Güneydoğumuzda gayri resmi bir iç savaşın yaşandığı, bölgemizin ateş çemberine döndüğü, en sıkı müttefiklerin bile sırt çevirdiği, en son Esad'a karşı ülkemiz iktidarına her türlü desteği veren sözde Arap Birliği teşkilatının, "Irak'tan çekilin" çıkışıyla iyice yalnızlaştık. Bu ibretlik tabloya rağmen ülke gündemimize ısrarla "başkanlık sistemi" dayatılıyor.
Neden? Acaba ülkemizi yönetenler sendroma mı tutuldular. Ne sendromu mu? Yedi ay önce yazdığım yazıyı (Saddam sendromu) hatırlayarak teşhisi koyalım.
"Saddam, Sünni fakir bir ailenin çocuğu. Gençliğinde yılmaz bir Arap milliyetçisi. Emperyalist ve kapitalist karşıtı görüşe sahip ve Arap Dünyasını, AB ve ABD'nin sömürüsünden kurtarma, özgürlüğe kavuşturma inancında?
Saddam, Baas Partisine katılıyor. 1956'daki darbe girişimi ve 59'daki devlet başkanına suikast girişimlerinde adı en önlerde geçiyor. Son suikast girişiminde Saddam yaralanıyor ve yakalanmadan CIA ve Mısır istihbaratı Saddam'ı, Tikrit'e kaçırıyorlar.
Ardından değişik Ortadoğu ülkelerine geçen Saddam, buralarda CIA tarafından eğitildikten sonra Mısır'a gidiyor. Burada Amerikan Büyükelçiliğiyle diyalogunu güçlendiren Saddam, Kahire Üniversitesi'nde hukuk öğrenimi görüyor.
Irak'a döndüğünde tutuklanan Saddam 3 yıl hapiste yatıyor. Bu hapis onun popülaritesini iyice arttırıyor.
1967'de hapisten çıkan Saddam, Baas partisinin iktidarı ele geçirdiği 68'deki darbede çok büyük rol oynuyor. Daha sonra kurulan Devrim Komuta Konseyinde tek yetkili haline geliyor. 1979 yılında ise 68'de beraber darbe yaptıkları liderine, darbe yaparak devletin başına geçti.
ABD karşıtı Saddam'ın ilk icraatı ise İran'a savaş açmak oldu. 8 yıl süren savaşta, yüz binlerce Müslüman öldü. İki ülkenin ekonomisi de çöktü. Aynı sene Saddam yönetimi, Halepçe'de kimyasal silah kullandı. 5 bin sivil katledildi. Komşu ülkelerle tamamen kavga haline girdi. Güncel tabirle "sıfır dost" siyasetini uygulamaya geçirmişti.
Yalnız kalan, komşu ülkelerin ve halkın önemli bir bölümünün istemediği Saddam için bedel ödeme vakti gelmişti. Ve fikirleriyle sokak şovmenliği yaparken kendisine, devlet başkanlığına, tek adamlığa giden yolu açanlardan emir geldi; Kuveyt'e gir. 2 Ağustos 1990'da, Saddam Kuveyt'te.
Ardından BM, Irak'a ambargo ilan etti ve Irak'a güç kullanımına izin verdi. ABD'nin "Çöl Tilkisi" olarak adlandırdığı operasyon 6 ay sürdü. Saddam ateşkesi kabul etti. Kuveyt'ten çekildiği gibi Irak'ın kuzey ve güneyinde de uçuşa yasak bölgeler oluşturuldu?
İLGİNÇTİR! İsrail'e birkaç kez scud füzesi gönderen Saddam'ı dönemin İsrail Başbakanı Yitzak Şamir şöyle tanımlıyordu; "Saddam, psikolojik açıdan ömrü boyunca İsrail'e faydalı olmuştur." (2 Şubat 1991, Weiner, Türkiye İçin Milli Strateji, sh. 41)
Ve kol koparma vakti gelmişti. 11 Eylül 2001'de, Dünya Ticaret Merkezi'ne yapılan saldırıların failleri Müslümanlar ve Saddam olarak gösterildi. Bush yönetimi, "kimyasal silahları" bahane ederek, Saddam'ı ve İslam Coğrafyasını hedef aldı ve kendi deyimiyle "son haçlı seferini" başlattı. (Bu seferin diğer bir adı BOP, güncel adı ise Medeniyetler İttifakı'dır.)
