"Her şeye rağmen muhakkak bir nura doğru yürümekteyiz.
Bende bu imanı yaşatan kuvvet, yalnız aziz memleket ve milletim hakkındaki muhabbetim değil; bugünün karanlıkları, ahlâksızlıkları, şarlatanlıkları içinde sırf vatan ve hakikat aşkıyla ışık saçmaya ve aramaya çalışan bir gençlik gördüğümdendir." (Mustafa Kemal Atatürk)
Atatürk'ün muhabbet duyduğu Türk gençliği, bugün zifiri karanlıkları aydınlatmak ve tam bağımsızlık yolunda durmadan ilerlemek adına görev başındadır.
Evet, sevgili dostlarım…
Konuşacak ve yazacak çok şeyler var ama bazen de hiçbir şey konuşmamak ve yazmamak geliyor insanın içinden.
Verici çok güçlü olsa da, alıcılar kapalı ise neye yarar, konuş konuş dur!
Ancak, büyük önderimizin izinden giden yurtseverler olarak, onun kılavuzluğunda yol yürümekten ve çaba göstermekten de kendimizi alamıyoruz.
Şehit Mustafa Kemal Atatürk'ün söylevlerine dikkat ettiğimizde görürüz ki, ülkenin kaderinin daima gençlerin ellerinde şekillenmesi gerektiğinden bahsetmiştir.
Atatürk'ün gençlere yönelik bu kadar büyük bir güven içinde olması, öyle sıradan ve tesadüfi bir mesele olamaz!
Bu konu, Atatürk'ün kendi hayatıyla bizzat yaşayarak tecrübe ettiği çok özel bir konudur.
Zira Atatürk'ün tarif ettiği Türk gençliği, hiçbir güç tarafından satın alınamayacak kadar vatanına ve milletine bağlı bir kesimdir.
Atatürk devrimlerine sonuna kadar sahip çıkmayı kendisine şiar edinen bir Türk genci, asla başkalarının uydusu olamaz!
Asla tam bağımsızlıktan taviz vermez.
Tamamıyla yerli ve milli düşünür.
ABD-AB-NATO ve benzeri küresel çetelerin kucağına oturmak için, yabancıların boyunduruğuna girmez!
Türk devletini "Kâinat devleti" yapmak için, "zifiri karanlığa" rağmen dimdik ayakta durur.
İşte bu gençlik üzerinde, 1946 yılından itibaren birlikte olunan ABD tarafından büyük tahribatlar yapıldı.
İnönü ile başlayan bu tahribatlar, Menderes'le tavan yaptı.
En büyük hesapların yapıldığı 68 kuşağı, çok büyük ve sancılı olaylara tanıklık etmiştir.
Genç kuşaklarımıza karşı verilen ve ardı arkası kesilmeyen küresel ve kültürel saldırılarda çok büyük kayıplar verildi.
Bir kesim kendisini çok dindar zannederken, diğer bir kesimi din dışı ilan ederek, kıyıma tabi tutmuştu. Adına da, 'cihat' denmişti.
Ne büyük bir hezeyan!
Aynı milletin evlatları. Aynı mahallenin çocukları. Aynı akrabadan. Ülkücüler, solcular, muhafazakârlar.
Bu ne saçma ve tehditkâr bir ayrıştırma!
Bu üç kategoriden hangisi vatan elden çıksın ister!
El cevap hiç biri.
Gerçek bu olmakla birlikte, aslında her üç guruba da yüklenen farklı misyonlar vardı.
"Sen komünist olacaksın, sen dindar gibi görüneceksin ve sen de vatansever gibi davranacaksın şeklinde yüklenen küresel bir program.
Dökülen onca kan.
Hapislerde kaybolan bir kuşak.
Perişan olan binlerce aile.
İşte sevgili dostlarım, ülkemizin yakın geçmişinde başına gelen tüm bu vahim olaylar, Atatürk yok sayıldığı içindi.
Eğer onun birleştirici devrimleri ve özellikle de laiklik formülü en doğru tanımıyla hayata geçirilseydi, bunların hiç birisi olmayacaktı.
Kaybolan onca kuşağımıza sahip çıkılmış olsaydı, onlar bizlere ileri teknoloji ve bilim üreteceklerdi.
Osmanlı devleti bana göre kayıp bir 600 yıldır.
Bunun en önemli ve not düşülecek nedeni ise, Osmanlı'nın Türk düşmanlığıydı!
Şimdi bütün bunlardan çok büyük dersler çıkarmış bir Türk gençliği var.
Bırakın onları, bu ülkenin gelecek 50-100 yılını şekillendirsinler.
Kapatmayın önlerini.
Duvar çekmeyin yeni Türkiye'nin önüne.
Engel olmaya çalıştığınız Türk gençliği, Atatürk ve devrimlerinden zerrece taviz vermiyor.
Bundan mı rahatsız oluyorsunuz?
Ülkeye ve gelecek kuşaklara ihanet etmeyin ve açın gençlerin önünü!
6'lı masa, bilmem anlatabildim mi?
Genç ve Atatürkçü liderin önünü kesmek, yani onu 7'inci kişi olarak masaya davet etmemek, 16 bin yıllık Türk tarihine ihanet olur.
7'inci kişi kim mi?
Bu kişi sadece Türkiye'nin değil, bütün dünyanın ekonomisini düzeltecek "Milli Ekonomi Modeli" tezine sahip, Hüseyin Baş'tan başkası değildir.
Halen daha Temel amcayı iknaya mı çalışıyorsunuz?
Yoksa nedir gerekçeniz kamuoyu bilmek istiyor.
Çok daha ağırını yazacağım, masadan kalkamayacaksınız o zaman!
- Uzun dönem iktidar olmanın sırrı! / 05.06.2025
- Şara’ya suikast düzenlenecek, Kobani işbaşına getirilecek / 04.06.2025
- CHP-AKP-MHP-DEM aynı safta birleşti! / 03.06.2025
- En büyük darbe 24 Ocak kararlarıdır! / 02.06.2025
- 50 bin yıl yetecek enerji kaynağı: TORYUM / 29.05.2025
- Adaları veren Lozan değil, Osmanlı’dır! / 28.05.2025
- Türkiye’de etnik yapı yoktur / 27.05.2025
- Ülke resmen bölünüyor! / 26.05.2025
- Askerler neden sus pus? / 25.05.2025