyduğu 'yerli ve milli insan modeli' Anadolu'daki 36 etnik gurubu bir araya getirerek 'Türk Milletini' ortaya çıkardı.
Bu kimlik artık hem içerden, hem de dışarıdan açıkça tehdit ediliyor ve tehlikede. Bu tehdit ve tehlikeyi ilk tespit Prof. Dr. Haydar Baş'tır. Öğretmenlik yaptığı 70'li yıllardan, gelen Milli Eğitim Bakanlığı müfettişine, 'neden bizim milli bir beyefendi, hanımefendi profilimiz yok' sorusunu sorarak gelen tehlikeye dikkat çekmiştir. Sayın Baş yazdığı bütün eserlerde de bu tehlikeye dikkat çekerek kurtuluş reçetesini de bizlere ve milletimiz sunmuştur.
Acı bir gerçektir ki, bu reçeteyi ne siyasilerimiz, ne eğitimcilerimiz ve ne de anne-babalar kabul etmedi. Haliyle ortaya sorumsuz, başıboş, ne devletini, ne milletini ve ne de kendini düşünen insan yığınları ortaya çıktı.
Emin olun ki, eğer yerli ve milli insan kimliğimiz fiiliyatta olsaydı bu ülkede Irak tezkeresi meclise gelemezdi. AB'ye tam üyelik imzası atılamazdı. FETÖ, Ergenekon, Balyoz diye gündemlerimiz olmazdı.
O tanklar kışlalardan çıkamayacağı gibi kimsede tankların önüne yatmak zorunda kalmazdı. Adalet başlığı adı altında kimse Ankara'dan İstanbul'a yürümezdi. Terör, suç, vahşilik vs. ülkemizi sarmazdı. Hem içerde, hem bölgemizde, hem de dünya üzerinde emin olarak bilinir ve emin olurduk.
Oysa ülkemizin en önemli sorunu insandır. Çünkü kendi yararına, milletin yararına, devletin yararına yetişmiş insanlarımızın sayısı her geçen gün azalmaktadır. Yani bizim ilk önce ihtiyacımız olan 'yerli ve milli insan kimliğidir.'
Çünkü mahlukatın merkezi insandır. Merkeze insanı koymayan, önce insan demeyen hiçbir sistem, hiçbir güç ayakta kalamaz.
Bu gerçeği bilen Prof. Dr. Haydar Baş Hocam 6 Temmuz tarihli yazısında bir kez daha insana dikkat çekerek, 'Önce insan demedikçe' başlıklı yazısında şöyle diyordu;
"Öyle ki başa geçenler, kurumları düzeltmek istese de, hak ve hukuk dağıtmak gayesinde olsa da asıl problemi halledemedikleri için başarılı olamıyorlar.
Her zaman ifade ediyoruz. Önce insan meselesi çözülmelidir. İnsan, 'Hak adına ve kendi yararına' kazanılmadıktan sonra hangi kanunu, nizamı getirseniz, hangi düzenlemeyi yapsanız da işe yaramayacaktır."
Bizim inancımız, kültürümüz 'önce insan' gerçeği üzerine kuruludur. Çünkü mahlukatı yaratan Allah (c.c) insanı muhatap almıştır. O'nun Resulünün (s.a.a) muhatabı da insandır. Ehl-i Beyt'in muhatabı da insandır.
Allah yolunda Hz. Peygamberin, Ehl-i Beyt'in, Allah dostlarının çektiği bütün çile ve sıkıntıların temelinde hak adına kazanılmış bugünkü tabirimizle 'yerli ve milli insan' yetiştirme gayreti vardır.
Yerli ve milli insanın özellikleri nelerdir, sorusuna kendimce halini, haddini ve yaratılış gayesini bilen insandır, diye cevap veririm.
Böyle bir insan ahlaklıdır, kanat ehlidir, tevazu sahibi, cömert, elinden ve dilinden emin olunan kimsedir. İnsanlara ve mahlukata karşı her daim bir sevgi içerisindedir, bölücü değil birleştiricidir, korkutucu değil müjdeleyicidir.
Aklı bir araç olarak kullanır. Gelen ve gelebilecek tehlikelere karşı her daim tedbirlidir. Merhamet ehlidir. Sadakat ve şeref ehlidir. O'nun için can, vatan, bayrak, namus, iman, mal kutsaldır, tehdit edilemez, tehlikeye atılamaz, birilerinin tekeline bırakılamaz. O her daim çözüm sahibidir. Umutsuzların umududur.
