Alınmış ne böyle bir karar, ne de bu yönde yapılmış herhangi bir açıklama var.
Benim ki sadece zamanın ruhunu okuma gayreti ve mesleki hissiyattan ibaret.
Belki seçimler zamanında olacak o ayrı bir konu elbette.
Ancak ve fakat, artık bir erken seçim kararının alınması ve bu yönde çok daha sağlıklı bir sürecin işletilmesinin zaruretine olan inancın, hissedilir derecede kendisini gösterdiğini düşünüyorum.
Ne demişti Sn. Bahçeli geçen haftaki yazısında "Suç, suçlu, suçluluk ve cezalandırma karmaşasını kaos üretmek maksadıyla istismar eden 'yeni bir paralel yapının' milli bünyemize sızmış olup olmadığını derhal sorgulamak gerekmektedir" demişti.
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin basın danışmanı Yıldıray Çiçek ise yazısında, devletin en hassas hücrelerine başka ülkelerin hesabına çalışanlar ya da terör örgütleriyle bağlantılı kişilerin sızma ihtimaline dikkat çekmiş ve eklemişti:
"Devlet yapısı içinde hiç kimse, kendi saplantıları, takıntıları yahut birilerinin hücresel hesapları uğruna ülkenin milli kadro genetiğini değiştirmeye kalkışmamalıdır."
AK Parti'den Bahçeli'nin uyarısı ve Çiçek'in yazısıyla ilgili herhangi bir açıklama yapılmadı.
Ancak Çiçek'in yazısı hem devlet içi yapılanma iddiaları ve hem de AKP-MHP işbirliği konusunda çeşitli yorumları beraberinde getirdi.
10 Eylül'de Resmi Gazete'de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle 37 ile yeni emniyet müdürü atanmış, 22 ilin emniyet müdürü ise merkeze alınmıştı.
Kararnameyle MHP'ye yakın bazı emniyet müdürlerinin tasfiye edildiği öne sürülmüş, bu minvalde açıklamalar yapılmıştı.
Daha önce Bahçeli'nin elini öpmesi ile gündem olan Süleyman Karadeniz, Emniyet Teşkilatı'nın en kritik görevlerinden olan Özel Harekat Daire Başkanlığı'ndan alınarak, Muğla Emniyet Müdürlüğü'ne atanmıştı.
Bütün bu gelişmeler MHP'de çok ciddi bir rahatsızlık yaratmış olmalı ki, Bahçeli yukarıda aktardığımız, yeni bir paralel yapılanma vari tehlikenin varlığına dikkat çekmişti.
Son zamanlarda muhalefete yönelik olağanüstü baskıların artırılması, diğer yandan ise iktidar ortakları arasında çok derinlerden yüzeye doğru seyreden bir anlaşmazlığın ayak seslerinin duyulması, şüphesiz ki gözlerin anahtar parti konumundaki MHP'ye ve Sn Bahçeli'ye çevrilmesine neden oldu.
Bahçeli'nin şu ana dek ülke bekası diyerek sineye çektiği ve görmezden geldiği bir çok mesele ve gelişmeleri daha fazla tolere edemeyeceği yönünde, ciddi kanaatlerin hakim olduğu görülüyor.
Devlet Bahçeli'nin, sertleşen ve dozu giderek artan iktidar baskılarının ülke menfaatlerine hizmet etmeyeceği ve hatta, bir beka meselesi haline gelebileceğini ileri sürerek bir erken seçim kararı alabileceği düşünülüyor.
Erdoğan sonrası siyasetin dizayn edildiği ve Erdoğan'ın da bu dizayn çalışmalarının başında olduğu ileri sürülüyor.
Yani anlaşılan o ki, kimileri partisinin, kimileri ise kendi bekasının derdine düşmüş durumda!
Ülkemin güzel insanı yorgun ve umutsuz.
Herkesin kendi menfaatleri söz konusu olduğunda bunu ülkenin menfaatiymiş gibi pazarlayabiliyor olmasına, inanın alıştık artık.
15 Temmuz darbe girişiminin ardından bugüne kadar FETÖ bağlantılı 713 bin 337 kişi hakkında işlem yapıldı.
Mahkumiyet kararı verilen kişi sayısı ise 126 bin 796'ya ulaştı.
FETÖ'nün darbe teşebbüsüne ilişkin görülen 289 dosyada da karar verilirken, ihraç edilen hakim savcı sayısı 4 bini geçti.
Milli Savunma Bakanlığının Fetullahçı Terör Örgütü ile mücadelesinde bugüne kadar 150'si general 24 bin 256 personel ihraç edildi.
Yukarıdaki rakamlara sadece sayı olarak bakarsanız, tüm bunları boşa yazmış oluruz!
Türkiye bu FETÖ belasının nasıl bir ajandaya sahip olduğunun henüz farkında değilken, bir tek insan bu örgüte karşı çok çetin bir mücadele içindeydi.
Prof. Dr. Haydar Baş.
Türkiye ve siyaset ne zaman bu örgütün ne mal olduğunu fark etti?
Tam manasıyla 15 Temmuz 2016 yılında.
