Artık eski komşumuz Irak ve Saddam yok. Yeni komşumuz Amerika ve Bush var. Bir ay öncesine kadar stratejik ortaklığımız ve koalisyon ortağımız olan yeni komşumuz, Rusya dahil binlerce yıl komşuluk yaptığımız hiç bir ülkeye benzemiyor.
Aslında Amerika, kıtanın keşfinden bugüne kadar geçirdiği devreleri itibarıyla bir bütün olarak ele alınıp incelense yeni komşumuzun Amerika kıtasını keşfinden sonra dünyayı keşfe çıktığını ve bir keşfinde ne manaya geldiğini çok iyi anlamış oluruz.
Elbette Amerika sadece bize komşu gelmedi. Amerika bizim olduğu kadar Suriye'ye de, İran'a da komşu geldi. Eskiler "ev alma komşu al" demişler. Ancak bu komşu farklı bir komşu. Her ne kadar bizimkiler "gelme" demediler ama o da "ben geliyorum ve demokrasiyi getiriyorum" dedi ve geldi. Denizden geldi, karadan geldi ve bilhassa havadan geldi ve Irak'a yerleşti.
Burada asıl mesele Irak'ın yok olması ve Saddam'ın gitmesi değildir. Asıl mesele Amerika'nın Irak'a yerleşmesidir. Üstün teknoloji ve silah gücüyle Irak'ı işgalinde kısmen de olsa karşılaştığı engeller, güçlükler sıradaki ülkeler için asla söz konusu olmayacaktır. Onbinlerce kilometrelerden denizler ve kıtaları aşarak gelip Irak'ı bombardıman yağmuruna tutan ve ardından yağmalatan Amerika için sıradaki hedefleri vurması herhalde çok daha kolay olacaktır.
"Amerika'nın Irak'a yerleşmesi Irak'ın yok olmasından daha önemlidir" derken buna dikkat çekmek istedik.
İşin bir de siyasi ve psikolojik yönü var ki; o da cabası... Amerika Irak'ı işgalle hem gücünü gösterdi, hem moral buldu ve hem de rakiplerine gözdağı verdi. Madalyonun diğer yüzünde ise Ortadoğu'daki bütün ümitler suya düştü ve sadece moral değerler değil bütün dengeler altüst oldu.
Böyle devam ederse Amerika'nın işi bundan sonra daha kolay. Çünkü artık denizler ve kıtalar aşmayacak. Burnunun ucundaki hedeflere vurması zor olmayacak. Ayrıca Afganistan'ın ve Irak'ın akibetine seyirci kalanlar sıradakilere niçin seyirci kalmasınlar.
"Görülen köy kılavuz istemez"se durum ortada ve çok vahim. Ancak, herşeye rağmen bu kıyamet savaşını durdurmak mümkün.
Yürüyüşler, gösteriler, seminerler, konferanslar, protestolar mutlaka yapılmalı. Ama asıl yapılması gereken Amerika'nın dışında kalan bütün devletlerin sıranın kendilerine geleceği tehlikesini gözardı etmeden, bugün bir siyasi güç olarak Amerika'ya dur demeleridir.
Elbette tehlikeyi ensesinde hissedenler çok duyarlı olmak zorundadır. Fakat bu işin yakını uzağı yoktur. Bu bir insanlık suçudur. Dolayısıyla 21. asrın başında insanlık böyle bir suça boyun eğmemelidir.
Zoraki de olsa elbette bir komşuluk hatırı vardır. Ama, hiçbir komşuluk hatırı bir başka komşunun hele hele kendimizin sonunu getirmemelidir.
Aslında Amerika, kıtanın keşfinden bugüne kadar geçirdiği devreleri itibarıyla bir bütün olarak ele alınıp incelense yeni komşumuzun Amerika kıtasını keşfinden sonra dünyayı keşfe çıktığını ve bir keşfinde ne manaya geldiğini çok iyi anlamış oluruz.
Elbette Amerika sadece bize komşu gelmedi. Amerika bizim olduğu kadar Suriye'ye de, İran'a da komşu geldi. Eskiler "ev alma komşu al" demişler. Ancak bu komşu farklı bir komşu. Her ne kadar bizimkiler "gelme" demediler ama o da "ben geliyorum ve demokrasiyi getiriyorum" dedi ve geldi. Denizden geldi, karadan geldi ve bilhassa havadan geldi ve Irak'a yerleşti.
Burada asıl mesele Irak'ın yok olması ve Saddam'ın gitmesi değildir. Asıl mesele Amerika'nın Irak'a yerleşmesidir. Üstün teknoloji ve silah gücüyle Irak'ı işgalinde kısmen de olsa karşılaştığı engeller, güçlükler sıradaki ülkeler için asla söz konusu olmayacaktır. Onbinlerce kilometrelerden denizler ve kıtaları aşarak gelip Irak'ı bombardıman yağmuruna tutan ve ardından yağmalatan Amerika için sıradaki hedefleri vurması herhalde çok daha kolay olacaktır.
"Amerika'nın Irak'a yerleşmesi Irak'ın yok olmasından daha önemlidir" derken buna dikkat çekmek istedik.
İşin bir de siyasi ve psikolojik yönü var ki; o da cabası... Amerika Irak'ı işgalle hem gücünü gösterdi, hem moral buldu ve hem de rakiplerine gözdağı verdi. Madalyonun diğer yüzünde ise Ortadoğu'daki bütün ümitler suya düştü ve sadece moral değerler değil bütün dengeler altüst oldu.
Böyle devam ederse Amerika'nın işi bundan sonra daha kolay. Çünkü artık denizler ve kıtalar aşmayacak. Burnunun ucundaki hedeflere vurması zor olmayacak. Ayrıca Afganistan'ın ve Irak'ın akibetine seyirci kalanlar sıradakilere niçin seyirci kalmasınlar.
"Görülen köy kılavuz istemez"se durum ortada ve çok vahim. Ancak, herşeye rağmen bu kıyamet savaşını durdurmak mümkün.
Yürüyüşler, gösteriler, seminerler, konferanslar, protestolar mutlaka yapılmalı. Ama asıl yapılması gereken Amerika'nın dışında kalan bütün devletlerin sıranın kendilerine geleceği tehlikesini gözardı etmeden, bugün bir siyasi güç olarak Amerika'ya dur demeleridir.
Elbette tehlikeyi ensesinde hissedenler çok duyarlı olmak zorundadır. Fakat bu işin yakını uzağı yoktur. Bu bir insanlık suçudur. Dolayısıyla 21. asrın başında insanlık böyle bir suça boyun eğmemelidir.
Zoraki de olsa elbette bir komşuluk hatırı vardır. Ama, hiçbir komşuluk hatırı bir başka komşunun hele hele kendimizin sonunu getirmemelidir.
Ali Gedik / diğer yazıları
- Milli Çözüm Milli Ekonomi Modeli / 03.07.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010