Siyasilerimiz Suriye konusunda yanlış yapmaya devam ediyor.
Suriye’nin ABD ve İsrail adına şekillenmesi yani BOP kapsamında parçalanması durumunda bundan en büyük zararı Türkiye’nin göreceği batı basını da dahil bir çok basın yayın kuruluşu ve uzmanlar tarafından ifade edildi.
Konuyla ilgili Başbakan Erdoğan’dan birbirinden garip açıklamalar geliyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan partisinin Gaziantep İl Danışma Meclisi toplantısında ‘’Binlerce, on binlerce kilometre öteden gelip Irak’a girenler, bu dünyada haklı oluyorsa, biz 910 kilometre sınırımız olan Suriye’de eli bağlı, tribünde seyirci olamayız” dedi.
Tamam da Sayın Başbakan, ABD, Irak’a binlerce kilometre öteden işgal etmek için geldi, milyonlarca Müslüman’ı katletti, on binlerce Müslüman kadına tecavüz etti… Bu nasıl bir mukayesedir böyle? Hem ABD, Irak’ta yaşanan katliam konusunda nasıl haklı olabilir?
Sayın Başbakan, “Yanı başımızda bir insanlık dramı yaşarken, buna kayıtsız kalmamız, sessiz kalmamız, bu insanlık dramını görmezden gelmemiz beklenemez” diyor.
Başbakanımıza şu soruyu soruyoruz: Gerçek manada insanlık dramının yaşandığı yer Irak mıydı, yoksa Suriye mi?
Felluce’de, Samarra’da, Telafer’de ve Irak’ın diğer şehirlerinde tam bir Amerikan katliamı yaşanırken, Müslüman Iraklıların cesetleri köpeklere parçalattırılırken, Ebu Garip cezaevinde yaşananlar herkes tarafından açıkça bilinirken, o dönemlerde de Türkiye’nin başında siz yok muydunuz?
O günlerde kahraman olarak ilan ettiğiniz Amerikan askerlerinin sağ salim yurtlarına dönmeleri için dua ediyordunuz.
O zulümlere, katliamlara, tecavüzlere bırakın kayıtsız kalmayı, İncirlik Üssü’nü kullandırarak, ABD askerlerine lojistik destek sağlayarak, hem hava hem de kara sahamızı kullandırarak en büyük desteği sağlamadınız mı?
Halbuki Ortadoğu tablosunu net olarak okuduğumuzda, Irak’taki katliamları bizzat ABD’nin yaptığını, Suriye’deki katliamları ise ABD’nin desteklediği terör örgütlerinin, yani dolaylı olarak yine ABD’nin yaptığını görmekteyiz. Esad yönetiminin yaptığı ise Suriye’nin Irak olmaması için halkını ve ülkesini korumaktır.
Sayın Başbakan devam ediyor: “Biz zalimlerin, diktatörlerin, kendi halkına zulmedenlerin yanında yer alamayız. Onların yanında, onlarla sarmaş dolaş bir fotoğraf veremeyiz.’’
Öyleyse Irak’ta, Afganistan’da tam bir insanlık dramı yaşatan ABD’nin niye yanındasınız, niye onlarla sarmaş dolaş fotoğraflarınız var?
Ya İsrail? Sadece tiyatro boyutunda kalan one minute şovlarından sonra Filistinlilere kıyım yapan İsrail ile yapılan anlaşmaların hiçbiri iptal edilmedi, madalyalar geri gönderilmedi. Yani oynanan birkaç tiyatro haricinde sarmaş dolaş hali devam etti.
Bizim siyasilerimizin yaptığı maalesef zalimlerin yanında yer alıp masumları zalim ilan etmek… Bugün zalimlikleri tescillenmiş iki ülke mevcut: ABD ve İsrail…
ABD’nin de sicili karanlık, İsrail’in de… Bu ülkeler zulümlerini asla gizlemiyor, hatta kendilerine zalim denildiği zaman onur ve şeref duyuyorlar.
Birincisiyle BOP’ta eşbaşkanlık yapıyoruz, diğerini ise füze kalkanı ve patriotlarla koruyoruz, istihbaratı bizim Kürecik’ten alıyor.
Yani bir taraftan zalimlerle sarmaş dolaş olmayız derken, aslında ondan da öte bir hal içindeyiz.
Ehl-i Sünnet inancına göre, zulmedene müdahale etmeyip sadece buğzetmek imanın en düşük mertebesi sayılırken, o zulme yardım ve yataklık etmenin sizce hükmü nedir?
Suriye’nin ABD ve İsrail adına şekillenmesi yani BOP kapsamında parçalanması durumunda bundan en büyük zararı Türkiye’nin göreceği batı basını da dahil bir çok basın yayın kuruluşu ve uzmanlar tarafından ifade edildi.
