Bağımsızlık her milletin olmazsa olmaz kabilindeki hedefidir. Bu ideal hedefe ulaşmak ise, bir gayretin ve bir hedefin eseri olacaktır.
İzmir İktisat Kongresi'nde Atatürk'ün konuşması bu konuda çok önemlidir. "Tam bağımsızlık için şu iki prensip vardır: Ulusal egemenlik, ekonomik egemenlik ile pekiştirilmelidir... Siyasi ve askeri zaferler, ne kadar büyük olursa olsun, ekonomik zaferlerle taçlandırılamazlarsa kazanılacak başarılar yaşayamaz, az zamanda söner. Bu kuvvetli ve parlak zaferimizi de taçlandıracak olan bayındırlık yolunda sonuç alabilmek için, ekonomik egemenliğimizin sağlanması ve güçlendirilmesi gerekir..." Aslında sadece bu ifadeler bile ülkemiz için ekonominin ne kadar önemli olduğunu ifade etmektedir.
Kurtuluş Savaşı yıllarında ülkemizi alt edemeyeceklerini gören devletler, ülkemizi ekonomik olarak çökertmenin hesabı içine girdiler. Maalesef bu mücadelede bizleri alt ettiler. Sanayide üretimin durma noktasına geldiği, esnafın kepenk kapatmakta adeta yarıştığı, işsizler ordusunun çığ gibi büyüdüğü toplumumuzda, artık insanınız evine götüreceği bir dilim ekmeğin hesabını yapacak noktasına gelmiştir.
Bu gün yapılacak olan ekonomik olarak bağımlı olmaktan kurtulmaktır. Siyasilerin tavır ve davranışlarına bakacak olursak maalesef bu mümkün görülmektedir. Bu güne kadar kötü bir imtihan vermişlerdir. Ülkemizde enflasyon her geçen gün daha da yükselmiştir.
Yenisiyle, eskisiyle; akıyla karasıyla bütün partiler IMF'nin, Dünya Bankası'nın programları karşısında baş eğmektedir. Aralarındaki fazilet yarışı "sen IMF'nin kurallarını daha iyi tatbik edersin; yok sen değil ben daha iyi tatbik ederim" noktasına kadar getirmiştir.
Ekonomik göstergelerden hareketle ülkemizin geleceği konusunda konuşmamız mümkündür. İşte bu göstergelere bakıldığında maalesef içimiz kararmaktadır.
Ülkesini, milletini ve devletini sevenlerin bu pencereden bile baktıklarında, bağımsızlığımız konusunda ve devletimizin geleceği konusunda kanaat sahibi olacaklardır.
İşte bu bakış geniş açıdan yaptığımızda millî menfaatlerimizin gerekleri de ortaya çıkacaktır.
Avrupa Birliği'ne giriş sürecinde Tansu Çiller döneminde imzalanan Gümrük Birliği ile ülkemizin uğradığı kayıp 60 milyar dolara kadar yükselmiştir.
Körfez Savaşı ile birlikte ülkemizin kaybı 30 milyar dolar seviyesindedir.
Avrupa devletleri ve ABD tarafından desteklenen Güneydoğudaki anarşi ve terörle mücadelede harcanan para 150 milyar dolar civarındadır.
Dalgalı kur uygulamasıyla üreticinin ve yatırımcının içine düştüğü tablo vahimdir.
Gelelim Atatürk'ün iktisat Kongresi'ndeki sözüne. "Çünkü bu devlet ekonomik egemenliğini sağlayacak olursa; o kadar kuvvetli bir temel üzerinde yerleşmiş ve yükselmeye başlamış olacaktır ki, artık bunu yerinden kımıldatmak mümkün olmayacaktır. İşte düşmanlarımızın, gerçek düşmanlarımızın olur diyemedikleri, bir türlü kabul edemedikleri budur".
Dost kim düşman kim ortadadır. Bugün reyimizi ve millî tezlerimizi üretmenin ve tatbik etmenin zamanıdır.
Bugün gereken yapılmazsa yarın çok geç olacaktır.
İzmir İktisat Kongresi'nde Atatürk'ün konuşması bu konuda çok önemlidir. "Tam bağımsızlık için şu iki prensip vardır: Ulusal egemenlik, ekonomik egemenlik ile pekiştirilmelidir... Siyasi ve askeri zaferler, ne kadar büyük olursa olsun, ekonomik zaferlerle taçlandırılamazlarsa kazanılacak başarılar yaşayamaz, az zamanda söner. Bu kuvvetli ve parlak zaferimizi de taçlandıracak olan bayındırlık yolunda sonuç alabilmek için, ekonomik egemenliğimizin sağlanması ve güçlendirilmesi gerekir..." Aslında sadece bu ifadeler bile ülkemiz için ekonominin ne kadar önemli olduğunu ifade etmektedir.
