Türkiye'nin siyaseti, kendisini sürekli topun ucuna koyan, yeri geldiğinde aba altından sopa göstererek lağım deliğini işaret eden, Türkiye'ye zerre kadar güvenmediğini de her adımda ifade eden ABD'nin ve Batının kuyruğu ve taşeronu olmaya ısrarla devam ediyor.
Üstelik ülkemizin milli menfaatlerini dikkate alarak bize dost elini uzatan, 4 milyar nüfusa hitap eden, enerji ve hammadde kaynaklarının ve üretimin merkezi olan, milli paralarla ticareti devreye koyarak ABD'nin kağıttan imparatorluğunu yerle bir eden, sahip oldukları bu gücü de içimizden birisinin, Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'nden elde eden koskoca bir BRICS dünyası, bir MEM Bloğu olmasına rağmen?
Geçtiğimiz günlerde İngiliz Financial Times gazetesinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ısrarla gündeme taşıdığı "Suriye'nin kuzeyinde bir güvenli bölge oluşturulması" hususunda önemli bir haber yayınlandı.
Haberde, "ABD bir süredir Türkiye'yi, IŞİD'i Suriye'nin kuzey sınırından temizlemek için bir operasyon düzenlemeye çağırıyordu. Ancak Washington bölgede resmi bir güvenli bölge oluşturulması önerilerine ısrarla karşı çıkıyor. Bunun ABD öncülüğündeki koalisyonu bölgede çok daha büyük bir askeri yükümlülüğe sokacağından korkuyor" ifadelerine yer verildi.
İfadelere dikkat edin, demek ki Türkiye Suriye'ye kendi isteğiyle değil, ABD'nin bir süredir yaptığı baskılar sonucunda girmiş. Fakat Erdoğan'ın ısrarcı olduğu "güvenli bölge" konusuna da hep karşı çıkmış. Habere devam edelim:
"Suriye'deki savaşta şu ana kadar büyük oranda hüsrana uğramış olan Erdoğan için, uluslararası desteği de alacağı Türkiye idaresindeki bir güvenli bölge, savaşta çok önemli bir oyuncu olmak anlamına geliyor. Türkiye, bu çağrısına karşılık bulursa, savaş planları hem Rusya hem de ABD tarafından kabul edilmiş olan tek taraf olacak."
Yani Financial Times'a göre -ki Batının dünya politikasında etkin bir gazetedir- ABD, Türkiye'nin Suriye'de bir güvenli bölge oluşturmasını istemiyor, sebebi de Türkiye'nin çok önemli bir oyuncu haline gelmesi?
ABD, Türkiye'yi Suriye bataklığına çekiyor ama kendi çıkarlarına uygun bir çerçeve içinde tutarak, bölgede güçlü bir oyuncu olmasına da izin vermiyor.
Aslında gazetenin ifade etmediği bir diğer "saklı" amaç ise daha önceki yazılarımızda ifade ettiğimiz gibi, kıvılcımı Suriye'de atılacak olan ve Türkiye'yi bölünmeye götürecek olan bir iç çatışma? Yani Batı bırakın Türkiye'ye güvenmeyi, "Türkiye'yi de nasıl parçalarım"ın hesabını güdüyor.
Güvenli bölge konusunda olduğu gibi Erdoğan'ın Batıdan bir diğer talebi olan "uçuşa yasak bölge" konusunda da ABD'nin tavrı net?
Pentagon Sözcüsü Jeff Davis son yaptığı açıklamada, "IŞİD'in uçakları yok. O yüzden uçuşa yasak bölgenin IŞİD'i mağlup etmeye nasıl hizmet edeceğini bilmiyorum? Orada uçanlar ise büyük oranda koalisyon ve Türkiye."
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışman Yardımcısı Ben Rhodes, "Uçuşa yasak bölgenin ABD'nin kaynaklarının kullanılması için en iyi seçenek olmadığını belirledik. Onun yerine ABD elindekileri Suriye'de IŞİD ve El Kaide'nin peşinden gitmeye harcayacak."