Konuyla ilgili Başbakan Erdoğan’dan birbirinden garip açıklamalar geliyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan partisinin Gaziantep İl Danışma Meclisi toplantısında ‘’Binlerce, on binlerce kilometre öteden gelip Irak’a girenler, bu dünyada haklı oluyorsa, biz 910 kilometre sınırımız olan Suriye’de eli bağlı, tribünde seyirci olamayız” dedi.
Tamam da Sayın Başbakan, ABD, Irak’a binlerce kilometre öteden işgal etmek için geldi, milyonlarca Müslüman’ı katletti, on binlerce Müslüman kadına tecavüz etti… Bu nasıl bir mukayesedir böyle? Hem ABD, Irak’ta yaşanan katliam konusunda nasıl haklı olabilir?
Sayın Başbakan, “Yanı başımızda bir insanlık dramı yaşarken, buna kayıtsız kalmamız, sessiz kalmamız, bu insanlık dramını görmezden gelmemiz beklenemez” diyor.
Başbakanımıza şu soruyu soruyoruz: Gerçek manada insanlık dramının yaşandığı yer Irak mıydı, yoksa Suriye mi?
Felluce’de, Samarra’da, Telafer’de ve Irak’ın diğer şehirlerinde tam bir Amerikan katliamı yaşanırken, Müslüman Iraklıların cesetleri köpeklere parçalattırılırken, Ebu Garip cezaevinde yaşananlar herkes tarafından açıkça bilinirken, o dönemlerde de Türkiye’nin başında siz yok muydunuz?
O günlerde kahraman olarak ilan ettiğiniz Amerikan askerlerinin sağ salim yurtlarına dönmeleri için dua ediyordunuz.
O zulümlere, katliamlara, tecavüzlere bırakın kayıtsız kalmayı, İncirlik Üssü’nü kullandırarak, ABD askerlerine lojistik destek sağlayarak, hem hava hem de kara sahamızı kullandırarak en büyük desteği sağlamadınız mı?
Halbuki Ortadoğu tablosunu net olarak okuduğumuzda, Irak’taki katliamları bizzat ABD’nin yaptığını, Suriye’deki katliamları ise ABD’nin desteklediği terör örgütlerinin, yani dolaylı olarak yine ABD’nin yaptığını görmekteyiz. Esad yönetiminin yaptığı ise Suriye’nin Irak olmaması için halkını ve ülkesini korumaktır.
Sayın Başbakan devam ediyor: “Biz zalimlerin, diktatörlerin, kendi halkına zulmedenlerin yanında yer alamayız. Onların yanında, onlarla sarmaş dolaş bir fotoğraf veremeyiz.’’
Öyleyse Irak’ta, Afganistan’da tam bir insanlık dramı yaşatan ABD’nin niye yanındasınız, niye onlarla sarmaş dolaş fotoğraflarınız var?
Ya İsrail? Sadece tiyatro boyutunda kalan one minute şovlarından sonra Filistinlilere kıyım yapan İsrail ile yapılan anlaşmaların hiçbiri iptal edilmedi, madalyalar geri gönderilmedi. Yani oynanan birkaç tiyatro haricinde sarmaş dolaş hali devam etti.
Bizim siyasilerimizin yaptığı maalesef zalimlerin yanında yer alıp masumları zalim ilan etmek… Bugün zalimlikleri tescillenmiş iki ülke mevcut: ABD ve İsrail…
ABD’nin de sicili karanlık, İsrail’in de… Bu ülkeler zulümlerini asla gizlemiyor, hatta kendilerine zalim denildiği zaman onur ve şeref duyuyorlar.
Birincisiyle BOP’ta eşbaşkanlık yapıyoruz, diğerini ise füze kalkanı ve patriotlarla koruyoruz, istihbaratı bizim Kürecik’ten alıyor.
Yani bir taraftan zalimlerle sarmaş dolaş olmayız derken, aslında ondan da öte bir hal içindeyiz.
Ehl-i Sünnet inancına göre, zulmedene müdahale etmeyip sadece buğzetmek imanın en düşük mertebesi sayılırken, o zulme yardım ve yataklık etmenin sizce hükmü nedir?
Murat Çabas / diğer yazıları
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024
- Sandıktan ‘çözüm’ değil, ‘tepki’ çıktı / 02.04.2024
- Bu yerel seçimlerde değişime kapı açılacak! / 30.03.2024
- “Oyları böleceğiz, vatanı böldürmeyeceğiz” / 29.03.2024
- “Oyları böleceğiz, vatanı böldürmeyeceğiz” / 27.03.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024
- Sandıktan ‘çözüm’ değil, ‘tepki’ çıktı / 02.04.2024
- Bu yerel seçimlerde değişime kapı açılacak! / 30.03.2024
- “Oyları böleceğiz, vatanı böldürmeyeceğiz” / 29.03.2024
- “Oyları böleceğiz, vatanı böldürmeyeceğiz” / 27.03.2024