Mekkeli müşrikler hakkında Cenab-ı Hak Zuhruf Suresi 9. ayette şöyle buyurmaktadır:
"Ve muhakkak ki onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorarsan, mutlaka: Onları, Azîz (yüce ve üstün) ve Alîm (en iyi bilen) yarattı, derler."
Allah Resulü'ne (s.a.v.) düşmanlık eden Mekkelilere müşrik denmesinin nedeni Allah'ı bilmemelerinden değil, putları Allah'a ulaşmaya vesile kabul etmelerindendi.
Onların kabullenemedikleri Allah değil, Allah'ın elçi olarak kendileri gibi zengin, varlıklı, güçlü insanlar varken, yetim ve fakir olan Hz. Muhammed Mustafa'yı seçmesiydi.
Onlar, Allah'ın sevdiğine ve seçtiğine razı olmadılar ve O'nunla mücadele ettiler, O'nun önünü kesmek için seferber oldular.
Birçok hadis-i şerifte ve Mübahale ayetinde ifade edildiği gibi Ehl-i Beyt, Hz. Peygamber (s.a.v.), Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin efendilerimizdir.
Yani tertemiz oldukları ayetle sabit ve sevilmesi farz kılınan Ehl-i Beyt'in başı Fahr-i Kainat efendimizdir, diğerlerinin tamamı da küçüklüğünden itibaren O'nun terbiyesiyle büyümüş, güzel ahlakı ile ahlaklanmıştır.
Başta Ebu Cehil, Ebu Leheb olmak üzere Mekkeli müşrikler kabullenemedikleri, çekemedikleri Allah Resulü'ne yapmadıkları eziyet ve düşmanlık kalmamıştır.
Bunlardan bazı örnekleri aktaralım:
Ebû Cehil Hz. Peygamber'in (s.a.v.) namazından, bir olan Allah'a secde etmesinden çok rahatsız oluyordu. Arkadaşlarına, secdeyi kastederek: "Muhammed sizlerin yanında da yüzünü yere koyuyor mu?" diye sordu. "Evet." dediler. "Lât ve Uzzâ'ya yemin ederim ki O'nu, bunu yaparken görürsem boynuna basacağım" dedi. Resûlullah (s.a.v.) bir gün Kâbe'de namaz kılarken Ebû Cehil O'nu gördü ve ahdettiği şeyi yapmak için Hz. Peygamber'in yanına geldi. Fakat birdenbire ellerini kaldırarak gerisin geri döndü. Onun bu halini görenler ne olduğunu sordular. Ebû Cehil: "Muhammed'le benim aramda ateşten bir hendek meydana geldi, beni şiddetli bir korku kapladı ve birtakım kanatlar gördüm" dedi.
Kureyş müşriklerinden bir grup Peygamberimizi yanlarına çağırttılar. Hz. Peygamber gelince O'nunla konuşmaya başladılar. Ancak zamanla sözleri hakaretlere, yersiz tekliflere hatta ölüm tehdidine kadar vardı. Onların bu tutumu kavminin iman edeceğini ümit eden Resûlullah'ı çok üzdü. O gittikten sonra Ebû Cehil arkadaşlarına şunları söyledi:
"Ey Kureyş cemaati! Görüyorsunuz ki, Muhammed dininizi ayıplamaktan, baba ve atalarınıza dil uzatmaktan, akıllılarınızı akılsız saymaktan, ilahlarınıza dil uzatmaktan vazgeçmedi! Ben Allah'a söz veriyorum ki, yarın kolay kolay taşıyamayacağım bir taş alıp oturacak, namazda secdeye kapandığı zaman, o taşla Muhammed'in başını ezeceğim! Bunun üzerine siz beni ister koruyunuz, ister Abdi Menaf oğullarına teslim ediniz. Abdi Menaf oğulları bana istediklerini yapsınlar (razıyım)" dedi. Kureyş müşrikleri: "Vallahi, biz seni hiçbir zaman onlara teslim etmeyiz! Git, istediğini yap!" dediler.
Ebû Cehil, sabaha çıkınca, güçlükle taşıyabileceği iri bir taş aldı. Oturup Hz. Peygamber'in gelmesini bekledi. Peygamberimiz her zaman olduğu gibi, sabahleyin Kâbe'ye geldi ve namaz kılmaya başladı. O sırada Kureyş müşrikleri toplantı yerlerine gelip oturmuşlar, Ebû Cehil'in ne yapacağını görmek için bekliyorlardı. Ebû Cehil taşı eline aldıktan sonra Peygamberimiz'e doğru ilerledi. Peygamberimizin yanına yaklaşır yaklaşmaz, yenilgiye uğramış, benzi sararmış, taş elinden düşmüş olarak geri döndü.