Yani Türkiye siyasetinin, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ABD'den istediği FETÖ elebaşı Gülen'in iadesi konusu cevapsız kaldığı gibi, Suriye konusunda talep ettiği "güvenli bölge" ve uçuşa yasak bölge" konularında da olumsuz cevap aldı. ABD'nin Türkiye politikası, "Benim dediklerimi harfiyen yap, benden asla bir şey isteme" şeklinde?
Bir de başta Rusya olmak BRICS ülkelerinin bize sunduklarına bakın:
* Milli Paralarla Ticaret?
* Suriye meselesinde terör örgütleriyle değil, Suriye Devleti ile koordinasyon?
* Türk Akımı projesi?
* Turizmin canlandırılması?
* Üretilen ürünlerin BRICS ülkelerinde pazar bulması?
* Karşılıklı çıkarlar doğrultusunda geliştirilen bir dış politika?
* Türkiye'nin şamar oğlanlığından ve yalnızlıktan kurtulması?
* Türkiye'nin İslam coğrafyasında ve dünyada önemli bir noktaya gelmesi?
Ve daha nice menfaatler? Hepsi lehimize?
Geçtiğimiz günlerde Rus doğalgaz devi Gazprom'un Başkanı Aleksey Miller, Güney Avrupa ülkelerinin gaz talebinde bulunmaları durumunda Türkiye'ye başvurmaları gerektiğini açıkladı. Yani BRICS ile birliktelik Türkiye'yi AB ve ABD nezdinde çok güçlü kılacak.
Peki, bütün bu ve daha birçok faydayı Türkiye'nin siyasileri neden reddediyor? Birincisi, iktidara gelirken aldıkları icazetin gereği; ikincisi yıllardır yaptıkları yanlışların açığa çıkması; üçüncüsü ve en önemlisi eğer bunu kabul ederlerse modeliyle BRICS'i dünyanın zirvesine taşıyan Prof. Dr. Haydar Baş'ı kabul etmek zorunda kalacaklar?
Sanki başka bir çıkış yolları varmış gibi hala bu gerçeği kabul etmemekte ısrar ediyorlar.
Üstelik ülkemizin milli menfaatlerini dikkate alarak bize dost elini uzatan, 4 milyar nüfusa hitap eden, enerji ve hammadde kaynaklarının ve üretimin merkezi olan, milli paralarla ticareti devreye koyarak ABD'nin kağıttan imparatorluğunu yerle bir eden, sahip oldukları bu gücü de içimizden birisinin, Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'nden elde eden koskoca bir BRICS dünyası, bir MEM Bloğu olmasına rağmen?
Geçtiğimiz günlerde İngiliz Financial Times gazetesinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ısrarla gündeme taşıdığı "Suriye'nin kuzeyinde bir güvenli bölge oluşturulması" hususunda önemli bir haber yayınlandı.
Haberde, "ABD bir süredir Türkiye'yi, IŞİD'i Suriye'nin kuzey sınırından temizlemek için bir operasyon düzenlemeye çağırıyordu. Ancak Washington bölgede resmi bir güvenli bölge oluşturulması önerilerine ısrarla karşı çıkıyor. Bunun ABD öncülüğündeki koalisyonu bölgede çok daha büyük bir askeri yükümlülüğe sokacağından korkuyor" ifadelerine yer verildi.
İfadelere dikkat edin, demek ki Türkiye Suriye'ye kendi isteğiyle değil, ABD'nin bir süredir yaptığı baskılar sonucunda girmiş. Fakat Erdoğan'ın ısrarcı olduğu "güvenli bölge" konusuna da hep karşı çıkmış. Habere devam edelim:
"Suriye'deki savaşta şu ana kadar büyük oranda hüsrana uğramış olan Erdoğan için, uluslararası desteği de alacağı Türkiye idaresindeki bir güvenli bölge, savaşta çok önemli bir oyuncu olmak anlamına geliyor. Türkiye, bu çağrısına karşılık bulursa, savaş planları hem Rusya hem de ABD tarafından kabul edilmiş olan tek taraf olacak."