Hülasa bu ve daha sayamadığım bir çok üstün özelliklerin hayat bulduğu kişidir yerli ve milli insan. Tarihimizde bu insan profilleri çokça mevcuttur.
Mesela Prof. Dr. Haydar Baş'ın her daim örnek verdiği Hacı Bektaşi Veli Hazretleri bunlardan biridir. Hacı Bektaşi Veli Hazretleri Anadolu'ya geldiğinde bu coğrafyada onlarca etnik kökene sahip, farklı farklı inançlara mensup insanlar yaşamaktaydı.
Hazret, bu coğrafyada öyle bir insan profili ortaya koydu ki, görenler hayran kaldı. Hiçbir baskı, zorlama olmadan adeta bizde bu insan gibi olmak, yaşamak istiyoruz, diyerek Müslüman oldular ve kendilerine 'Türk' dediler.
İşte Hacı Bektaşi Veli Hazretlerinin ortaya koyduğu 'yerli ve milli insan modeli' Anadolu'daki 36 etnik gurubu bir araya getirerek 'Türk Milletini' ortaya çıkardı.
Bu kimlik artık hem içerden, hem de dışarıdan açıkça tehdit ediliyor ve tehlikede. Bu tehdit ve tehlikeyi ilk tespit Prof. Dr. Haydar Baş'tır. Öğretmenlik yaptığı 70'li yıllardan, gelen Milli Eğitim Bakanlığı müfettişine, 'neden bizim milli bir beyefendi, hanımefendi profilimiz yok' sorusunu sorarak gelen tehlikeye dikkat çekmiştir. Sayın Baş yazdığı bütün eserlerde de bu tehlikeye dikkat çekerek kurtuluş reçetesini de bizlere ve milletimiz sunmuştur.
Acı bir gerçektir ki, bu reçeteyi ne siyasilerimiz, ne eğitimcilerimiz ve ne de anne-babalar kabul etmedi. Haliyle ortaya sorumsuz, başıboş, ne devletini, ne milletini ve ne de kendini düşünen insan yığınları ortaya çıktı.
Emin olun ki, eğer yerli ve milli insan kimliğimiz fiiliyatta olsaydı bu ülkede Irak tezkeresi meclise gelemezdi. AB'ye tam üyelik imzası atılamazdı. FETÖ, Ergenekon, Balyoz diye gündemlerimiz olmazdı.
O tanklar kışlalardan çıkamayacağı gibi kimsede tankların önüne yatmak zorunda kalmazdı. Adalet başlığı adı altında kimse Ankara'dan İstanbul'a yürümezdi. Terör, suç, vahşilik vs. ülkemizi sarmazdı. Hem içerde, hem bölgemizde, hem de dünya üzerinde emin olarak bilinir ve emin olurduk.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Erdoğan dünyanın derdi ile meşgul / 22.05.2025
- ‘Türkiye yüz yılı’ dediler, yüz yılın kumpasına ortak oldular / 21.05.2025
- Sevr’i bitirdiğimiz 19 Mayıs ruhu ile BOP’u da bitirebiliriz / 19.05.2025
- Ahtapot / 18.05.2025
- Anadolu’da hayvan yetişmiyor mu? / 17.05.2025
- Birileri unutsa bile tarih unutmaz / 16.05.2025
- Hüseyin Baş’a 8 yıl istemişler / 15.05.2025
- Barışa değil bölünmeye gidiyoruz / 13.05.2025
- Suikasttan itibar çıkarmak / 12.05.2025
- Her şartta alkışlayanlar ve her şartta karşı olanlar / 11.05.2025
- ‘Türkiye yüz yılı’ dediler, yüz yılın kumpasına ortak oldular / 21.05.2025
- Sevr’i bitirdiğimiz 19 Mayıs ruhu ile BOP’u da bitirebiliriz / 19.05.2025
- Ahtapot / 18.05.2025
- Anadolu’da hayvan yetişmiyor mu? / 17.05.2025
- Birileri unutsa bile tarih unutmaz / 16.05.2025
- Hüseyin Baş’a 8 yıl istemişler / 15.05.2025
- Barışa değil bölünmeye gidiyoruz / 13.05.2025
- Suikasttan itibar çıkarmak / 12.05.2025
- Her şartta alkışlayanlar ve her şartta karşı olanlar / 11.05.2025