Artık "kadim dostlarının" kendisini istemediğini ve bunun bedelinin çok ağır olacağını gören Saddam, zulmüne zulüm kattı. Hiç kimseye güvenmiyor. Her şeyden şüphe ediyordu.
Bir konakta iki geceden fazla kalmayan, yediği, içtiği şeylerin defalarca kontrolünü yaptıran, koruma ordularıyla dolaşan, halkını sindiren, medyayı tekelleştiren, iş dünyasını kontrolüne alan, orduyu kendince ayıklayan, şüphelendiği en yakınlarını bile göz kırpmadan öldürten bir kişi haline gelmişti.
Ve Haçlılar, Irak'a girdi. 1.5 milyon Müslüman katledildi. On binlerce Müslüman kadının ırzına geçildi. Irak yerle bir edildi. Yer altı, yerüstü kaynakları talan edildi. Ülke üçe bölündü. 2006 yılında bir kanalizasyon deliğinde yakalanan Saddam, Haçlı eliyle idam edildi.
Şimdi Irak'ı yakan yıkan, namuslara kasteden zalim ABD ve İngiltere. Peki, bu zalimlerle iş birliği yapıp, kendisini büyüten sonra hem kendisini, hem de ülkesini bitiren kim? Saddam. Ya ABD'ye Irak'ın işgalini sağlayan kim? (?)
Maalesef benzer bir tablo yaşıyoruz. Medya tekelleştirilmeye, iş adamları sınıflandırılmaya çalışılıyor. Emniyet mimlenmiş, askere damga vurulmaya çalışılıyor. Ülke içinde dün dost denilenler bugün düşman, dün düşman olanlar bugün dost ediniliyor.
Sınırlarımız dışında ise itibarını da kaybetmiş bir yalnızlığa itilmiş vaziyetteyiz. Neden, kimin için? Bölgenin en itibarlı devleti nasıl bu noktaya geldi? Kim getirdi?
Herkesin bir cevabı vardı. Ama şu bir gerçektir; ABD, AB kuklası, emir eri olanlar, ABD'yi "kadim dost" ilan edenler yarın kendi akıbetlerine bile hayret edeceklerdir.
İşte Saddam, Mübarek, Mursi, Müşerref, Şah Rıza?
Akın Aydın / diğer yazıları
- Emekli korgeneralden ‘derin devlet’ açıklaması / 07.10.2024
- Saray’da oturan Erdoğan, milletin halinden habersiz / 06.10.2024
- Siyasetçiler kimlik sorunu yaşıyor / 04.10.2024
- BTP lideri Baş’tan, Erdoğan’a zor soru / 03.10.2024
- İsrail için söz tükenmiş yazı bitmiştir / 02.10.2024
- Geleceğimizi de çaldılar / 01.10.2024
- Erdoğan dışarıdan da içeriye oynuyor / 30.09.2024
- Doğu sınırlarımız namustur ya batı sınırlarımız! / 29.09.2024
- ‘Türkiye’nin sorunu artık siyasi parti sorununu aşmıştır’ / 28.09.2024
- Suriyelilerin gitmesini bir de Bilal Erdoğan istemiyor / 27.09.2024
- Saray’da oturan Erdoğan, milletin halinden habersiz / 06.10.2024
- Siyasetçiler kimlik sorunu yaşıyor / 04.10.2024
- BTP lideri Baş’tan, Erdoğan’a zor soru / 03.10.2024
- İsrail için söz tükenmiş yazı bitmiştir / 02.10.2024
- Geleceğimizi de çaldılar / 01.10.2024
- Erdoğan dışarıdan da içeriye oynuyor / 30.09.2024
- Doğu sınırlarımız namustur ya batı sınırlarımız! / 29.09.2024
- ‘Türkiye’nin sorunu artık siyasi parti sorununu aşmıştır’ / 28.09.2024
- Suriyelilerin gitmesini bir de Bilal Erdoğan istemiyor / 27.09.2024