Arkadaşları hemen yanına geldiler ve "Ey Hakem'in babası! Ne oldu sana?" dediler. Ebû Cehil: "Size söylediğim şeyi yapmak üzere kalkıp O'nun yanına doğru gittim. Tam bu sırada önüme bir erkek deve çıkıverdi. Hayır! Vallahi, o devenin ne tepesi ve boyun kökü, ne de dişleri gibisini hiçbir devede görmemişimdir. Az daha beni yutacaktı." dedi. (İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 319-320)
Peygamberimiz, Kâbe'nin yanında namaz kılarken, orada bulunan Ebû Cehil yanındakilere: Hanginiz gidip falancaların dün kestiği dişi devenin etenesini alarak, secde ettiği zaman Muhammed'in sırtına koyar, dedi. Oradakilerin en bedbahtı Ukbe b. Ebî Muayt koşarak onu getirdi ve Peygamberimiz secdeye vardığında omuzları arasına koydu. İnsanlar gülmeye, gülmekten birbirlerinin üstüne yıkılmaya başladılar. Peygamber secdeden başını kaldıramıyordu. Nihayet birisi gidip Fatıma'ya haber verdi. Hz. Fatıma gelerek onu sırtından attı.
Peygamber, namazını bitirince sesini yükselterek Kureyşliler'e beddua etti. Allah Resûlü, beddua ve hayır dua ettiği zaman üç defa tekrar ederdi. Peygamber'in bedduasından korktukları için Kureyşliler'in gülmeleri kesilmişti. Peygamberimiz daha sonra (isim sayarak): "Allahım! Ebû Cehl'i sana havale ediyorum, Utbe b. Rabîa'yı, Şeybe b. Rabîa'yı, Velid b. Ukbe'yi, Ümeyye b. Halef'i ve Ukbe b. Ebî Muayt'ı sana havale ediyorum" dedi. Hz. Peygamber'in, isimlerini saydığı kimselerin tamamı Bedir Savaşı'nda öldürüldü ve cesetleri Bedir kuyusuna atıldı." (Buhârî, "Cizye", 21)
Peygamber Efendimizin Gadir-i Hum'da İmam Ali'yi vasi, halife, imam tayin etmesiyle ilgili Maide 67 ve Maide 3 gibi ayetler vardır ve bu hadiseyi 222 Ehl-i sünnet kaynağı nakletmiştir. (Bakınız, Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt, Prof. Dr. Haydar Baş)
Hz. Peygamber'i seven ve seçen, O'na itaatı farz kılan nasıl Cenab-ı Hak'sa, Hz. Ali'yi Maide 67. ayetle seçen ve seçtiğini beyan eden de Cenab-ı Hak'tır.
Cenab-ı Hakk'ın sevdiği ve seçtiği Hz. Muhammed Mustafa'ya (s.a.v.) düşmanlık nasıl Mekke'nin büyüğü Amr bin Hişam'ı Ebu Cehil yapıyorsa, yine sevdiği ve seçtiği Adem'e secde etmemek meleklerin hocası Azazil'i İblis, şeytan yapıyorsa; sevdiği ve seçtiği Hz. Ali'ye düşmanlık beslemek de, O'na kılıç çekmek de, O'na buğzedip sövmek de kişiyi ve kişileri aynı şey yapar.
Çünkü düşmanlık herhangi birine değil, Allah'ın sevdiği ve seçtiğinedir.
Allah bizleri her daim sevdiği ve seçtiği kullarıyla beraber eylesin.
"Ve muhakkak ki onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorarsan, mutlaka: Onları, Azîz (yüce ve üstün) ve Alîm (en iyi bilen) yarattı, derler."
Allah Resulü'ne (s.a.v.) düşmanlık eden Mekkelilere müşrik denmesinin nedeni Allah'ı bilmemelerinden değil, putları Allah'a ulaşmaya vesile kabul etmelerindendi.
Onların kabullenemedikleri Allah değil, Allah'ın elçi olarak kendileri gibi zengin, varlıklı, güçlü insanlar varken, yetim ve fakir olan Hz. Muhammed Mustafa'yı seçmesiydi.
