Bir güneş doğuyor yeniden.
Adımlarını Ata'sının izine basarak atan, "dijital çağın bilge lideri" olarak da ün kazanmaya başlayan, Hüseyin Baş'tan bahsediyorum.
Partisinin il kongrelerinde yaptığı, her biri diğerinden çok farklı orijinallikte konuşmalarıyla gönüllerde taht kuran bu GENÇ adam, şimdiden adından çokça bahsettirmeyi başardı bile.
Türkiye, açık söylemek gerekirse ekonomik anlamda değil, tam anlamıyla insan konusunda büyük bir kriz yaşıyor.
Elbette ki tarihin en büyük buhranını yaşıyor ülke insanı ama bunun nedeni benim görüşüm; insan krizinden kaynaklanıyor. Yani her şeyin merkezinde insan var aslında.
"İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın" (Şeyf Edebali)
"İnsan gönüldür gönül" (Prof. Dr. Haydar Baş)
"Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" (Mustafa Kemal Atatürk)
Türk'ün tarihinde iz bırakan bu sözler boşuna söylenmemiş elbette.
İnsanlık tarihi boyunca en çok ihmal edilmiş olan konu budur bana göre. Bir insan düşünün, nükleer alanındaki çalışmaları ve buluşu sayesinde, insanlığa büyük bir katkılar sunuyor. Bir başka insan düşünün, aynı çalışmaları yaparak, insanlığın başına bela oluyor. Dikkat edilirse, burada yapılan çalışmanın şu veya bu ismi taşımasının pek bir önemi yok. Onu çok kıymetli, yararlı veya zararlı hale dönüştüren, bizzat insanın kendisidir. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün ama anlaşıldı sanırım.
Sevgili okuyucum…
İnsanın kendi yararına kazanılması ve gerçek hürriyetine kavuşturulması meselesi, bizim tarih ve medeniyet anlayışımız dışında, hiçbir millet ve medeniyetin ele alıp üstesinden gelebileceği bir konu değildir.
Neyse konumuza dönersek; kendi yararına kazınılmış olan insanların dışında kurtuluşu başka bir yerde aramak, tümüyle beyhude ve boş bir çabadır.
Türkiye ve dünya'nın kurtuluşu için, gerçek ve kalıcı çözümler üretecek insanlar için de aynen bu kural geçerlidir.
Mükemmel sonuçları ancak, mükemmel insanlar elde edebilir. Kusursuz devrimleri ancak, kusursuz insanlar yapabilir. İşte Atatürk böylesine kusursuz bir insandı. Bazıları istediği kadar bu dediğime katılmasın. Güneş her sabah aynı yönden doğuyor çünkü bu bir kanundur. Onun doğuşu da, dönüşü de kusursuzluğundan kaynaklanmaktadır.
Atatürk de aynen bizi aydınlatan güneş gibidir. Kusursuz olanların halleri başkadır. Konuşmaları, davranışları, olayları yorumlamaları ve onlara bakış açıları normal insanlardan çok farklıdır. Bu yüzden toplumun çoğu kesimi tarafından, bazen anlaşılamaması bu yüzdendir. Conk Bayırı'ndaki müdahalesiyle büyük önder Atatürk'ün Çanakkale Savaşı'nın kaderini değiştirmesi, başka neyle izah edilebilir.
Günümüze gelirsek…
Klasik siyasetçilerin tamamı koro halinde şunu der: "Kalkınmnak için yegane kurtuluş, ihracatı artırmak, sıcak para akışının gelmesini sağlamak." İşte aziz dostlarım, olaylara kimin hangi pencereden baktığının çok somut göstergelerinden birisi de bu tür açıklamalardır. Oysa, hiçbir Allah kulu şu görüşü seslendirmez: İhracatla elde edilen gelirle biz ne inşa ediyoruz; diyelim ki, köprü-baraj-tünel vs. veya ithal etmek zorunda bırakıldığımız, yüksek teknolojik ürünler. Daha var mı, yok?
Peki, bir de BTP lideri Hüseyin Baş'a kulak verelim ve bakalım ki, aynı olaya bakışında farklılıklar var mı, varsa nelerdir?
Tarih 5 Aralık 2001, yer Konya.
Hüseyin Baş Bey'in il kongresinde bu konuya yönelik tespitleri şöyle:
"Birileri çıkıp bize, Çin modeli diye bir laf cambazlığı yapıyor.Neymiş efendim; kalkınmak için daha çok ihracat yapmak lazımmış! Ben Konya'dan söylüyorum!
Bu tamamen düzmece, saçma sapan bir bakış açısıdır. İhracat yaparak elde ettiğin para seni kalkındırıyor da, devletin sana vereceği para seni niye batırsın. Bu nasıl bir saçmalıktır! Yıllarca millete bu yalanları anlattılar. Artık bu yalanlara daha kanmayın. Bizim, ekip biçtiğimiz buğdayı şimdilerde dışarıdan ithal ediyoruz. Hem de yabancı çiftçinin buğdayını, bizim çiftçimizin buğdayından daha pahalı alıyoruz. Bunun neresinde mantık var arkadaşlar."
Ve devrim niteliğinde bir başka tespit ve bakış açısı ise şuydu:
"İnsan neden çalışır… İnsan para kazanmak için çalışmaz. Başka bir ifadeyle insan; çalıştığı için ona para ödenir. Yani asıl olan, insanın kendisidir, çalışmasıdır ve ürettiği mal ve hizmetlerdir. Bu olduktan sonra paranın kendisine verilmesi bir lütuf değil, bir zorunluluktur. Yani biz para kazanmak için değil, çalıştığımız için paranın bize verilmiş olması lazım."
Valla ne yalan söyleyeyim; ben hayatımda bu kadar orijinal, "Nobel"e aday olacak bir tespit duymadım. (Elbette ki Prof. Dr. Haydar Baş'ı hariç tutuyorum)
Benim kesin ve sarsılmaz kanaatim şudur ki; Atatürk'ün güneşi doğmuştur.
Milletimize hayırlı olsun.
- Atatürk’ün hafız olduğu kesin, senin soyunun kim olduğu meçhul! / 02.09.2025
- Kürt isyanlarının asıl nedeni / 01.09.2025
- Sen olmasaydın, biz olmayacaktık / 29.08.2025
- Bu millet Türk’tür, dili Türkçedir! / 28.08.2025
- Osmanlı seviciler iyi okusun! / 27.08.2025
- Özgür Bey peşini bırakmayacağım / 26.08.2025
- Komisyondan eyalet sistemi kararı çıkabilir! / 25.08.2025
- Özgür Özel bu yazı senin için / 22.08.2025
- Ulus devlet yapısına nükleer bomba / 19.08.2025