Baştan söyleyeyim; Bu yazıda anlatılan olaylar, ismi geçen şahıs ve kurumlar tamamen gerçektir. Uydurmayla alakası yoktur. Şahıslardan biri benim, kurumları zaten tahmin edersiniz.İstanbul'da yaşıyoruz. İstanbul'da yaşamak hem çok zevkli, hem çok zor, hem de bağımlılık yapıyor. Zaten hayallerimin şehriydi İstanbul. Geldik, İstanbullu olduk.Bu güzel şehirde yaşamak güzel, zorlaştıran bizleriz o kadar. Evet, ölçüleriniz varsa, hakkı batıldan ayırt edebiliyorsanız, kafanız çalışıyor, çözüm üretebiliyorsanız, haksızlığa karşı susamıyorsanız, artı haksızlığa ve yanlış uygulamalara isyan edercesine karşı duruyorsanız; İstanbul'da yaşamak zor. Hele hele bırak fakirlik sınırını yoksulluk sınırı altında bir gelirle yukarıda bahsettiğim ölçüler dahilinde bu şehirde yaşamak neredeyse imkansız. Ama biz her zaman zora talip olduk. Ulaşım dertlerin başında geliyor. İnsanlar mesai saatleri içinde harcadıkları enerjiden daha fazlasını işe ve eve gidebilmek için harcıyor. Düşünün bir kere; 80 kiloluk bir kişi otobüste veya dolmuşta. Yer yok, ayakta. Araç dur, kalklarla gidiyor. Trafik o biçim. Bir yerlerden tutunmak zorunda. Ta eve veya işe gidene kadar ayakta kendini taşıyor insan. Öyle değil mi? Sağlam tutunmazsan birisinin üstüne düşeceksin. Hele otobüs durakları ve otobüslerin bir türlü gelmeyişi, sormayın gitsin. Malum kış mevsimi. Duraklarda üç, beş banket ama onlarca kişi. Hava soğuk, yağışlı. Sabahın ilk saatleri. Beklenen araç gelmiyor. Vatandaş isyanda. Hoş olmayan cümleler dökülüyor bu ili, bu ulaşım anlayışını yönetenler hakkında ağzından insanların. 94'ten beri İstanbul'u yöneten zihniyete, dokundurmalarda bulunuyor vatandaş. Yahu diyor; Almanlar 45'te dümdüz olmuştu. 10 yılda sanayi devrimi yaptılar. Bunlar hizmet diye geldiler 17 yıldır aynı kaderi yaşıyoruz vs. Tabi görüntüsü mülayim tiplerde var bu ortamda. Sabredelim, bela okumayalım, dinimizde bela okumak yoktur vari savunma tekniğiyle birilerini muhafazaya kalkışıyorlar. Ama vatandaş çileli, dertli. Nasıl yok, diyor. Bir çok ayetin sonunda Allah (c.c) yalancılara, kâfirlere, münafıklara vs. bela okuyor. Bizzat Allah Resulü, ashabına ihanet eden bir kabileye 40 gün bela okudu vb. örnekler veriyor. Tabi olay renk değiştirmeye başlıyor. Karşı taraf iş başındakilerin gerekli kanun ve düzenlemeleri yaptıklarını, bu tür aksaklıkların her zaman olacağı ayağına yatıyorlar. İş iktidara kadar gidiyor. İşin ilginci sabahın o saatinde, trafik yok ve saati belli otobüs yarım saat geçmesine rağmen gelmiyor. İlginçtir; İstanbul'u yönetenleri alkışlayanlar, onlar için; Bütün İETT ve halk otobüslerini belediye uzaydan izliyor, diye bir gövde gösterisi yapıyorlar. Ama karşı taraf uyanık; Tıpkı PKK militanlarını izledikleri gibi mi? Diye sorunca, beşlikten golü de bulmuş oluyor. İstanbul'da insanımızın yarı ömrü de kuyruklarda geçiyor. Hastanede, postanede, bankada, durakta vs. hep kuyruktayız. Hatta marketlerde para vermek için bile kuyruğa giriyoruz. Geçenlerde böyle bir kuyruk sonrası nihayet sıra geldi. Türkiye'nin büyük marketlerinden biri. Kasada genç bir bayan. Bir poşet sorunu yaşadık. 