Onlar, Allah'ın sevdiğine ve seçtiğine razı olmadılar ve O'nunla mücadele ettiler, O'nun önünü kesmek için seferber oldular.
Birçok hadis-i şerifte ve Mübahale ayetinde ifade edildiği gibi Ehl-i Beyt, Hz. Peygamber (s.a.v.), Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin efendilerimizdir.
Yani tertemiz oldukları ayetle sabit ve sevilmesi farz kılınan Ehl-i Beyt'in başı Fahr-i Kainat efendimizdir, diğerlerinin tamamı da küçüklüğünden itibaren O'nun terbiyesiyle büyümüş, güzel ahlakı ile ahlaklanmıştır.
Başta Ebu Cehil, Ebu Leheb olmak üzere Mekkeli müşrikler kabullenemedikleri, çekemedikleri Allah Resulü'ne yapmadıkları eziyet ve düşmanlık kalmamıştır.
Bunlardan bazı örnekleri aktaralım:
Ebû Cehil Hz. Peygamber'in (s.a.v.) namazından, bir olan Allah'a secde etmesinden çok rahatsız oluyordu. Arkadaşlarına, secdeyi kastederek: "Muhammed sizlerin yanında da yüzünü yere koyuyor mu?" diye sordu. "Evet." dediler. "Lât ve Uzzâ'ya yemin ederim ki O'nu, bunu yaparken görürsem boynuna basacağım" dedi. Resûlullah (s.a.v.) bir gün Kâbe'de namaz kılarken Ebû Cehil O'nu gördü ve ahdettiği şeyi yapmak için Hz. Peygamber'in yanına geldi. Fakat birdenbire ellerini kaldırarak gerisin geri döndü. Onun bu halini görenler ne olduğunu sordular. Ebû Cehil: "Muhammed'le benim aramda ateşten bir hendek meydana geldi, beni şiddetli bir korku kapladı ve birtakım kanatlar gördüm" dedi.
Kureyş müşriklerinden bir grup Peygamberimizi yanlarına çağırttılar. Hz. Peygamber gelince O'nunla konuşmaya başladılar. Ancak zamanla sözleri hakaretlere, yersiz tekliflere hatta ölüm tehdidine kadar vardı. Onların bu tutumu kavminin iman edeceğini ümit eden Resûlullah'ı çok üzdü. O gittikten sonra Ebû Cehil arkadaşlarına şunları söyledi:
"Ey Kureyş cemaati! Görüyorsunuz ki, Muhammed dininizi ayıplamaktan, baba ve atalarınıza dil uzatmaktan, akıllılarınızı akılsız saymaktan, ilahlarınıza dil uzatmaktan vazgeçmedi! Ben Allah'a söz veriyorum ki, yarın kolay kolay taşıyamayacağım bir taş alıp oturacak, namazda secdeye kapandığı zaman, o taşla Muhammed'in başını ezeceğim! Bunun üzerine siz beni ister koruyunuz, ister Abdi Menaf oğullarına teslim ediniz. Abdi Menaf oğulları bana istediklerini yapsınlar (razıyım)" dedi. Kureyş müşrikleri: "Vallahi, biz seni hiçbir zaman onlara teslim etmeyiz! Git, istediğini yap!" dediler.
Ebû Cehil, sabaha çıkınca, güçlükle taşıyabileceği iri bir taş aldı. Oturup Hz. Peygamber'in gelmesini bekledi. Peygamberimiz her zaman olduğu gibi, sabahleyin Kâbe'ye geldi ve namaz kılmaya başladı. O sırada Kureyş müşrikleri toplantı yerlerine gelip oturmuşlar, Ebû Cehil'in ne yapacağını görmek için bekliyorlardı. Ebû Cehil taşı eline aldıktan sonra Peygamberimiz'e doğru ilerledi. Peygamberimizin yanına yaklaşır yaklaşmaz, yenilgiye uğramış, benzi sararmış, taş elinden düşmüş olarak geri döndü.
