Türkiye 38'den bu tarafa soyuluyor.
Yani, Atatürk 'şehit' edildiği günden bu yana planlı fakirleştiriliyoruz.
Bilerek mi yapıldı bu işler, sorusunun yanıtı 'evet' tir.
Bu kadar düşünceden yoksun yönetimler silsilesine bu ülke şu ana kadar nasıl dayandı ve ayakta kaldı, vallahi Allah'ın bir hikmeti.
Osmanlı 624 yıllık hükümranlığında sarayın itibarını korudu, milleti aç bıraktı.
Türk Oğuz Kaan dedemizin, "Türk yurdunda yoksulluk o kadar azalsın ki, fakirlik suç sayılsın" sözüne en büyük muhalefet ve karşı faaliyet Osmanlı döneminde yapılmıştır.
Gerçek budur.
Zira, Osmanlı bir Türk idare şekli değildir.
Azınlıklar ve devşirmelerden oluşan, zevk birliği konusunda fikir birliği yapmış insanlardan başkası değildi.
17 bin yıllık Türk yurdu olan bu coğrafyada, Türk tarihi ve medeniyeti açısından gerileme dönemi Osmanlı döneminde olmuştur.
624 yıl nerede iktisat.
Nerede sanayi.
Nerede AR-GE.
Nerede bilim ve aydınlanma.
Varsa yoksa zevk ü sefa.
Tekrar yazımın başlığına dönüyorum.
Atatürk sonrası iliklerimize kadar gömüldüğümüz ve gırtlağımıza kadar milletçe borçlanmamıza neden teşkil eden kapitalist sistem, bizi idare edenlerin tamamının tercihi ile söz konusu olmuştur.
Bakınız içimize yerleştirilen, iktisatçı veya ekonomist çakma ünvanlı kimliksizlerin topluma zerk ettikleri zehirleri deşifre edelim.
Sanırsınız ki aktarılan bu zırvalar bilimsel gerçeklerdir.
Zırva görüşlere bir göz atalım.
"Enflasyonun temel sebebi piyasa para arzındaki artıştır. Arz ve talep arasındaki dengesizlik, enflasyon olarak ortaya çıkar.
Bir ülkede para arzındaki büyüme, ekonomik büyümeyi aştığında enflasyon kaçınılmaz ve kalıcı hale gelir.
Aşırı para basılması, bir para birimini değersiz kılar ve insanları paranın alım güçlerindeki erozyonu durdurmak için alternatif arayışlara sevk eder.
Para basmak, eklenen suyun sütü değersizleştirmesi gibi, enflasyonu yükselterek parayı daha değersiz hale getirir. Para basmak, insanlardan servet çalmanın sinsi bir yoludur"
Bu kadar saçma ve bilim dışı ihanet kokan bu açıklamaları yazarken bile midem bulandı.
Enflasyonun temel sebebi, piyasaya arzdan fazla para sürmekle olurmuş!
Bunu söyleyecek bir adamın sadece kapitalist sistemden beslenmesi yetmez, ülke ekonomisini batırmakla görevli ajan olduğu çok açıktır.
Dünyada hangi ülkede fazla para basıldığı için enflasyon olmuş?
Veya insanlık tarihinde böyle bir örnek var mı?
Özellikle sanayi devrimi sonrası makineleşme ile, bir insanın bir birim zamanda bu imkanlarla ürettiğini, on binlerce insan tüketemiyor.
Yani, piyasalardaki arz olayı, özellikle de bahsettiğim dönem sonrası talepten kat be kat fazla olmuştur.
Kapitalist anlayışa göre, her arz, kendi talebini yaratır.
Yalancının!
Devlet, piyasalarda sürekli olarak talepten çok daha fazla miktarlarda bulunan arz konusuna, tüketimi artıracak yöntemlerle müdahalede bulunmazsa, nasıl bahsedilen denge kendiliğinden oluşacak.
Adamlar zır cahil ama bugüne kadar milletçe bu zırvalara inandınız.
Aşırı para basılması, paranın alım gücünde düşüşe neden olurmuş!
Vay anasını ya!
2021 yılı GSMH 750 milyar dolar mış. Yani bir yıllık emek, üretim ve hizmetlerin toplamı.
Ama bunlar para olarak piyasada yok.
Peki, bu miktardaki emek, mal ve hizmeti satın alabilmek için piyasalarda bulunan parasal hacmimiz ne?
Ortalama 200 milyar TL.
Yani 11 milyar dolar civarı!
11 milyar dolarlık parasal piyasamızda, 750 milyar dolarlık GSMH'nin toplamı nasıl satın alınabilecek?
Oysa normal şartlarda piyasalarda bulunması gereken, en az 250-300 milyar dolar olmalıdır.
Nasıl yani sorusunun bilimsel ve çok detaylı cevabı, evrensel ve değişmez iktisat modeli olan, Milli Ekonomi Modeli'nde yer alır, kafan basıyorsa aç oku!
Bir başkası: Para basmak, insanlardan servet çalmanın sinsi yolu imiş!
Sayın Hüseyin Baş Bey bir konuşmasında dile getirmiş ve şöyle demişti: "Türkiye'de para basıldığını zannediyorlar. Oysa, dünyada var olan paranın sadece yüzde 5'i kadar kağıt para basılır. Diğeri elektronik ortamda oluşturulur.
Türkiye'de ise, alınan borç para ve faizi mukabilinde para basılır. Oysa BTP olarak biz diyoruz ki, para, emek, üretim ve hizmetler karşılığında basılmalı. Bankalar devreden çıkarılıp, faizsiz olarak bu para doğrudan vatandaşın eline veya hesabına yatırılmalı"
İşte doğru olan tarif ve bilimsel tanım da budur.
Bin kez anlattı bunları Prof. Dr. Haydar Baş Bey.
Yetmedi, bu işin kuralı olan ve iktisadın anayasası sayılacak evrensel bir model ortaya koydu. "Milli Ekonomi Modeli."
Şimdi Hüseyin Baş Bey sayesinde insanlar gözlerini açmaya başladı. Soyulup soğana çevrildiğini şimdi fak etti.
O bakımdan Hüseyin Baş Bey'in bu çıkışları sadece Türk milleti için değil, tüm insanlık için bir kurtuluş reçetesi olarak görülmelidir.
- Türkiye uyuşturucu batağında! / 27.06.2025
- Atatürk’ün kurduğu fabrikalar / 26.06.2025
- Bu vebal, Abdülhamit’in boynunadır! / 25.06.2025
- Atatürk’e kumpas kuran alçak şerefsiz! / 24.06.2025
- Muhalefet tek çatı altında birleşmeli / 19.06.2025
- Türk ordusu hazır olmalı! / 17.06.2025
- MİT’in içinde MOSSAD ajanı var mı? / 16.06.2025
- Atatürk’e kumpas kuran alçak şerefsiz! / 11.06.2025
- Anayasa kalsın, lütfen siz gidiniz! / 06.06.2025