Ülkemizde emekçiler çifte darbe yiyor: Hem asgari ücret çok düşük, hem de asgari ücretli oranı çok fazla… Normalde asgari ücret taban fiyat olmalı ve çalışanların maaşları bu ücretin üstünde belirlenmeli. Buna göre, çalışanların ortalama maaşları asgari ücretin oldukça üstünde olmalı.
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) İşgücü Maliyeti İstatistiklerine göre ortalama maaşlar asgari ücrete oldukça yaklaştı. 2012'de brüt asgari ücret, brüt ortalama ücretin yüzde 44'ü iken, 2016'da yüzde 53'e ve 2020'de yüzde 73'e yükseldi. Yani ülkemizde ortalama maaşlar, neredeyse asgari ücret oldu.
DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu boşuna, "Asgari ücretliler ülkesi olduk" demiyor, TÜİK'in verileri bunu açıkça ispatlıyor. Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay da bu durumu, "Asgari ücret geçim ücreti oldu" diyerek özetliyor. Ama keşke bu gerçeği gören ve ifade eden Türk-İş yetkilisi, asgari ücret pazarlığına başlarken açlık sınırından değil de, ifade ettiği bu gerçeğe uygun olan bir rakamdan başlasaydı.
Neyse, olan oldu bir kere, bu devran böyle döner gider.
Sonuçta bir asgari ücret çıkacak ama bu asgari ücret ne işvereni ne de işçiyi memnun edecek. Memnun olacak olan sadece hükümet olacak. Neden mi?
Çünkü öyle ya da böyle asgari ücret artacak, bu da zaten maliyetler altında ezilen işverenin sırtına ek maliyet bindirecek. İşçi ise Asgari Ücret Komisyonu'nda masada olan rakamlara bakılırsa, geçinebileceği bir gelire yine kavuşamayacak, gerçek enflasyon karşısında ezildikçe ezilecek. Peki, hükümet neden memnun olacak? Çünkü asgari ücret arttığı zaman gerek işçiden gerekçe işverenden aldığı istihdam vergileri artmış oluyor. Hükümet için de en garanti vergi bu…
"Asgari ücretli oranımız diğer ülkelere göre oldukça fazla" dedik, bakın Eurofond'un 2022 raporuna göre Avrupa Birliği ülkelerinde çalışanların ortalama sadece yüzde 4'ü asgari ücrete yakın ücretler alıyor.
Araştırma kuruluşu DİSK-AR'ın çalışmasına göre, Türkiye'de asgari ücret ve yüzde 10 fazlası ücretle çalışanların oranı yüzde 48.7'ye ulaşmış vaziyette…
DİSK Başkanı Çerkezoğlu'nun ifadelerine göre, bu oran bu yıl yüzde 50'yi de çoktan aşmış durumda…
Asgari Ücret Komisyonu'nda masada olan rakamlara bakılırsa Türk-İş'in teklifi de dahil zam oranı resmi enflasyona bile ulaşmıyor.
TÜİK'in en son açıkladığı Kasım ayı enflasyonu yüzde 84.39…
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin asgari ücretle ilgili yaptığı açıklamalarda şunları söylemişti:
* "Ümit ediyorum hem işçilerimizin beklentilerini hem de işverenlerimizin ödeyebileceği sınırdaki bir beklentiyi gerçekleştirmiş oluruz."
* "Biz burada, bugünkü enflasyonist ortamda Türkiye'nin çalışanlarının rahat edebileceği, rahat nefes alabileceği, enflasyonun baskısından kurtulmayı hissettikleri bir rakam olmasını ümit ediyoruz."
* "Şu gerçeği unutmayacağız, enflasyonun karşısında, enflasyonun tahribatına uğramış insanlarımız var, emekçilerimiz var, çalışanlarımız var, işsizlerimiz var."
* "Biz çalışanlarımızı, emekçilerimizi asgari ücret politikamızla ne yapıyoruz, enflasyonun tahribatına karşı koruyacak tedbirleri alıyoruz."
Sayın Bakan bütün bu dilek ve temennileri ifade ediyor ama masada konuşulan rakamlar TÜİK'in resmi enflasyonunun bile çok çok alında…
Atalarımız ne demişler, "Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz."
Peki, resmi enflasyon oranında bir zam, işçi ailelerinin geçim sorununu çözer mi? Öncelikle akademisyenlerin oluşturduğu ENAG'ın Kasım ayı yıllık enflasyon oranını hatırlayalım, yüzde 170.7 idi. Yani çözemeyeceği açıkça görülüyor.
Bu konuda CHP Adana Milletvekili Burhaneddin Bulut da, özellikle AKP hükümetinin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın örnek gösterdiği Tarım Kredi Kooperatifi marketlerinde bir araştırma yapmış, bence önemli.
Bu marketlerde geçen yıl 134.3 liraya alınan 12 temel ürünün bu yıl 487.5 liraya alınabildiğini belirtiyor, Sayın Bulut… Bulut, "Zam gelmeyen tek ürün de 25 kuruşluk market poşeti" diyor. Yani Tarım Kredi Kooperatifi marketlerinde bu 12 temel üründe yıllık enflasyon yüzde 263…
Asgari ücretli emektarımız maaşına resmi enflasyon oranında bile zam alamazken, yaptığı masraf 1 yılda yüzde 263 artmış.
Sadece poşete zam gelmediğine göre, o halde poşet yer, poşet içer, poşet giyer, poşetle seyahat eder, poşet okur, ilaç niyetine poşet kullanırız.
Millet olarak tam poşetlik olduk!
Her zaman ifade ediyoruz, tekrar altını çizelim, bu olumsuzlukları yaşamak mecburiyetinde değiliz, sadece tercihlerimizi doğru yapmalıyız.
Ülkemizde gerek işçinin, gerek işverenin, gerekse tüm vatandaşlarımızın geçim sorunlarını çözecek modele sahip tek siyasi hareket Bağımsız Türkiye Partisi'dir.
BTP'nin parti programında olan Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli, uygulayan bütün ülkeleri krizlerden kurtarmış, halklarını ekonomik özgürlüklerine kavuşturmuştur.
Tek çözüm Milli Ekonomi Modeli için, BTP ve Hüseyin Baş deme zamanıdır.
- 19 Mayıs: Türk milletinin umudunun yeşerdiği gün / 20.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025