Yani Financial Times'a göre -ki Batının dünya politikasında etkin bir gazetedir- ABD, Türkiye'nin Suriye'de bir güvenli bölge oluşturmasını istemiyor, sebebi de Türkiye'nin çok önemli bir oyuncu haline gelmesi?
ABD, Türkiye'yi Suriye bataklığına çekiyor ama kendi çıkarlarına uygun bir çerçeve içinde tutarak, bölgede güçlü bir oyuncu olmasına da izin vermiyor.
Aslında gazetenin ifade etmediği bir diğer "saklı" amaç ise daha önceki yazılarımızda ifade ettiğimiz gibi, kıvılcımı Suriye'de atılacak olan ve Türkiye'yi bölünmeye götürecek olan bir iç çatışma? Yani Batı bırakın Türkiye'ye güvenmeyi, "Türkiye'yi de nasıl parçalarım"ın hesabını güdüyor.
Güvenli bölge konusunda olduğu gibi Erdoğan'ın Batıdan bir diğer talebi olan "uçuşa yasak bölge" konusunda da ABD'nin tavrı net?
Pentagon Sözcüsü Jeff Davis son yaptığı açıklamada, "IŞİD'in uçakları yok. O yüzden uçuşa yasak bölgenin IŞİD'i mağlup etmeye nasıl hizmet edeceğini bilmiyorum? Orada uçanlar ise büyük oranda koalisyon ve Türkiye."
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışman Yardımcısı Ben Rhodes, "Uçuşa yasak bölgenin ABD'nin kaynaklarının kullanılması için en iyi seçenek olmadığını belirledik. Onun yerine ABD elindekileri Suriye'de IŞİD ve El Kaide'nin peşinden gitmeye harcayacak."
Yani Türkiye siyasetinin, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ABD'den istediği FETÖ elebaşı Gülen'in iadesi konusu cevapsız kaldığı gibi, Suriye konusunda talep ettiği "güvenli bölge" ve uçuşa yasak bölge" konularında da olumsuz cevap aldı. ABD'nin Türkiye politikası, "Benim dediklerimi harfiyen yap, benden asla bir şey isteme" şeklinde?
Bir de başta Rusya olmak BRICS ülkelerinin bize sunduklarına bakın:
* Milli Paralarla Ticaret?
* Suriye meselesinde terör örgütleriyle değil, Suriye Devleti ile koordinasyon?
* Türk Akımı projesi?
* Turizmin canlandırılması?
* Üretilen ürünlerin BRICS ülkelerinde pazar bulması?
* Karşılıklı çıkarlar doğrultusunda geliştirilen bir dış politika?
* Türkiye'nin şamar oğlanlığından ve yalnızlıktan kurtulması?
* Türkiye'nin İslam coğrafyasında ve dünyada önemli bir noktaya gelmesi?
Ve daha nice menfaatler? Hepsi lehimize?
Geçtiğimiz günlerde Rus doğalgaz devi Gazprom'un Başkanı Aleksey Miller, Güney Avrupa ülkelerinin gaz talebinde bulunmaları durumunda Türkiye'ye başvurmaları gerektiğini açıkladı. Yani BRICS ile birliktelik Türkiye'yi AB ve ABD nezdinde çok güçlü kılacak.
Peki, bütün bu ve daha birçok faydayı Türkiye'nin siyasileri neden reddediyor? Birincisi, iktidara gelirken aldıkları icazetin gereği; ikincisi yıllardır yaptıkları yanlışların açığa çıkması; üçüncüsü ve en önemlisi eğer bunu kabul ederlerse modeliyle BRICS'i dünyanın zirvesine taşıyan Prof. Dr. Haydar Baş'ı kabul etmek zorunda kalacaklar?
Sanki başka bir çıkış yolları varmış gibi hala bu gerçeği kabul etmemekte ısrar ediyorlar.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- 19 Mayıs: Türk milletinin umudunun yeşerdiği gün / 20.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025