Peki, Haydar Baş Bey Türk milletini ve ilgili tüm kurum ve kuruluşları ne zaman ayrıntılı bir şekilde ve belgeler sunarak uyarmıştı, 1997 yılında.
Arada kaç yıllık zaman farkı var?
19 yıl!..
Neden o zaman kulak vermediniz hadi buna cevap verin.
İktidar ve muhalefet için aynı soruyu yöneltiyorum.
FETÖ'nün tüm kurmayları devletin en kritik köşe noktalarına alenen yerleştirilirken, Haydar Baş beye ise, sırf Atatürkçü ve milli bir insan olmasından ötürü dava üstüne dava ve siyaseten yok sayma muamelesi reva görülmüştü.
Bugün ve 15 Temmuz'da yaşananların hepsini noktası virgülüne kadar haber veren ve buna karşılık büyük bir fedakarlık örneği göstererek kaleme aldığı iktisat modelini, hiçbir karşılık beklemeden çözüm önerisi olarak takdim eden Haydar Baş'a, istemezük dediler.
Dolayısıyla, o gün bu ikazlara aldırış etmeyen ve kulak ardı eden iktidar da, muhalefette, askerde kesin olarak sorumludur.
Ancak bu konuda en büyük mesuliyette, sorumlulukta, vebalde, hiç şüphesiz milletimizindir!
Her şey milletimizin gözü önünde olmuştur.
Milletimizde tıpkı diğer sorumlular gibi, çok yanlış bir kulvarda yol yürümüştür.
Şimdi paralel yapı varmış veya yokmuş artık bir önemi kalmadı!
Sarı öküzü satarken düşünecektin bunları ey şanlı siyaset!
Bence de en onurlu tavır ve karara, erken seçim kararı olacaktır.
Sn. Bahçeli böyle bir karar alırsa, Türk demokrasisine ve hukuk devletine büyük katkı sunacaktır.
Benim ki sadece zamanın ruhunu okuma gayreti ve mesleki hissiyattan ibaret.
Belki seçimler zamanında olacak o ayrı bir konu elbette.
Ancak ve fakat, artık bir erken seçim kararının alınması ve bu yönde çok daha sağlıklı bir sürecin işletilmesinin zaruretine olan inancın, hissedilir derecede kendisini gösterdiğini düşünüyorum.
Ne demişti Sn. Bahçeli geçen haftaki yazısında "Suç, suçlu, suçluluk ve cezalandırma karmaşasını kaos üretmek maksadıyla istismar eden 'yeni bir paralel yapının' milli bünyemize sızmış olup olmadığını derhal sorgulamak gerekmektedir" demişti.
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin basın danışmanı Yıldıray Çiçek ise yazısında, devletin en hassas hücrelerine başka ülkelerin hesabına çalışanlar ya da terör örgütleriyle bağlantılı kişilerin sızma ihtimaline dikkat çekmiş ve eklemişti:
"Devlet yapısı içinde hiç kimse, kendi saplantıları, takıntıları yahut birilerinin hücresel hesapları uğruna ülkenin milli kadro genetiğini değiştirmeye kalkışmamalıdır."
AK Parti'den Bahçeli'nin uyarısı ve Çiçek'in yazısıyla ilgili herhangi bir açıklama yapılmadı.
Ancak Çiçek'in yazısı hem devlet içi yapılanma iddiaları ve hem de AKP-MHP işbirliği konusunda çeşitli yorumları beraberinde getirdi.
10 Eylül'de Resmi Gazete'de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle 37 ile yeni emniyet müdürü atanmış, 22 ilin emniyet müdürü ise merkeze alınmıştı.
Kararnameyle MHP'ye yakın bazı emniyet müdürlerinin tasfiye edildiği öne sürülmüş, bu minvalde açıklamalar yapılmıştı.
Daha önce Bahçeli'nin elini öpmesi ile gündem olan Süleyman Karadeniz, Emniyet Teşkilatı'nın en kritik görevlerinden olan Özel Harekat Daire Başkanlığı'ndan alınarak, Muğla Emniyet Müdürlüğü'ne atanmıştı.
Bütün bu gelişmeler MHP'de çok ciddi bir rahatsızlık yaratmış olmalı ki, Bahçeli yukarıda aktardığımız, yeni bir paralel yapılanma vari tehlikenin varlığına dikkat çekmişti.
Son zamanlarda muhalefete yönelik olağanüstü baskıların artırılması, diğer yandan ise iktidar ortakları arasında çok derinlerden yüzeye doğru seyreden bir anlaşmazlığın ayak seslerinin duyulması, şüphesiz ki gözlerin anahtar parti konumundaki MHP'ye ve Sn Bahçeli'ye çevrilmesine neden oldu.
Bahçeli'nin şu ana dek ülke bekası diyerek sineye çektiği ve görmezden geldiği bir çok mesele ve gelişmeleri daha fazla tolere edemeyeceği yönünde, ciddi kanaatlerin hakim olduğu görülüyor.
Devlet Bahçeli'nin, sertleşen ve dozu giderek artan iktidar baskılarının ülke menfaatlerine hizmet etmeyeceği ve hatta, bir beka meselesi haline gelebileceğini ileri sürerek bir erken seçim kararı alabileceği düşünülüyor.
