Ekonomik sorunların çözümü, bilgi ister, doğru bir bakış açısı ister, doğru teşhis ve doğru bir tedavi ister. Nasıl konuyu bilmeyen bir öğrenci tahtada saatlerce kalsa bir problemi çözemezse, ekonomi de öyledir. Ekonomiyi bilmeyenler için birçok sorun çözülemez; hatta "paradoks" derler bir kenara koyarlar. Halbuki buradaki asıl gerçek, problemin çözülemez olması değildir, problemi çözecek bir argümana sahip olmayışlarıdır.
Kapitalizm ve de Sosyalizm insanın doğal ihtiyaçlarından yola çıkarak bir ekonomik sistem oluşturmamışlardır.
Önce sistemi oluşturmuşlardır, sonra insanı sıkıştırarak o sistemin içine sokmaya çalışmışlardır. Bu sebeple bu iki sistem de insanı mutlu etmemiştir.
Sizler 50 beden takım elbise giyen birisine 60 beden giydirmeye çalışırsanız, çuval gibi durur, yakışmaz, uyumlu olmaz.
Yine sizler bedeni 60 olan birisini 50 beden takım elbise giymeye zorlarsanız, o takımın içine zaten giremez, girse de her taraftan patlak verir.
Ekonomik sistemler de böyledir. Prof. Dr. Haydar Baş'ın 2005 yılında ortaya koyduğu dünyaca ünlü Milli Ekonomi Modeli ise, bugüne kadar gelen sistemlerden farklı olarak "önce insan" temel anlayışından yola çıkmıştır. Prof. Dr. Baş, önce insanın fıtratından gelen doğal ihtiyaçlarını, haklarını ele almış ve buna göre bir ekonomik sistem oluşturmuştur.
Örneğimizle ifade etmeye çalışırsak, takım elbise dikilmeden önce kişinin beden ölçüleri doğru olarak alınmış ve ona göre takım elbise dikilmiştir.
Prof. Dr. Baş, her zaman ifade etmektedir ki, Milli Ekonomi Modeli'ni hazırlarken, toplumun bireylerinden yola çıkmıştır; yoksulundan, işçisinden, çiftçisinden, esnafından, memurundan, emeklisinden, kadınından, çocuğundan, dar gelirlisinden yola çıkmıştır. Ve "tüketim odaklı tek model" olan Milli Ekonomi Modeli bir güneş gibi doğmuştur.
Milli Ekonomi Modeli'ni uygulayan, ekonomi politikalarının merkezine koyan Çin, Rusya gibi BRICS devletleri gelir adaletine kavuştular, halkının yaşam kalitesini artıran sosyal devletler haline dönüştüler, iç pazarları canlanınca üreticilerinin de yüzü güldü, büyümeyi daha sağlam bir temel oturttular.
Madenlerini, kamu kuruluşlarını milletleri yararına millileştirdiler ve bu sahalarda küresel ölçekte söz sahibi oldular. Kapitalizmin esaretinden kurtuldular, dünyanın zirvesine oturdular, liderleri dünya lideri oldu, dünya ekonomisine ve siyasetine yön vermeye başladılar ve daha niceleri…
Peki, ya uygulamayan ülkeler? Örneğin Türkiye… Güncel haberlerle örneklendirelim.
Türkiye ekonomisi borca dayalı ve para, bankalar üzerinden piyasaya sürülüyor. Ama bugünlerde dışarıdan borç akışında ciddi sıkıntılar var. Kredi derecelendirme kuruluşu Moody's, Türkiye'nin bankacılık sistemi görünümünün bankaların fonlama kırılganlıkları ve gelecek 12-18 ay süresinde finansal güç üzerinde aşağı yönlü baskı yaratabilecek zorlu faaliyet koşulları nedeniyle negatif olmaya devam ettiğini belirtti. Yani uluslar arası kuruluşlar Türkiye'nin bankacılık sistemini "yatırım yapılamaz", "riskli" statüsünde değerlendiriyor.
Zamlar sağanak halde yağıyor. Seçimlerden hemen sonra; elektriğe yüzde 14,98 zam geldi. Doğalgaza da zam yapıldı, elektrik üretim şirketlerine satılan doğalgaz yüzde 6,5 zamlandı.
Şeker ve çay fiyatlarına yüzde 15-16 zam geldi, benzinin litre fiyatı 27 kuruş daha arttı.
Tarım sektörü can çekişiyor, üretici tarım üretiminden çekiliyor. Niğde'nin Bor ilçesinde üretim yapan pancar üreticileri Bor Şeker Fabrikasının özelleştirilmesinden sonra pancar üretiminden vazgeçtiler. Yapılan açıklamada, "Geçen yıl fabrikanın ürün kabulünde uyguladığı şartlar nedeniyle mağduriyetler oluştu, çiftçi 30-40 bin liraya varan cezaları ödemek zorunda bırakıldı. Bu nedenle çiftçi bu yıl şeker pancarı ekimi yapmadığını belirtti" denildi.
Tarım üreticisi kar edemeyip üretimden vazgeçerken, vatandaş da tarım ürünlerine kat kat maliyetli bir şekilde ulaşıyor. TZOB Başkanı Şemsi Bayraktar, salatalığın 4,9, domates ve karpuzun 4,8, kuru kayısının 4,5, patlıcanın 4,3, kuru incirin 4,1 kat fazlaya tüketiciye satıldığını vurguladı.
Bayraktar, "üreticiden markete fiyat salatalıkta 53 kuruştan 2 lira 59 kuruşa, domateste 64 kuruştan 3 lira 10 kuruşa, karpuzda 32 kuruştan 1 lira 53 kuruşa, kuru kayısıda 9 liradan 40 lira 5 kuruşa, patlıcanda 98 kuruştan 4 lira 15 kuruşa, kuru incirde 15 liradan 62 lira 8 kuruşa çıkmaktadır" dedi.
Komşu ülkeler, değişik sebeplerle ürünlerimizi almaktan vazgeçiyorlar. Örneğin Irak; Mayıs ayında yumurta, Haziran ayı itibariyle de içecek ve dondurma ithalatına yasak getiren Irak, şimdi de Türkiye'den yapılacak sofralık tuz, şehriye türleri ve makarna çeşitlerinin yasaklandığına dair tebliğ yayınladı.
S-400, F-35, Doğu Akdeniz, Suriye, Ege Denizi ve daha nice problemleri ve de bunların ekonomide oluşturacağı tahribatları ifade etmiyorum.
Bunların hepsi problem ve bunun gibi problemleri hatta daha büyüklerini Rusya ve Çin, Milli Ekonomi Modeli'nin projelerini uygulayarak, Modelin Sahibi'ne danışarak, yolunu aşındırarak çözdüler. Onu parlamentolarında baş tacı ettiler. Onlar zirvenin de zirvesine çıkarken, bizler her geçen dün daha da derinleşen problemlere maruz kalıyoruz.
Sırf önyargılarımızdan kurtulmadığımız için, bakış açımızı değiştirmediğimiz için…
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Rahmet ve bereket ayına ulaştık / 09.03.2024
- Emekliler yılında emekli can çekişiyor / 08.03.2024
- Anketlere aldanmayın! / 06.03.2024
- Türk milleti ‘değişim’ istiyor / 05.03.2024
- 13 bin dolar kişi başı milli gelir nerede? / 02.03.2024