'Sizi patrona şikâyet edeceğim' dedim. Kızın suratı asıldı. Şaka, şaka. Biz emekçiden yanayız. Genç Bayan; Patronlarımızdan (hepiniz tanıyorsunuzdur) Allah razı olsun. Böyle bir iş yeri açtılar da ekmek yiyoruz, demez mi! Bak kızım, dedim. Sen en az 3000 TL maaş alman gerekirken belki 900 TL'ye günde kaç saat burada sabit duruyorsun? Genç bayanın; Ne! 900 TL'mi, derken yüz ifadesini görseydiniz, halkımızın yokluğu, yoksulluğa nasıl mahkûm edildiğini ve kullanıldığını görürdünüz. Bizler vefa ile görmemişliği iyice birbirine karıştırdık sanırım.Postane kargo kuyruğundayım. Kuyruk uzun. Vatandaş homurdanıyor. Sızmalar peşi peşine. Kardeşim sıraya geçsene. Yahu beni güvenlik buraya gönderdi. Beni de güvenlik gönderdi. Az kalsın vatandaş birbirine giriyor. Bankalarda aynı. Zaten geçen gördünüz. Vatandaş kuyrukta, görevli internette "okey" oynuyor. Hele emekli kuyruklarını hiç sormayın. Gerçi emekliler bu halden pek şikayetçi değiller. En azından muhabbet edecekleri birilerini buluyorlar bu kuyruklarda! Hastanelere, özellikle devlet hastanelerine Allah düşürmesin. Hayatın içinden dikkatimi çeken bir şey de, bayanların (yaş ayırımı yapmadan) dolmuş, otobüs veya market kuyruklarında dakikalarca bekleyip, sıra kendilerine gelip, işlemleri yapıldıktan sonra çantalarında para arama gayretlerine girmeleri yok mu! İnanın insanın sabrı zorlanıyor. Dolmuşları hiç sormayın. Ne mahremiyet kaldı, ne saygı. Her şey para. Şoför beyin bir elinde cep telefonu diğer elinde sigara; aracın arkası boş, sıkışın. Bozuk para versene kardeşim vs. Kimsede "tık" yok. Herkes sıkışıyor, susuyor. Arkadaşlar; Kendi paranızla niye fırça yiyorsunuz, hakkınızı arasanıza, cevap versenize diyorum. Şoför; Sen zıplama. Tabi hemen cevabını alıp, vatandaştan da bir iki ses yükselince bizim şoför bir anda kanun ve kaideleri hatırlamaya başlıyor, saygı duruşuna geçiyor.Yani ne İstanbul'da yaşamak ne de hayat zordur. Zor olan insandır. Nefsine ve şeytana uymuş kişilerin fiillerinin topluma yansımalarıdır. Düzelir mi? Bu şartlarda hayır. Ama ne zaman ki; hedefi önce insan olan, insan yetiştirmek olan ve insan gönüldür gönül anlayışı iktidar olursa hayatta, İstanbul'da çok güzel olur ve olacak.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Siyasetçiler Yasak Elma ve Kızılcık Şerbeti dizilerini mi izliyor! / 28.03.2024
- Dünya lideri demek kolay, olmak zor / 27.03.2024
- Siyasette de hep masa kazanıyor / 25.03.2024
- Erdoğan neden sözlerinin esiri olmuyor? / 24.03.2024
- Erdoğan ‘seçimden sonrası tufan diyenleri’ not alıyormuş / 23.03.2024
- Müslümanların kan ile iftarı ve son fetva / 22.03.2024
- Erdoğan’a biat ve bozkurtların aklaşması / 21.03.2024
- Hüseyin Baş: 'Bunlarda hiçbir değer ve kutsal yok' / 20.03.2024
- Parası olan kaçırıyor, olmayan kaçıyor / 19.03.2024
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Dünya lideri demek kolay, olmak zor / 27.03.2024
- Siyasette de hep masa kazanıyor / 25.03.2024
- Erdoğan neden sözlerinin esiri olmuyor? / 24.03.2024
- Erdoğan ‘seçimden sonrası tufan diyenleri’ not alıyormuş / 23.03.2024
- Müslümanların kan ile iftarı ve son fetva / 22.03.2024
- Erdoğan’a biat ve bozkurtların aklaşması / 21.03.2024
- Hüseyin Baş: 'Bunlarda hiçbir değer ve kutsal yok' / 20.03.2024
- Parası olan kaçırıyor, olmayan kaçıyor / 19.03.2024
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024