COP30'un gölgesinde iklim diplomasisi
COP30’da ABD masayı terk etti, Çin liderliği kaptı; iklim mücadelesi artık çevre değil, süper güç savaşı oldu. Trump petrolle, Xi Jinping güneş panelleriyle dünyayı yeniden paylaşıyor; 1.5°C’nin kaderi Belém’de değil, jeopolitikte belli olacak
21.11.2025 16:34:00
Eyüp Kabil
Eyüp Kabil





Kasım ayının son haftasında Brezilya'nın Belém şehrinde toplanan COP30 iklim zirvesi, dünyanın en kritik çevre gündemlerinden birini domine ediyor. Ülkeler, Paris Anlaşması'nın 10. yılında emisyon hedeflerini yeniden müzakere ederken, ABD'nin zirveye katılmama kararı gibi şok gelişmeler, iklim mücadelesini jeopolitik bir arena haline getirdi. Bu boykot, Trump yönetiminin "enerji bağımsızlığı" politikasıyla açıklansa da, Çin'in yenilenebilir enerji hamleleriyle kontrast oluşturması, küresel güç dengelerini sarsıyor. Zirve, sadece karbon hedeflerinden öte, adalet, finansman ve teknoloji transferi gibi boyutlarıyla tarihe geçmeye aday.
ABD boykotu
ABD'nin COP30'a katılmama kararı, 18 Kasım'da Beyaz Saray'dan resmi açıklamayla duyuruldu. Trump, bunu "gereksiz bürokrasi" olarak nitelendirirken, iç kaynaklar fosil yakıt lobilerinin baskısını işaret ediyor. Bu, 2017'deki Paris çekilme girişiminden beri en sert darbe; zira ABD, küresel emisyonların %15'ini üretiyor. Boykot, G20 zirvesinde de yankı buldu: Güney Afrika'daki toplantıda ABD delegeleri sınırlı kaldı, bu da iklim finansmanında 100 milyar dolarlık taahhütlerin tehlikeye girmesine yol açtı.
Ancak bu izolasyon, ABD'yi zayıflatmıyor gibi görünüyor. Trump'ın Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile 19 Kasım'daki Beyaz Saray görüşmesi, petrol anlaşmalarını hızlandırdı. Selman'ın ziyareti, Khashoggi cinayetinin gölgesini silerken, OPEC+'in üretim kesintilerini gevşetme sinyali verdi. Sonuç: ABD, iklim dışı ittifaklarla enerji hegemonyasını pekiştiriyor, ama bu, Pasifik adalarından Afrika'ya kadar savunmasız ülkelere ihanet olarak görülüyor.
Çin'in yükselişi
COP30'un yıldızı ise Çin oldu. Pekin, zirvede 2030'a kadar yenilenebilir kapasitesini iki katına çıkarma sözü verdi; rüzgar ve güneş panellerinde zaten dünya lideri. 2025'te Çin'in elektrikli araç ihracatı %40 arttı, Avrupa pazarını domine etti. Bu hamleler, ABD boykotuna doğrudan yanıt: Çin, "Kuşak ve Yol" projesiyle Afrika ve Latin Amerika'ya ucuz güneş enerjisi santralleri kuruyor. Belém'de Papa Francis'in kilise liderlerine hitabında vurguladığı gibi, Amazon ormanları "yaratılışın sembolü" olarak korunurken, Çin'in 50 milyar dolarlık yeşil fon taahhüdü, gelişmekte olan ülkeler için can simidi.
Öte yandan, zirvede kadın liderlerin rolü dikkat çekici. IPS raporuna göre, küresel çatışma bölgelerinde kadınlar barış ve iklim adaleti için ön saflarda; Ruanda'dan Brezilya'ya uzanan hikayeler, COP30'u cinsiyet eşitliği platformuna dönüştürdü. Ancak, Romanya'daki kızamık salgını gibi dolaylı etkiler –iklim kaynaklı göç ve sağlık krizleri– zirvenin aciliyetini artırıyor.
Türkiye'nin konumu
Türkiye için COP30, iklim diplomasisinde dönüm noktası. Ankara, AB Yeşil Mutabakatı'na uyum için 2025'te 10 milyar euroluk yenilenebilir yatırım yaptı, ama kuraklık ve sellerle boğuşuyor. Zirvede Cumhurbaşkanı'nın muhtemel katılımı, Karadeniz gazı ile yeşil hidrojen dengesini masaya yatırabilir. X platformunda #COP30 etiketi altında Türk aktivistler, "iklim adaleti" çağrısı yapıyor; gençler, ABD boykotunu "zengin ülkelerin ikiyüzlülüğü" olarak eleştiriyor. Eğer Türkiye, Çin'le teknoloji ortaklığına giderse, bu, enerji ithalatını %20 azaltabilir.
Yeni bir iklim düzeni mi?
