Gazetemiz başyazarı Muharrem Bayraktar Bey'in 'İsrail hiç kıvırmadı!' başlıklı yazısını okuduğumda aklıma başta FETÖ olmak üzere birçok konuda söylenilen 'aldatıldık' sözü geldi. Gerçi o konularda da hükümet erkânı kendileri bazı şeyleri anlayamamış olsalar da başta Haydar Baş Bey ve kadrosu olmak üzere uyaranlar olmuştu, dinlemediler, ayrı konu ama sanırım aldatıldık diyemeyecekleri tek konu İsrail ve yaptıkları olsa gerek.
Muharrem Bey'in de yazısında belirttiği gibi; İsrail hep öldüreceğini söyledi ve öldürdü. Gayet netti ve dediğinin arkasındaydı. İma etmedi, lafı dolandırmadı, açıkça söyledi ve dediğini yaptı. Mesela Mavi Marmara gemisi yola çıkmadan önce İsrailli yetkililer uyardı: 'Gelmeyin, gelirseniz müdahale ederiz, sizi buraya sokmayız' dediler ve biz buna rağmen gönderdik gemiyi ve sonucunun ne kadar acı olduğu ortada. Bize 'tabii gelin' deyip de sonra tuzak kurma ya da gafil avlama falan yok ortada. Yaparız dediler, yaptılar. Bu kadar basit!
Yine ABD konsolosluğunun Kudüs'e taşınması konusu da benzer bir durum. Birkaç ay önce İsrail'in başkentinin Kudüs olarak değişeceği söylenmişti. ABD başkanı Trump da bunu beyan etmişti. Bunun üzerine İİT toplandı ve çıkan karar Doğu Kudüs-Batı Kudüs ayrımını kabul etmekti. Gerçek anlamda bir kınama yok, bir yaptırım yok. Elli küsur İslam ülkesinin liderlerinden kayda değer bir karar yok.
Biz o zaman Meltem TV'de bir program yapmış ve bu söylemin Kudüs'ün tamamını kaybetmek demek olacağını, Filistin'in tamamen sonunu hazırlamak olduğunu söylemiştik. Hatta Haydar Baş Bey, Yeni Mesaj gazetemizde bir yazı kaleme almış ve Mescid-i Aksa'nın İslam'ın başkenti olmasının bu konunun köklü çözümü olacağını ifade etmişti.
Bugün gelinen noktada yine İsrail ve ABD dediğini yaptı ve ABD konsolosluğunu Kudüs'e taşıdı. O gün deklare ettiler, bugün yaptılar. Yine dürüsttüler, yine sözlerinin arkasındaydılar. Anlamak istemeyen, yöneticilerimiz ve maalesef suskun kalan, Güney Afrika Cumhuriyeti'nin koyduğu tepkiyi bile koyamayan İslam âlemiydi. Ki İsrail zaten yıllardır Kudüs'ü başkent olarak ilan etmişti. Hatta Türkiye ile yaptığı yazılı anlaşmalarda Kudüs'ün resmi kayıtlara İsrail'in başkenti olarak geçtiği ve bizim de Ankara olarak altına imza attığımızın belgesi yayınlandı. Gündemi takip edenler bunu mutlaka hatırlarlar. Sonra Sayın Cumhurbaşkanımızı İsrail ziyareti sırasında 'İsrail'in başkenti Kudüs'e hoş geldiniz' diyerek karşıladıklarının videosu da internette yayınlandı. Yani yıllardır biz bunu zaten kabul etmişiz. Dolayısıyla şimdi nasıl tepki verelim?
İsrail'in açıkça her hamlesini önceden söylediği ve söylediğini de yaptığı daha bir sürü örnek var. İsrail hiçbir zaman kaçak güreşmedi. Kimseyi aldatmadı, kandırmadı. Kendi kendimizi kandıran biziz. İsrail'e düşmanmış gibi yapıp, her dediklerine karşıdan bakan biziz. İsrail konsolosluğunun önünde cola şişelerini açıp sokaklara dökmek, 'Katil İsrail!' sloganları atmak ya da İsrail bayrağını yakmak İsrail'in umurunda bile değil. Onlar zaten biz katiliz diyorlar ve çekinmeden öldürüyorlar ve daha da çok öldürmeleri gerektiğini söylüyorlar.
