Ekonomik göstergeler, ekonomi politikalarındaki gidişatı göstermesi açısından önemlidir. Tabii ki, doğru hesaplanırsa...
Çözüm odaklı bir ekonomi anlayışınız varsa, ekonomik göstergeler size eksikleri, yanlışları gösterir ve çözüm konusunda işaret taşlarınız olur. Ama maalesef yıllardır ülkemizi yöneten ve hiçbir çözümü olmayan Türkiye'nin siyasileri, bu göstergeleri hep ekonomik sorunların üstünü kapatmak için bir örtü olarak kullanıyorlar.
Dün Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Şubat ayına ilişkin enflasyon verilerini paylaştı.
Buna göre Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) yıllık yüzde 54.44, Yurt içi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) yüzde 105.1 olarak kaydedildi. Bildiğiniz gibi, TÜFE tüketici enflasyonu ya da sadece enflasyon, ÜFE ise üretici enflasyonu olarak ifade ediliyor.
Aralık 2021'de yıllık enflasyon yüzde 48.69 olarak açıklanmıştı. Dikkat ederseniz, açıklanan resmi enflasyon her ay artmaya devam ediyor. Bu da, "Yılsonuna doğru enflasyon düşecek" ya da "Enflasyon tek haneli olacak" tarzındaki açıklamaları yalanlıyor.
Her zaman ifade diyoruz; üretici enflasyonu ile tüketici enflasyonu arasında bu derece bir fark olmaz. Üretici enflasyonu yüzde 105 ise tüketici enflasyonu bilimsel olarak asla yüzde 54.44 olamaz. Hangi üretici yüzde 105 maliyet artışına maruz kalıp, ürün fiyatlarına bunun yüzde 54'ünü yansıtabilir? Bu akla da, mantığa da, piyasa gerçeklerine de aykırıdır.
Mantıklı olan, üreticinin, maliyetinin üstünde bir fiyat belirlemesidir; maliyet artışı yüzde 105 ise, ürün ve hizmet fiyatları en az bu kadar artmalı ki o firma, fabrika, işletme ayakta kalabilsin, faaliyetlerine devam edebilsin.
Bu manada ENAG'ın enflasyon rakamı daha gerçekçi duruyor. ENAG'ın Şubat ayı çalışmasına göre yıllık enflasyon yüzde 123.8... Yıllık üretici enflasyonu yüzde 105 ise, tüketici enflasyonunun yüzde 123.8 olması gayet mantıklıdır.
Enflasyon rakamlarının yüksekliği, bizlere ekonomi politikalarında ciddi yanlışlar olduğunu gösterir. Ülkemizdeki enflasyon Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş'ın yıllar önce ifade ettiği gibi maliyet kaynaklıdır, yani maliyet enflasyonudur.
Zaten üretici enflasyonunun detaylarını incelediğinizde, asıl artışın enerji, hammadde ve finansal giderlerde olduğunu görürsünüz.
Prof. Dr. Baş, bu gerçeği yıllar önce tespit ettiği için Milli Ekonomi Modeli'nde bu maliyetleri aşağıya çekecek formülleri de ortaya koydu. Modelin; emek ve üretim karşılığı senyoraj gelirinin devreye koyulması, madenlerin devlet-millet ortaklığıyla işletilmesi, ülkemiz için birçok seçeneği bulunan enerji kaynaklarının işletilmesi gibi projeleriyle bu maliyet artışı önlenecek ve maliyet enflasyonu da ortadan kaldırılacaktır.
Enflasyonun bir diğer önemi ise, ülkemizde milyonlarca ailenin geliri bu orana göre belirlenmektedir. Eğer maaşlar, gerçek enflasyon oranında artırılırsa, ailelerin gelir düzeyi korunur. Ama masa başı çalışmalarla, resmi enflasyon gerçeğinin çok çok altında gösterilirse, o zaman ailelerin geliri sürekli erir, her geçen gün daha fazla geçim darlığı yaşanır.
Maalesef ülkemizdeki durum budur.
ENAG'ın açıkladığı gibi enflasyon yüzde 123.8 iken, TÜİK'in açıkladığı yüzde 54.44 oranıyla maaşlar artarsa; bu vatandaşın geliriyle gideri arasında büyük bir uçurum demektir.
Her yıl bu yanlış yapılınca, gelir gider arasındaki makas sürekli açılmaktadır.
Vatandaşların, ailelerin mağduriyetleri katlanarak artmaktadır.
Dünyadaki tek çözüm modeli olan Milli Ekonomi Modeli'ni parti programına alan Bağımsız Türkiye Partisi'nin (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş, yaşanan bu ekonomik mağduriyetin en öncelikli sorun olduğunu belirtmektedir. Gazete Duvar'dan Müzeyyen Yüce'ye açıklama yapan BTP Lideri bu konuda özetle şu önemli tespitlerde bulundu:
"Parlamenter sistem bizim de kırmızı çizgimiz. Bu sistemin değişmesi gerektiğini biz de düşünüyoruz, ama Türkiye'deki öncelikli problem halkın cebinde paranın olmayışı. Halkın faturalarını ödeyemeyişi, tencerenin boş kalması. Parlamenter sisteme dönüş çok kıymetli ve önemli ancak bu bizim ekonomik koşullarımızı düzeltmeyecek. Öncelikli problemleri çözmek için önce ekonomik anlamda bir mutabakata varmalı, önce bunlar görüşülmeli."
"Hükümet, liberal bakış açılarının dayatmaları sonucu 'sırtımıza yük olmasın, devlet rekabeti engellemesin' mantığıyla özelleştirmeye kapılarını tamamen açtı. 20 yılda gelinen nokta o yalancı baharların yıkımları oldu. Bizim ülke olarak Milli Ekonomi Modeli'ne geçmemiz lazım."
"Bütün insanların kendi toprakları üzerinden kazanımlar elde edebileceği, insan sermayesini devreye koyabileceği, yeraltı ve yerüstü bütün kaynaklarını kullanabileceği bir ekonomik bakışı geliştirebilirsek biz zenginliği yaşarız ve bağımsızlığımızı elde ederiz. Biz ekonomik ve sosyal bağımsızlığımızı elde edemezsek, birilerine bağımlı kalırsak Rusya ile Ukrayna savaştı diye burada bacaklarımız titrer."
Ekonomik sistemi değiştirip Milli Ekonomi Modeli'ni uygulamadığımız müddetçe, enflasyon üzerinden yaşanan mağduriyet asla bitmeyecektir.
- 1 Mayıs: İşçi de mağdur, işsiz de… / 30.04.2025
- Silah bırakması beklenen PKK, 'özerklik kongresi' yaptı / 29.04.2025
- BTP'nin Karaman Kongresi engellendi: Demokrasiye darbe / 28.04.2025
- Conkbayır'ında "Haka Dansı", anma etkinliği mi, tehdit mi? / 27.04.2025
- İstanbul'daki tüm riskli binalar yeniden inşa edilebilir! / 26.04.2025
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025