Arkadaşları hemen yanına geldiler ve "Ey Hakem'in babası! Ne oldu sana?" dediler. Ebû Cehil: "Size söylediğim şeyi yapmak üzere kalkıp O'nun yanına doğru gittim. Tam bu sırada önüme bir erkek deve çıkıverdi. Hayır! Vallahi, o devenin ne tepesi ve boyun kökü, ne de dişleri gibisini hiçbir devede görmemişimdir. Az daha beni yutacaktı." dedi. (İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 319-320)
Peygamberimiz, Kâbe'nin yanında namaz kılarken, orada bulunan Ebû Cehil yanındakilere: Hanginiz gidip falancaların dün kestiği dişi devenin etenesini alarak, secde ettiği zaman Muhammed'in sırtına koyar, dedi. Oradakilerin en bedbahtı Ukbe b. Ebî Muayt koşarak onu getirdi ve Peygamberimiz secdeye vardığında omuzları arasına koydu. İnsanlar gülmeye, gülmekten birbirlerinin üstüne yıkılmaya başladılar. Peygamber secdeden başını kaldıramıyordu. Nihayet birisi gidip Fatıma'ya haber verdi. Hz. Fatıma gelerek onu sırtından attı.
Peygamber, namazını bitirince sesini yükselterek Kureyşliler'e beddua etti. Allah Resûlü, beddua ve hayır dua ettiği zaman üç defa tekrar ederdi. Peygamber'in bedduasından korktukları için Kureyşliler'in gülmeleri kesilmişti. Peygamberimiz daha sonra (isim sayarak): "Allahım! Ebû Cehl'i sana havale ediyorum, Utbe b. Rabîa'yı, Şeybe b. Rabîa'yı, Velid b. Ukbe'yi, Ümeyye b. Halef'i ve Ukbe b. Ebî Muayt'ı sana havale ediyorum" dedi. Hz. Peygamber'in, isimlerini saydığı kimselerin tamamı Bedir Savaşı'nda öldürüldü ve cesetleri Bedir kuyusuna atıldı." (Buhârî, "Cizye", 21)
Peygamber Efendimizin Gadir-i Hum'da İmam Ali'yi vasi, halife, imam tayin etmesiyle ilgili Maide 67 ve Maide 3 gibi ayetler vardır ve bu hadiseyi 222 Ehl-i sünnet kaynağı nakletmiştir. (Bakınız, Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt, Prof. Dr. Haydar Baş)
Hz. Peygamber'i seven ve seçen, O'na itaatı farz kılan nasıl Cenab-ı Hak'sa, Hz. Ali'yi Maide 67. ayetle seçen ve seçtiğini beyan eden de Cenab-ı Hak'tır.
Cenab-ı Hakk'ın sevdiği ve seçtiği Hz. Muhammed Mustafa'ya (s.a.v.) düşmanlık nasıl Mekke'nin büyüğü Amr bin Hişam'ı Ebu Cehil yapıyorsa, yine sevdiği ve seçtiği Adem'e secde etmemek meleklerin hocası Azazil'i İblis, şeytan yapıyorsa; sevdiği ve seçtiği Hz. Ali'ye düşmanlık beslemek de, O'na kılıç çekmek de, O'na buğzedip sövmek de kişiyi ve kişileri aynı şey yapar.
Çünkü düşmanlık herhangi birine değil, Allah'ın sevdiği ve seçtiğinedir.
Allah bizleri her daim sevdiği ve seçtiği kullarıyla beraber eylesin.
Murat Çabas / diğer yazıları
- “Oyları böleceğiz, vatanı böldürmeyeceğiz” / 29.03.2024
- “Oyları böleceğiz, vatanı böldürmeyeceğiz” / 27.03.2024
- Seçimde tiyatrolara aldanmayın! / 26.03.2024
- Oylar bölünmezse hizmet gelmez! / 23.03.2024
- Oyları bölün ki, demokrasi açığa çıksın! / 22.03.2024
- 52’ye 48 düzeni Türkiye’ye zarar veriyor / 20.03.2024
- Churchill: Sadece Mustafa Kemal’i hesaba katmamışız / 19.03.2024
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- “Oyları böleceğiz, vatanı böldürmeyeceğiz” / 27.03.2024
- Seçimde tiyatrolara aldanmayın! / 26.03.2024
- Oylar bölünmezse hizmet gelmez! / 23.03.2024
- Oyları bölün ki, demokrasi açığa çıksın! / 22.03.2024
- 52’ye 48 düzeni Türkiye’ye zarar veriyor / 20.03.2024
- Churchill: Sadece Mustafa Kemal’i hesaba katmamışız / 19.03.2024
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024