Malum, Türkiye 24 Haziran 2018 tarihinde yapılan bir seçimle birlikte partili cumhurbaşkanlığı sistemine geçti.
Bu sisteme geçiş için siyasilerin gerekçesi, yetki sahiplerinin elinin daha güçlü olması, bürokratik engellerin kolaylıkla aşılabilmesi, böylece stratejik konularda, kritik meselelerde, sorunların çözümünde daha hızlı kararlar alınması, daha hızlı hareket edilmesi idi. Peki, gerçekten de böyle mi oldu?
Disk-Ar bu konuda partili cumhurbaşkanlığı sisteminin devrede olduğu dönemi vatandaşlar açısından başından sonuna değerlendiren önemli bir rapor yayımladı.
Raporun adı, "Başkanlık sisteminin dört yıllık bilançosu"…
Dilerseniz Disk-Ar'ın raporundan bazı verileri sizlerle paylaşalım:
* Artan döviz kurları sebebiyle asgari ücret döviz cinsinden ciddi biçimde geriledi. Partili cumhurbaşkanlığının başladığı 2018 yılında enflasyon TÜİK'in verilerine göre yüzde 15 iken, yüzde 73.5'e çıktı, 1 dolar 4.8 liradan 17.4 liraya yükseldi.
* Başkanlık döneminde geniş tanımlı işsizlik oranı 5.4 puan, geniş tanımlı işsiz sayısı ise 2.6 milyon kişi arttı.
* 2018-2022 arasında asgari ücret döviz cinsinden 92 dolar geriledi. Artan döviz kurları sebebiyle asgari ücret döviz cinsinden ciddi biçimde geriledi. 2018 yılında 1603,1 TL olan asgari ücret 2022 yılında 4 bin 253,4 TL olarak belirlendi. Aradan geçen dört yılda asgari ücret yüzde 156.3 artmış olarak görünse de asgari ücret avro ve dolar karşısında değer kaybetti. Haziran 2018'de asgari ücret 336.8 dolar iken 2022'de 245 dolara geriledi.
* Başkanlık rejimi öncesi, Haziran 2022'de TÜFE (enflasyon) yıllık yüzde 15.39 ve gıda enflasyonu ise yüzde 18.89'du. Seçim sonrası artmaya başlayan fiyatlar, ekonomik kriz ve 2021 sonunda başlayan döviz krizi sonrasında TÜFE 2022 Mayıs'ta yıllık yüzde 73.5 ve gıda enflasyonu ise yüzde 91.63 olarak açıklandı.
* Başkanlık rejiminde asgari ücretin kişi başına milli gelire oranı geriledi. Asgari ücretin kişi başına gayri safi yurt içi hasılaya oranı giderek düştü. 2017 yılında kişi başına GSYH'nin yüzde 53'ü olan asgari ücretin Haziran 2022 itibarıyla yüzde 37 seviyesine gerilediği tahmin edildi.
* Başkanlık rejiminde emeğin milli gelir içindeki payı yüzde 37.8'den yüzde 31.5'e geriledi.
Başkanlık sistemi döneminin bu verilerini paylaşan Disk-Ar'ın raporunda ayrıca şu tespitler ifade edildi:
* "Başkanlık rejimi sonrasında hem genel ekonomik göstergelerde hem de emek açısından yaşamsal öneme sahip göstergelerde ciddi bozulmalar yaşandı. Başkanlık rejimi enflasyon ve işsizliği artırırken bölüşüm göstergelerini kötüleştirdi."
* "Asgari ücretin ve ücretlerin alım gücü düştü. Bölüşüm ilişkileri kötüleşti. Emeğin milli gelir içindeki payı azaldı. Dört yıllık başkanlık rejimi uygulaması ülkeye olduğu kadar çalışanlara, işçiler de zarar verdi."
* "Başkanlık rejiminde ekonomiye güven dibe vurdu."
Evet, partili cumhurbaşkanlığı sisteminin vatandaşa yönelik bilançosu bu…
Siyasiler "partili cumhurbaşkanlığı"nı Türk milletine pazarlarken söyledikleri, iddia ettikleri esasen vatandaş için değilmiş, günün sonunda bunu öğrenmiş olduk.
Onlar hızlı adım atmak, hızlı karar almak derken, vatandaşların sorunlarının çözümü konusunu kastetmemişler! Onlar, bürokratik engelleri kaldıralım derken, bu vatandaşların işleri için değilmiş! Vatandaşın payına düşen bu dönemde de hep vergi üstüne vergi, zam üstüne zam, ceza üstüne ceza oldu.
Vergi demişken, Meclis'te görüşülen ek bütçe tasarısı eğer yasalaşırsa, hemen ardından sağanak halde vergi yağmuru başlayacak.
Bu da partili cumhurbaşkanlığının 2022 yılı hediyesi…
2022 yılı bütçesinde vergi geliri tahsilat hedefi 1 trilyon 430 milyar lira olarak belirlenmişti. Bu tutarın 881 milyar 155 milyon lirası ilk 5 ayda tahsil edildi ve yıl sonuna kadarki dönem için 548 milyar 886 milyon liralık bir bölüm kaldı.
Ek bütçe ile vergi tahsilat hedefine 1 trilyon 83 milyar lira daha ilave olacak.
Kalan vergi alacağını bu ek vergiyle topladığımızda 1 trilyon 632 milyar lira yapar. Yani 7 aylık dönemde vatandaştan bu kadar vergi daha toplanacak.
Vatandaş, başkanlık sistemi boyunca gelirinin eridikçe erimesine mi yansın, bu erimeye rağmen sırtına vergi üstüne vergi yüklenmesine mi?
Eee Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş yıllarca uyarmıştı, "Bunlar kaşıkla veriyorlarsa, kepçeyle geri alırlar" diye… "Vergi üstüne vergi, ceza üstüne ceza, zam üstüne zam yağacak" ikaz etmişti Sayın Baş. Ayrıca başkanlık sisteminin bir demokratik krallık olduğunu da söylemişti.
Ama duymadınız, duymazdan geldiniz, şimdi faturasını ağır bir şekilde ödüyorsunuz.
Bari O'nun özenle yetiştirdiği BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın sesini duyun. O, bize "Sorunların çözümü için ekonomik sistemin değişmesi, Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'nin uygulanması lazım" diyor.
Bu sefer, bu fırsatı kaçırmayalım.
- Milyonlarca gencimiz boşta geziyor / 21.05.2025
- 19 Mayıs: Türk milletinin umudunun yeşerdiği gün / 20.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025