Erdoğan sonrası siyasetin dizayn edildiği ve Erdoğan'ın da bu dizayn çalışmalarının başında olduğu ileri sürülüyor.
Yani anlaşılan o ki, kimileri partisinin, kimileri ise kendi bekasının derdine düşmüş durumda!
Ülkemin güzel insanı yorgun ve umutsuz.
Herkesin kendi menfaatleri söz konusu olduğunda bunu ülkenin menfaatiymiş gibi pazarlayabiliyor olmasına, inanın alıştık artık.
15 Temmuz darbe girişiminin ardından bugüne kadar FETÖ bağlantılı 713 bin 337 kişi hakkında işlem yapıldı.
Mahkumiyet kararı verilen kişi sayısı ise 126 bin 796'ya ulaştı.
FETÖ'nün darbe teşebbüsüne ilişkin görülen 289 dosyada da karar verilirken, ihraç edilen hakim savcı sayısı 4 bini geçti.
Milli Savunma Bakanlığının Fetullahçı Terör Örgütü ile mücadelesinde bugüne kadar 150'si general 24 bin 256 personel ihraç edildi.
Yukarıdaki rakamlara sadece sayı olarak bakarsanız, tüm bunları boşa yazmış oluruz!
Türkiye bu FETÖ belasının nasıl bir ajandaya sahip olduğunun henüz farkında değilken, bir tek insan bu örgüte karşı çok çetin bir mücadele içindeydi.
Prof. Dr. Haydar Baş.
Türkiye ve siyaset ne zaman bu örgütün ne mal olduğunu fark etti?
Tam manasıyla 15 Temmuz 2016 yılında.
Peki, Haydar Baş Bey Türk milletini ve ilgili tüm kurum ve kuruluşları ne zaman ayrıntılı bir şekilde ve belgeler sunarak uyarmıştı, 1997 yılında.
Arada kaç yıllık zaman farkı var?
19 yıl!..
Neden o zaman kulak vermediniz hadi buna cevap verin.
İktidar ve muhalefet için aynı soruyu yöneltiyorum.
FETÖ'nün tüm kurmayları devletin en kritik köşe noktalarına alenen yerleştirilirken, Haydar Baş beye ise, sırf Atatürkçü ve milli bir insan olmasından ötürü dava üstüne dava ve siyaseten yok sayma muamelesi reva görülmüştü.
Bugün ve 15 Temmuz'da yaşananların hepsini noktası virgülüne kadar haber veren ve buna karşılık büyük bir fedakarlık örneği göstererek kaleme aldığı iktisat modelini, hiçbir karşılık beklemeden çözüm önerisi olarak takdim eden Haydar Baş'a, istemezük dediler.
Dolayısıyla, o gün bu ikazlara aldırış etmeyen ve kulak ardı eden iktidar da, muhalefette, askerde kesin olarak sorumludur.
Ancak bu konuda en büyük mesuliyette, sorumlulukta, vebalde, hiç şüphesiz milletimizindir!
Her şey milletimizin gözü önünde olmuştur.
Milletimizde tıpkı diğer sorumlular gibi, çok yanlış bir kulvarda yol yürümüştür.
Şimdi paralel yapı varmış veya yokmuş artık bir önemi kalmadı!
Sarı öküzü satarken düşünecektin bunları ey şanlı siyaset!
Bence de en onurlu tavır ve karara, erken seçim kararı olacaktır.
Sn. Bahçeli böyle bir karar alırsa, Türk demokrasisine ve hukuk devletine büyük katkı sunacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hacı Gaydan / diğer yazıları
- Bence Bahçeli erken seçim kararı alacak / 25.09.2025
- Ver madeni al koltuğu / 24.09.2025
- Atatürk’e dönülmezse, Türkiye işgal edilir! / 23.09.2025
- Savaştan daha büyük tehlike kapımızda! / 22.09.2025
- ‘Türk’ adını Allah koymuştur / 17.09.2025
- CHP 6 oku çoktan unuttu mu? / 16.09.2025
- Vergi sisteminiz milli güvenlik sorunu oldu! / 15.09.2025
- Türk devlet aklı kaldıysa okusun / 11.09.2025
- Türk kime denir ey gafil! / 08.09.2025
- Atatürk’ün hafız olduğu kesin, senin soyunun kim olduğu meçhul! / 02.09.2025
- Ver madeni al koltuğu / 24.09.2025
- Atatürk’e dönülmezse, Türkiye işgal edilir! / 23.09.2025
- Savaştan daha büyük tehlike kapımızda! / 22.09.2025
- ‘Türk’ adını Allah koymuştur / 17.09.2025
- CHP 6 oku çoktan unuttu mu? / 16.09.2025
- Vergi sisteminiz milli güvenlik sorunu oldu! / 15.09.2025
- Türk devlet aklı kaldıysa okusun / 11.09.2025
- Türk kime denir ey gafil! / 08.09.2025
- Atatürk’ün hafız olduğu kesin, senin soyunun kim olduğu meçhul! / 02.09.2025