Kurtuluş Savaşı yıllarında ülkemizi alt edemeyeceklerini gören devletler, ülkemizi ekonomik olarak çökertmenin hesabı içine girdiler. Maalesef bu mücadelede bizleri alt ettiler. Sanayide üretimin durma noktasına geldiği, esnafın kepenk kapatmakta adeta yarıştığı, işsizler ordusunun çığ gibi büyüdüğü toplumumuzda, artık insanınız evine götüreceği bir dilim ekmeğin hesabını yapacak noktasına gelmiştir.
Bu gün yapılacak olan ekonomik olarak bağımlı olmaktan kurtulmaktır. Siyasilerin tavır ve davranışlarına bakacak olursak maalesef bu mümkün görülmektedir. Bu güne kadar kötü bir imtihan vermişlerdir. Ülkemizde enflasyon her geçen gün daha da yükselmiştir.
Yenisiyle, eskisiyle; akıyla karasıyla bütün partiler IMF'nin, Dünya Bankası'nın programları karşısında baş eğmektedir. Aralarındaki fazilet yarışı "sen IMF'nin kurallarını daha iyi tatbik edersin; yok sen değil ben daha iyi tatbik ederim" noktasına kadar getirmiştir.
Ekonomik göstergelerden hareketle ülkemizin geleceği konusunda konuşmamız mümkündür. İşte bu göstergelere bakıldığında maalesef içimiz kararmaktadır.
Ülkesini, milletini ve devletini sevenlerin bu pencereden bile baktıklarında, bağımsızlığımız konusunda ve devletimizin geleceği konusunda kanaat sahibi olacaklardır.
İşte bu bakış geniş açıdan yaptığımızda millî menfaatlerimizin gerekleri de ortaya çıkacaktır.
Avrupa Birliği'ne giriş sürecinde Tansu Çiller döneminde imzalanan Gümrük Birliği ile ülkemizin uğradığı kayıp 60 milyar dolara kadar yükselmiştir.
Körfez Savaşı ile birlikte ülkemizin kaybı 30 milyar dolar seviyesindedir.
Avrupa devletleri ve ABD tarafından desteklenen Güneydoğudaki anarşi ve terörle mücadelede harcanan para 150 milyar dolar civarındadır.
Dalgalı kur uygulamasıyla üreticinin ve yatırımcının içine düştüğü tablo vahimdir.
Gelelim Atatürk'ün iktisat Kongresi'ndeki sözüne. "Çünkü bu devlet ekonomik egemenliğini sağlayacak olursa; o kadar kuvvetli bir temel üzerinde yerleşmiş ve yükselmeye başlamış olacaktır ki, artık bunu yerinden kımıldatmak mümkün olmayacaktır. İşte düşmanlarımızın, gerçek düşmanlarımızın olur diyemedikleri, bir türlü kabul edemedikleri budur".
Dost kim düşman kim ortadadır. Bugün reyimizi ve millî tezlerimizi üretmenin ve tatbik etmenin zamanıdır.
Bugün gereken yapılmazsa yarın çok geç olacaktır.
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi / diğer yazıları
- Geçmişten geleceğe 23 Nisan: Millî bayramlar ve kimlik inşası / 24.04.2024
- Haydar Baş ve Türkiye'nin dönüşüm yolculuğu / 20.04.2024
- Seçmen eğilimi niçin değişti? / 08.04.2024
- 41 maddede 'BTP'ye Evet' demenin gerekçeleri / 30.03.2024
- Yine ikilem yine istismar / 18.03.2024
- Ekonomik gerçekler ve beklentiler / 11.03.2024
- Partilerin mesajı ve seçmenin sınavı / 10.03.2024
- Vatandaşın çığlığına kim cevap verecek / 09.03.2024
- Yerel seçimlerde emeklilerin tercihi ne olacak? / 29.02.2024
- BTP, güçlü bir alternatif / 23.02.2024
- Haydar Baş ve Türkiye'nin dönüşüm yolculuğu / 20.04.2024
- Seçmen eğilimi niçin değişti? / 08.04.2024
- 41 maddede 'BTP'ye Evet' demenin gerekçeleri / 30.03.2024
- Yine ikilem yine istismar / 18.03.2024
- Ekonomik gerçekler ve beklentiler / 11.03.2024
- Partilerin mesajı ve seçmenin sınavı / 10.03.2024
- Vatandaşın çığlığına kim cevap verecek / 09.03.2024
- Yerel seçimlerde emeklilerin tercihi ne olacak? / 29.02.2024
- BTP, güçlü bir alternatif / 23.02.2024