ABD işgal altında

"Dünyanın tek süper gücü nasıl işgal altında olur?" demeyiniz. Maalesef gerçek böyle. Bunu biz söylesek, itiraz etme hakkınız olabilir. Fakat biz söylemiyoruz, bizzat ABD'de yetkili olan bazı kişiler böyle söylüyorlar ve bu durumu anlatmak içni şu vecizeyi bayraklaştırdılar: "Amerikalıların her istediğini yapma hürriyeti vardır, fakat ülkesini idare etme hürriyeti yoktur". Bu kişilere göre, ABD yönetimi Yahudi lobisinin işgali altındadır.

Sözkonusu işgali anlatan bir çok makaleler ve kitaplar kaleme alındı. bunların en önemlisi Paul Findley'in kitabıdır. 1960'larda kongre üyeliğine seçilen Paul Findley, 1972 yılında ortadoğu İşleri Alt Komitesi'ne atandı ve Lüblan'da bulunan Sabra, Şatilla ve Tel-Zaatar Filistin kamplarını inceledi, gördüğü gerçekleri dile getirdi. Sadece bu kadar bir hareket, onun Yahudi düşmanı ilan edilmesine yetti. Güçlü bir siyasetçi olmasına rağmen Findley, Yahudilerin aleyhte kampanyası sonucu kongreye bir daha giremedi. Yahudilerin hışmına uğrayıp seçimi kaybeden tek politikacı elbette Findley değildir. Bunun gibi yüzlercesi vardır.

Yahudiler bu kişileri kongreden uzaklaştırdıktan sonra da rahat bırakmıyorlar. Bu politikacıların ırkçı ve Yahudi düşmanı olduklarını gösteren broşürler dağıtıyorlar, özel şirketlerde bile iş bulmalarını önlüyorlar. onları çalıştıran şirketlerle ilişkiyi kesiyor, kara listeye alıyorlar. Yahudi Yazar Stephen Isaacs, ABD'li politikacıları şu rencide edici sözlerle uyarıyor daha doğrusu tehdit ediyor; "Bu ülkede politka yapıyorsanız helede demokratsanız arkadanızda Yahudi desteği olmadan bir yere varamazsınız" ABD'li politikacılar Yahudi desteğinin sadece parasal destek olmadığını, ondan daha önemlisinin medya desteği olduğunu, onu arkasına alamayan politikacının seçilme şansı bulunmadığını, çok iyi biliyorlar. Demokrat Parti'den kongre üyesi olan Mervyn Dymally, Yahudilerin Amerikan kongresindeki etkinliğini de şöyle ifade eder: "Bugün İsrail hükümetini İsrail parlamentosunda eleştirmek, Amerikan kongresinde eleştirmekten çok daha kolaydır".

Findley, ABD'nin Yahudi lobisinin işgali altında olduğunu belgelerle kitaplaştırdı, ama kitabın yazılmasında ona bilgi veren beşkişinin isimlerini ilan ederek onlara teşekkür edemedi. Çünkü bu kişiler, isimlerinin açıklanmasını istemiyorlardı. Onlardan birisi Findley'e şöyle demiş; "Size yardım etmekle büyük bir kumar oynadığımın farkındayım. Eğer duyulursa işimden olacağımı çok iyi biliyorum". Findley, bu güçlükler altında kitabını hazırladı, fakat bu sefer onu basacak yayınevi bulamadı. Yahudi lobisinden korkan yayınevleri kitabını basmadılar. Nihayet Lawrence Hill yayınevi herşeyi göze alarak kitabı bastı, kitap satış rekorları kırdı. Findley, kitabında kısa adı AIPAC (Amerikan İsrail Halkla İlişkiler Komitesi) olan örgütü, Yahudi lobisinin en önemli organı olarak tanıtıyor ve ona "Washington'un Kralı" diyor. Findley'e göre, ABD'yi bu örgüt yönetmektedir.

Bu pencereden, ikiz kulelerin vurulmasına ve ABD'nin Afganistan'a savaş açmasına bakınca, görüntü daha iyi netleşiyor. Tabi, gören göz için. Sözün özü ABD, Yahudi lobisinin oyunuyla çok tehlikeli bir yola, yani savaşa sokulmuştur. ABD'ye yapılacak en büyük yardım, onu bu yanlış yoldan döndürmektir. Bunu yapacak ülkelerin başında Türkiye olmalı idi. Ama maalesef Türkiye ABD'nin her dediğini yapmakla, hem kendini, hem de ABD'yi ateşe atıyor, Yahudi'nin ekmeğine yağ sürüyor. Bu söylediklerimizin doğruluğunu zaman gösterecektir.

ABD Başkanı Bush, "ya bizimle olursunuz, ya da teröristlerle" diyerek bütün ülkeleri yanına çağıradursun, ABD'nin Yahudi işgali altında olduğuna inanan örgütlerden biri olan Aryan Actdion, 11 Eylül saldırısından sonra kendi internet adresinde şöyle diyor: "Ya Yahudilerle birlikte El Kaide'ye karşı savaşıyorsunuz, ya da El Kaide ile birlikte Yahudilere karşı savaşıyorsunuz". Aryan Action açıkça ABD'nin Yahudiler için savaştığını söylüyor. Öyleyse, şu soruyu sormak gerekir: "Türkiye, Afganistan'a kimin içni, neden asker gönderdi?" Gönderenlere sormayın, en iyisi millete sorun ve milletin söylediklerine inanın.