COP30, iklim değişikliğinin "kazanan-kaybeden" oyunu olduğunu kanıtladı. ABD'nin boykotu izolasyonu derinleştirirken, Çin'in liderliği yeni bir çok kutuplu düzen çiziyor. 21 Kasım itibarıyla zirve, 1.5°C hedefini kurtarmak için son şansı sunuyor; yoksa, 2030'lara girerken seller, kuraklıklar ve göç dalgaları kaçınılmaz. Belém'den çıkan mesaj net: İklim, sadece çevre meselesi değil, hayatta kalma savaşı. Gelecek yılki COP31'e kadar, her ülke tarafını seçecek –yeşil ittifak mı, yoksa fosil miras mı?
ABD boykotu
ABD'nin COP30'a katılmama kararı, 18 Kasım'da Beyaz Saray'dan resmi açıklamayla duyuruldu. Trump, bunu "gereksiz bürokrasi" olarak nitelendirirken, iç kaynaklar fosil yakıt lobilerinin baskısını işaret ediyor. Bu, 2017'deki Paris çekilme girişiminden beri en sert darbe; zira ABD, küresel emisyonların %15'ini üretiyor. Boykot, G20 zirvesinde de yankı buldu: Güney Afrika'daki toplantıda ABD delegeleri sınırlı kaldı, bu da iklim finansmanında 100 milyar dolarlık taahhütlerin tehlikeye girmesine yol açtı.
Ancak bu izolasyon, ABD'yi zayıflatmıyor gibi görünüyor. Trump'ın Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile 19 Kasım'daki Beyaz Saray görüşmesi, petrol anlaşmalarını hızlandırdı. Selman'ın ziyareti, Khashoggi cinayetinin gölgesini silerken, OPEC+'in üretim kesintilerini gevşetme sinyali verdi. Sonuç: ABD, iklim dışı ittifaklarla enerji hegemonyasını pekiştiriyor, ama bu, Pasifik adalarından Afrika'ya kadar savunmasız ülkelere ihanet olarak görülüyor.
Çin'in yükselişi
COP30'un yıldızı ise Çin oldu. Pekin, zirvede 2030'a kadar yenilenebilir kapasitesini iki katına çıkarma sözü verdi; rüzgar ve güneş panellerinde zaten dünya lideri. 2025'te Çin'in elektrikli araç ihracatı %40 arttı, Avrupa pazarını domine etti. Bu hamleler, ABD boykotuna doğrudan yanıt: Çin, "Kuşak ve Yol" projesiyle Afrika ve Latin Amerika'ya ucuz güneş enerjisi santralleri kuruyor. Belém'de Papa Francis'in kilise liderlerine hitabında vurguladığı gibi, Amazon ormanları "yaratılışın sembolü" olarak korunurken, Çin'in 50 milyar dolarlık yeşil fon taahhüdü, gelişmekte olan ülkeler için can simidi.
Öte yandan, zirvede kadın liderlerin rolü dikkat çekici. IPS raporuna göre, küresel çatışma bölgelerinde kadınlar barış ve iklim adaleti için ön saflarda; Ruanda'dan Brezilya'ya uzanan hikayeler, COP30'u cinsiyet eşitliği platformuna dönüştürdü. Ancak, Romanya'daki kızamık salgını gibi dolaylı etkiler –iklim kaynaklı göç ve sağlık krizleri– zirvenin aciliyetini artırıyor.
Türkiye'nin konumu
Türkiye için COP30, iklim diplomasisinde dönüm noktası. Ankara, AB Yeşil Mutabakatı'na uyum için 2025'te 10 milyar euroluk yenilenebilir yatırım yaptı, ama kuraklık ve sellerle boğuşuyor. Zirvede Cumhurbaşkanı'nın muhtemel katılımı, Karadeniz gazı ile yeşil hidrojen dengesini masaya yatırabilir. X platformunda #COP30 etiketi altında Türk aktivistler, "iklim adaleti" çağrısı yapıyor; gençler, ABD boykotunu "zengin ülkelerin ikiyüzlülüğü" olarak eleştiriyor. Eğer Türkiye, Çin'le teknoloji ortaklığına giderse, bu, enerji ithalatını %20 azaltabilir.
Yeni bir iklim düzeni mi?
COP30, iklim değişikliğinin "kazanan-kaybeden" oyunu olduğunu kanıtladı. ABD'nin boykotu izolasyonu derinleştirirken, Çin'in liderliği yeni bir çok kutuplu düzen çiziyor. 21 Kasım itibarıyla zirve, 1.5°C hedefini kurtarmak için son şansı sunuyor; yoksa, 2030'lara girerken seller, kuraklıklar ve göç dalgaları kaçınılmaz. Belém'den çıkan mesaj net: İklim, sadece çevre meselesi değil, hayatta kalma savaşı. Gelecek yılki COP31'e kadar, her ülke tarafını seçecek –yeşil ittifak mı, yoksa fosil miras mı?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
















































