Peki, biz nasıl bu kadar kör olabiliyoruz? Nasıl oluyor da BOP eşbaşkanlığı yapabiliyoruz? Aldanmak, anlamamak bu şartlarda mümkün olamayacağına göre biz ne yapıyoruz?
Muharrem Bey'in de yazısında belirttiği gibi; İsrail hep öldüreceğini söyledi ve öldürdü. Gayet netti ve dediğinin arkasındaydı. İma etmedi, lafı dolandırmadı, açıkça söyledi ve dediğini yaptı. Mesela Mavi Marmara gemisi yola çıkmadan önce İsrailli yetkililer uyardı: 'Gelmeyin, gelirseniz müdahale ederiz, sizi buraya sokmayız' dediler ve biz buna rağmen gönderdik gemiyi ve sonucunun ne kadar acı olduğu ortada. Bize 'tabii gelin' deyip de sonra tuzak kurma ya da gafil avlama falan yok ortada. Yaparız dediler, yaptılar. Bu kadar basit!
Yine ABD konsolosluğunun Kudüs'e taşınması konusu da benzer bir durum. Birkaç ay önce İsrail'in başkentinin Kudüs olarak değişeceği söylenmişti. ABD başkanı Trump da bunu beyan etmişti. Bunun üzerine İİT toplandı ve çıkan karar Doğu Kudüs-Batı Kudüs ayrımını kabul etmekti. Gerçek anlamda bir kınama yok, bir yaptırım yok. Elli küsur İslam ülkesinin liderlerinden kayda değer bir karar yok.
Biz o zaman Meltem TV'de bir program yapmış ve bu söylemin Kudüs'ün tamamını kaybetmek demek olacağını, Filistin'in tamamen sonunu hazırlamak olduğunu söylemiştik. Hatta Haydar Baş Bey, Yeni Mesaj gazetemizde bir yazı kaleme almış ve Mescid-i Aksa'nın İslam'ın başkenti olmasının bu konunun köklü çözümü olacağını ifade etmişti.
Bugün gelinen noktada yine İsrail ve ABD dediğini yaptı ve ABD konsolosluğunu Kudüs'e taşıdı. O gün deklare ettiler, bugün yaptılar. Yine dürüsttüler, yine sözlerinin arkasındaydılar. Anlamak istemeyen, yöneticilerimiz ve maalesef suskun kalan, Güney Afrika Cumhuriyeti'nin koyduğu tepkiyi bile koyamayan İslam âlemiydi. Ki İsrail zaten yıllardır Kudüs'ü başkent olarak ilan etmişti. Hatta Türkiye ile yaptığı yazılı anlaşmalarda Kudüs'ün resmi kayıtlara İsrail'in başkenti olarak geçtiği ve bizim de Ankara olarak altına imza attığımızın belgesi yayınlandı. Gündemi takip edenler bunu mutlaka hatırlarlar. Sonra Sayın Cumhurbaşkanımızı İsrail ziyareti sırasında 'İsrail'in başkenti Kudüs'e hoş geldiniz' diyerek karşıladıklarının videosu da internette yayınlandı. Yani yıllardır biz bunu zaten kabul etmişiz. Dolayısıyla şimdi nasıl tepki verelim?
İsrail'in açıkça her hamlesini önceden söylediği ve söylediğini de yaptığı daha bir sürü örnek var. İsrail hiçbir zaman kaçak güreşmedi. Kimseyi aldatmadı, kandırmadı. Kendi kendimizi kandıran biziz. İsrail'e düşmanmış gibi yapıp, her dediklerine karşıdan bakan biziz. İsrail konsolosluğunun önünde cola şişelerini açıp sokaklara dökmek, 'Katil İsrail!' sloganları atmak ya da İsrail bayrağını yakmak İsrail'in umurunda bile değil. Onlar zaten biz katiliz diyorlar ve çekinmeden öldürüyorlar ve daha da çok öldürmeleri gerektiğini söylüyorlar.
Peki, biz nasıl bu kadar kör olabiliyoruz? Nasıl oluyor da BOP eşbaşkanlığı yapabiliyoruz? Aldanmak, anlamamak bu şartlarda mümkün olamayacağına göre biz ne yapıyoruz?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Asude Havuzlu / diğer yazıları
- Mutluluk… / 22.11.2020
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020