Sabahleyin haberlere şöyle bir göz atayım istedim. Devletin en üst makamında oturan Cumhurbaşkanımız; kendisinden önce kendi desteği ve tercihi ile cumhurbaşkanlığı, başbakanlık ve bakanlık yapmış kişiler hakkında dolandırıcılık yapmaya çalıştıklarını ifade etti.
Bir başka haber iktidarın eski milletvekili; devlet işine girmek isteyenlerden, girecek oldukları yere göre kendilerinden rüşvet alındığını ve bunun engellenmesi gerektiğini söylüyor.
Diğer taraftan İstanbul Başsavcılığı'nın soruşturması tamamlandı. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın 7 yıldır kira ödediği Ankara'daki 33 katlı gökdelenin sahibi 3 kardeş hakkında FETÖ davası açıldığının haberini veriyor.
Öyle bir noktaya geldik ki ahlaken, hukuken, siyaseten ve ekonomik olarak batıyoruz ama bunun farkında değiliz ve en tehlikelisi de böyle bir duruma inanmak istemiyoruz.
İnsanlar toplu intiharlar yapıyor, kadın-erkek cinayetleri, hırsızlık, çocuk istismarları, zina, fuhuş ve her türlü ahlaksızlık aldı başını gidiyor. Hala iyi olduğumuzu zannediyoruz. İcra dosyaları yirmi beş milyonu geçti. Hala ekonominin iyiye gittiğinden bahsediyoruz. Çekini-senedini ödeyenler mumla aranıyor. Açık hesabın tarafına bakan yok. Hâlbuki geçmişte insanımızın ticareti açık hesap ve sözle yapılırdı. Söz senetti. Cumhurbaşkanımızın ifadesiyle "nereden nereye…".
Şikayet etmeye hakkımız yok. Bunun böyle olacağını Prof. Dr. Haydar Baş yıllar önce bize haber vermişti. Bu gidişatın sonucunun zifiri bir karanlık olduğunu, parlamenter sistemin değiştirilip başkanlık sisteminin getirilmesiyle "demokratik krallığın" geleceğini söylemişti. Ama biz duymazlıktan geldik. Çünkü geçici menfaatimizi bu istikamette gördük.
Biz birbirimizle boğuşurken, Yunan uçakları bizim savaş gemimize kilitlenebiliyor ve bizi tehdit edebiliyor. Neden Allah'ın verdiği nimetleri ayırım yapmadan adil bir şekilde paylaşmıyoruz? Cenab-ı Hak bize öyle bir memleket nasip etti. Öyle bir memlekette yaşıyoruz ki, cennetten bir parça sanki.
"Dünyada cennet neresidir?" diye sorsalar Türkiye derim. Türkiye'de Bursa, Bursa'da İznik gölünün etrafındaki yerleşim yerleri derim. Buralar önceleri köy statüsünde idi. Oraları mahalle yaparak çağ atlattık! Türkiye'nin en verimli ve en güzel yerleri olan bu yerler sahipleri tarafından icra yoluyla satıldılar.
İznik Gölüne bakan Yenisölöz diye bir belde vardı. Şimdi mahalle oldu. Oraya giderken bir delikanlı arabamıza bindi. Sohbet esnasında bu yerleşim yerinin üst kısımlarının çok cüzi paralarla bilmedikleri birilerine satıldığını söyledi. Belli ki insanlar ürettiklerini satamadılar, bunun yerine yerlerini satmak zorunda kaldılar.
Allah gani gani rahmet eylesin. Gazi Mustafa Kemal Atatürk Kurtuluş Savaşı sonrası insanımızın yoksulluk, fakirlik ve ihtiyaç sebebiyle arazilerini yabancılara satmasın düşüncesiyle "Köy Kanunu" çıkartmıştı. Bu iktidara kadar, insanımız her zorluğa göğüs gerdi ve arazisini satmadı.
Şimdi herhangi bir savaştan çıkmadık, kıtlık da olmadı, ama Trabzon'a giden uçağın yarısından fazlası yabancı insanlardan oluşmaktadır. Bu yabancılar artık bizden yerli. Hem ev sahibi hem de arazi sahibi. Bizde şöyle bir algı oluşturdular; arazi ve dairemizi alan Arap olursa, üstünde siyah elbise ve çarşaf da varsa onu biz melek zannediyoruz. Birileri bize onu melek diye tanıttı.
Araplar Trabzon'a geliyor; alışveriş yapıyor esnaf memnun. Araba kiralıyor, arabasını kiraya veren memnun. Bir zamanlar Filistinliler de yerlerini satmaktan çok memnundular, ama memnuniyetleri çok uzun sürmedi. Şimdi Filistinlinin torunu dedesine Fatiha yerine beddua okuyor. Bizde de öyle olmasın.
Dünya etme bulma dünyasıdır. Allah İntikam sahibidir. Geçen hafta haberlerde şöyle bir şey geçti. Eski Maliye Bakanının hanımının evi AKP'li belediye tarafından yıkıldı. Hanımefendi savunmasını yaptı ve sosyal medyada gündem oldu. O hanımefendinin eşi elini cebine koyarak mağrur bir duruşla "babalar gibi satarım" dediği günler aklımdan hiç çıkmıyor.
O dönemlerde İzmir'de bir vatandaş Başbakanımıza "Başbakanım yerleri satıyorsunuz bize bir şey kalmıyor" dediğinde Başbakanımız; "Yerleri satıyoruz da yerler bir yere mi gidiyor? Yerler yerinde duruyor" dedi. Filistin toprakları da satıldığı zaman bir yere gitmemişti, ama Filistinliler daha sonra oradan gitmek zorunda kaldılar.
- Sadece namaz Cennet’e götürür mü? / 06.10.2023
- Ücreti alınanın ecri olur mu? / 30.09.2023
- ‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ ırkçılık mı? / 28.09.2023
- Peygamberimiz kavmini Allah'a şikâyet etti mi? / 22.09.2023
- Cami yaptırmak israf olur mu? / 18.09.2023
- Şikâyet yerine şükretmek / 15.09.2023
- Çoğunluk hak değildir / 11.09.2023
- İslâm'ın ilk emri oku! / 07.09.2023
- Cahillerden olma! / 04.09.2023