Ehl-i Beyt'in diğer bütün Müslümanlardan üstünlüğünü gösteren en önemli olaylardan birisi de Mübahale olayıdır. Allah, Kur'an-ı Kerim'inde bu olayı anlatmaktadır.
"Artık Sana gelen bunca ilimden sonra onun hakkında Seninle çekişip tartışmalara girişirlerse, de ki: Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım, biz bizzat gelelim, siz de gelin. Ondan sonra karşılıklı lanetleşelim de Allah'ın laneti yalan söyleyenlerin üstüne olsun." (Al-i İmran, 61)
Cenab-ı Hak'ın emriyle gerçekleşen Mübahale olayında, Necranlı Hıristiyanların karşısına çıkması gereken kadroyu bizzat Cenab-ı Hak belirlemiştir.
Bu kadronun içinde Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Abdurrahman bin Avf, Hz. Sa'd bin Ebi Vakkas, Hz. Abbas gibi sahabeler yoktur.
Necranlılar karşılarına yüzlerce güçlü kuvvetli bir kalabalık beklerken, Cenab-ı Hak, Rasulullah'a, Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'i almasını emretmiştir.
İşte Ehl-i Beyt'in seçkinliği, işte Ehl-i Beyt'in gücü.
Sünni eserlerden, Hariciler de dahil olmak üzere tüm İslam mezhepleri Rasulullah'ın (s.a.v) Necran Hıristiyanları ile mübahaleye giderken yanında sadece Hz. Fatıma (a.s), Hz. Ali (a.s), Hz. Hasan (a.s) ve Hz. Hüseyin'in (a.s) bulunduğu konusunda hemfikirdir.
Sünni kaynaklardan Beyhaki'nin "Delailü'n-Nübüvve" adlı eserinde Mübahale olayı şöyle anlatılmaktadır:
Necran Hıristiyanlarının heyeti, soylularından teşekkül eden ondört kişi olarak Rasulullah'ın (s.a.v) huzuruna vardılar. Aralarında büyükleri olan Es-Seyyid ve ondan sonra görüş sahibi bulunan El-Akıb da vardı.
Rasulullah onlara, "İslam olunuz" deyince her ikisi de, "Biz İslam olmuşuz" dediler. Peygamber (s.a.v), "Hayır, sizler İslam olmuş değilsiniz" deyince şöyle dediler:
"Aksine biz Senden önce İslam olmuşuz."
Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurdu:
"Yalan söylediniz, sizleri üç şey İslam'a girmekten alıkoymaktadır: Haç'a ibadet etmeniz, domuz eti yemeniz ve Allah'ın çocuğu olduğunu iddia etmenizdir."
Bunun üzerine Yüce Allah'ın "Hakikat şu ki, Allah katında İsa'nın durumu Âdem'in durumu gibidir" ayeti nazil oldu.
Bu ayeti onlara okuyunca, "Senin ne söylediğini bilmiyoruz" demeye başladılar.
"Sana ilim geldikten sonra kim seninle tartışırsa…" ayeti nazil oldu.
Bu sefer Allah Resulü (s.a.v) onlara şöyle dedi: "Yüce Allah bana şunu emretmiş bulunuyor: Şayet İslam'ı kabul etmiyor iseniz sizinle mübahale yapacağım."
Onlar, "Ey Eba'l-Kasım! Sen bize bir süre mühlet ver, gidip konu üzerinde gereğince düşünelim, sonra tekrar geliriz" dediler.
Bundan sonra birbirleriyle baş başa kaldılar ve kendi aralarında konuştular.
Es-Seyyid, El-Akıb'a şöyle dedi: "Allah'a and olsun, siz de biliyorsunuz ki, bu adam mürsel bir peygamberdir. Şayet O'nunla lanetleşecek olursanız bu sizin kökünüzün kuruması demektir. Herhangi bir peygamberle lanetleşen her bir kavmin, mutlaka büyükleri yok olur ve küçüklerinin de soyu devam etmez. Şayet sizler O'na tabi olmayacaksanız ve ancak dininize bağlı kalmaya devam edecekseniz O'nunla anlaşma yapınız ve ülkenize dönünüz."
Bu sırada Rasulullah (s.a.v) de Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ile beraber dışarı çıkmış ve onlara şöyle demişti: "Ben dua edince sizler de amin deyiniz."
Ancak Necranlılar O'nunla lanetleşmeyi kabul etmediler, cizye vermek üzere O'nunla barış yaptılar.
Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Şayet lanetleşmiş olsalardı, ağacın üzerindeki kuşlara varıncaya kadar Necran halkının helak olacağına dair Bana müjde verilmişti."
Bu olayda Ehl-i Beyt'in kimler olduğu da net olarak ilan edilmiştir.
Sa'd bin Ebi Vakkas der ki:
"De ki: Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı…" ayeti nazil olunca, Rasulullah, Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin'i çağırdı ve buyurdu ki: Allah'ım bunlar Benim Ehl-i Beyt'imdir."
Bakın Hıristiyanların büyüğü Ehl-i Beyt'i nasıl anlatıyor?
Mübahale günü Rasulullah (s.a.v) Hz. Hüseyin'i kucağına almış, Hz. Hasan'ın elinden tutmuş ve Hz. Fatıma Rasulullah'ın arkasından, Hz. Ali de Fatıma'nın arkasından hareket ediyordu. Rasulullah onlara, "Ben dua ettiğimde 'amin' deyin" buyurdu.
Bu hali gören Necran Hıristiyanlarının din adamı yanındakilere şunu söyledi:
"Ey Hıristiyan topluluğu, ben öyle (nurlu) yüzler görüyorum ki, eğer Allah'tan dağın yerinden oynamasını isteseler, Allah onların yüzünün suyu hürmetine o dağı yerinden oynatır; (sakın) bunlarla mübahale etmeyin, yoksa helak olursunuz ve kıyamet gününe kadar artık yeryüzünde bir Hıristiyan bile kalmaz."
Ehl-i Beyt'teki, seçilmişliği gören Hıristiyanlar bile geri adım atıp, hadlerini bilirken, içimizde Müslüman gözüken bazıları o Allah'ın sevdiği ve seçtiği, sevilmesini farz kıldığı seçilmişlere zulmetmeyi tercih etti.
Onların ne dünyada ne de ahirette yatacak yerleri vardır.
Allah bizleri Ehl-i Beyt'ini sevenlerden ve Onların ahlakıyla ahlaklananlardan eylesin.
Daha detaylı bilgi için Prof. Dr. Haydar Baş'ın Ehl-i Beyt Külliyatı'ndan Hz. Fatıma eserini mutlaka okumalısınız.
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Rahmet ve bereket ayına ulaştık / 09.03.2024
- Emekliler yılında emekli can çekişiyor / 08.03.2024
- Anketlere aldanmayın! / 06.03.2024
- Türk milleti ‘değişim’ istiyor / 05.03.2024
- 13 bin dolar kişi başı milli gelir nerede? / 02.03.2024