Başbakan Erdoğan'ın Almanya temaslarında, Büyükelçi Mehmet Ali İrtemçelik ve oradaki gurbetçilerle yaşanan "utanç verici" sahne, birçok derslerle dolu. Tam da Türkiye'nin Danıştay saldırıları sonrasında kilitlendiği "asıl hedef" ve "faili" bulma gayretkeşliğinin yoğun olarak yaşandığı bir zaman diliminde, Başbakan Erdoğan'ın başrolde, Büyükelçi İrtemçelik'in kötü karakterde, oradaki gurbetçilerin de figüran olarak oynadıkları-oynatıldıkları Almanya tiyatrosunun ana temasını net olarak kavrarsak, Danıştay saldırılarının perde arkasını en azından soyut anlamda çözmüş oluruz. Aldığı kararları ve bazı gazetelerin yayınlarını bir tarafa bırakıp olaya esasından yaklaşacak olursak, Danıştay, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin en önemli kurumlarından birisidir. Dolayısıyla Danıştay'a yapılan bu kanlı saldırı, düpedüz Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne yapılmış bir saldırıdır. Devleti hedef alan böyle kirli bir saldırı sonrasında hükümet ve anamuhalefet partisi arasında yaşanan kavgalar, birbirlerini bu saldırının içinde gösteren suçlamalar, hem hükümet hem de muhalefet tarafından Danıştay'a yapılan saldırının gerçek niteliğinin kavranmadığını açık bir şekilde ortaya koyuyor. Şayet Danıştay'a yapılan saldırının doğrudan Türkiye Cumhuriyeti Devletine yönelik bir saldırı olduğu gerçeği kavranmış olsaydı, ne Baykal ne de Erdoğan, "bu senin komplondur" tarzında mahalle kabadayısı üsluplu ve bir devlet adamının ağzından çıkmayacak çirkin ithamlara birbirlerini suçlamazlardı. Gerçi Başbakan Erdoğan ve AKP hükümeti işbaşına geldiği günden bu yana devletle kavga etmekte, devletin kurumlarıyla çatışma havasına girmektedir. Yürütme ve yasama organlarının başında olan Başbakan Erdoğan ve hükümeti, hemen her fırsatta devlet organ ve kurumlarına karşı cephe almakta ve çok sert eleştiriler yöneltmekte. Bu çarpık zihniyet, yılların verdiği ve Başbakan Erdoğan'ın bütün değişim ve evrilmelerine rağmen değiştiremediği üslup ve mantalitesinin ürünüdür. Devlet kurumları arasındaki ahengi ve muvazeneyi sağlamakla yükümlü olan başbakan, bu dengeyi ve ahengi bozmak için elinden geleni yapmaktadır. Böyle bir çelişkinin doğurduğu vahim sonuçları, Türkiye olarak son 3.5 yılda fazlasıyla yaşadık ve yaşamaya da devam ediyoruz. Almanya'da yaşanan olaya "utanç verici" dememizin sebebi de, Başbakan'ın devletle çatışma halinin, uluslar arası bir boyut kazanmış olmasıdır.Başbakan Erdoğan'ın Almanya gezisinde, başörtülü bir vatandaşın pasaportlardaki fotoğraflarda başörtüsünün açılmasıyla ilgili bir sorusuna, Başbakan Erdoğan'ın tamamen tribünlere yönelik verdiği cevap ve orada bulunan Almanya Büyükelçimiz Mehmet Ali İrtemçelik'i kurban olarak sunması ve gurbetçilerimize yuhalatması, Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarihinde yaşanmış kara bir leke olarak tarihteki yerini aldı. Erdoğan, gelen soru karşısında sıkışmış bir halde, İrtemçelik'in "efendim Ankara'dan- yani AKP hükümetinin yönettiği merkezden- gelen talimat bu yönde. Biz sadece talimatları uyguluyoruz" cevabı karşısında, konuyla ilgili bütün cahilliğini orta yere sermiştir. İşbaşına geldiği günden bu yana başörtüsü yasağıyla ilgili tek bir hamle yapmadığı gibi, AİHM'de başörtüsü yasağını savunan Başbakan Erdoğan ve hükümeti, Almanya'da kendisine yöneltilen bu soru karşısında resmen çuvallamış ve verdiği sözleri yerine getirmediği seçmeni karşısında fenersiz yakalanmıştır. Bundan daha vahimi ise, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Almanya'daki temsilcisini, gurbetçilerimize yuhalatarak, kendi içinde yaşadığı devlet - hükümet çatışmasını, devlet-millet çatışması boyutuna taşımaya çalışmıştır. Böyle vahim bir tablo karşısında, binlerce yıllık devlet geleneğine sahip olan milletimiz sağduyu ve firasetini koruyarak, devlet-millet kaynaşması ruhunu hiçbir zaman kaybetmeyecektir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012