Sevilmiş ve seçilmiş Ehl-i Beyt imamları Kur'an'ın müşahhas hali yani canlı Kur'an olmalarına rağmen, asırlardır içinde bulunduğumuz Sünni dünya bu hakikatten uzak yaşadı.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın 14 ciltlik Ehl-i Beyt Külliyatı ile bu gerçeklerle buluştuk ve Kur'an'ın Ehl-i Beyt'ten, Ehl-i Beyt'in de Kur'an'dan Kevser Havuzu'nun başına kadar asla ayrılmayacağını öğrendik. Ehl-i Beyt'siz bir Kur'an'ın, Allah'ın razı olduğu şekilde anlaşılamayacağını ve yaşanamayacağını öğrendik.
Bizi bu gerçekle buluşturan Cenab-ı Hakk'a sonsuz hamd ü senalar ve buluşmamıza vesile olan Prof. Dr. Haydar Baş Hocamıza da sonsuz teşekkürler. Allah kendilerinden razı olsun. Sayın Baş'ın İmam Muhammed Bakır (a.s.) eserinden aktarmaya devam ediyoruz.
Peygamberler, Ehl-i Beyt ve Allah'ın seçilmiş kulları asla sebepsiz yere beddua etmezler, hak edene beddua ederler. Beddua ettikleri kişiler ya da kavimler artık umudun kesildiği kişi ve kavimlerdir.
Sudeyr, İmam Ebu Cafer'in (a.s.) Nuh Peygamberin (a.s.) kavmine ettiği bedduayı sordu ve dedi ki: "Nuh kavmine beddua edip, 'Rabbim! Yeryüzünde kafirlerden hiç kimseyi bırakma. Çünkü Sen onları bırakırsan kullarını saptırırlar, yalnız ahlaksız, nankör insanlar yetişir' derken onların durumlarını biliyor muydu?"
İmam Bakır (a.s.) şöyle buyurdu: "Allah O'na şöyle vahyetmişti: 'Senin kavminden şimdiye kadar inananlardan başka kimse sana inanmayacaktır.' Bunun üzerine Nuh (a.s.) onlar için bu bedduada bulundu."
Ehl-i Beyt'in seçilmiş 12 imamından her biri, Hz. Peygamberin ve İmam Ali'nin ilmi mirasını birbirine devretmiştir. Bu onların aynı zamanda imam olduklarının da işaretidir. Bu ilmi miras son imam, İmam Mehdi'nin (a.s.) yanında da olacaktır.
İmam Zeynelabidin (a.s.) ömrünün son anlarında İmam Bakır'ı kendi yerine tayin etti ve bunu yaparken yanındakileri şahit tuttu.
Hz. Peygamberin (s.a.v.) silahını ihtiva eden bir sandığı İmam Muhammed Bakır'a (a.s.) göstererek, "Ey Muhammed! Bu sandığı eve götür" buyurmuştur. Sonra da yanındakilere dönerek, "Dirhem ve dinar değil, ilim sandığıdır bu" buyurur.
İsmail b. Muhammed b. Abdullah b. Ali b. Hüseyin'den, o da Ebu Cafer'den (İmam Muhammed) şöyle nakletmiştir: "Ali b. Hüseyin (İmam Zeynelabidin) vefat edeceği sırada bir zembil veya sandık çıkardı ve dedi ki: 'Ey Muhammed! Bu sandığı götür.' Dört kişi sandığı taşıdılar. Ali b. Hüseyin (a.s.) vefat edince, Muhammed'in kardeşleri gelip sandıkta bulunanları istediler ve dediler ki: 'Sandıktan bizim payımıza düşeni ver.'
Bunun üzerine dedi ki: 'Ondan sizin payınıza düşen bir şey yoktur. Eğer size bir şey düşmüş olsa idi, onu Bana vermezdi.' Sandıkta Resulüllah'ın (s.a.v.) silahı ve kitapları bulunuyordu."
Cenab-ı Hak, Ehl-i Beyt imamlarının hepsine, özel bir ilim nasip etmiştir. Bu ilimle birlikte Onlar kendilerine tabi olanları tanırlar ve bilirler, kimsenin cevap veremediği sorulara, hatta soru sorulmadan rahatlıkla cevap verirler. Ve Onlar Hz. Peygamber'den olan bazı vasıflarla tanırlar.
İmam Sadık'tan (a.s.) şöyle nakledilmiştir: Bir grup insan İmam Bakır'ın (a.s.) huzuruna gelerek, "İmamın haddi ve özellikleri nelerdir?" diye sordular.
İmam (a.s.) şöyle buyurdu: "İmamın yanına ne zaman gitseniz Ona ihtiram edin, saygı gösterin ve dediğine iman edin. Onun üzerine düşen ise, sizlere kılavuzluk etmektir. Onun özelliklerinden biri de şudur: Yanına gittiğinizde heybet ve celalinden Ona bakamazsınız. Nitekim, Peygamber (s.a.v.) de böyle idi. Ondan sonraki imam da aynı özelliğe sahiptir."
Dediler: "Sevenlerini tanır mı?"
Buyurdu ki: "Evet, onları görür görmez tanır."
Dediler: "Bizler sizin sevenleriniz miyiz?"
Buyurdu: "Evet, hepiniz."
Dediler ki: "Bunun alametini beyan eder misiniz?"
Buyurdu: "Sizin isminizden, anne ve babanızdan ve kabilelerinizden haber verebilirim."
Dediler: "Haber ver."
İmam (a.s.) onların isim ve kabilelerinden haber verdi. Onlar da tasdik ettiler.
Hazret buyurdu: "Yine sormak istediğiniz, 'Güzel bir söz, güzel bir ağaç gibidir ki, onun kökü sabit, dalı ise göktedir' ayeti hakkında da haber verebilirim. Geçmişlerinizin ilminden her ne istesek haber veririz (ve temiz ağaçtan maksat Bizleriz.)"
Daha sonra buyurdular ki: "Bu kadarı sizleri ikna ediyor mu?"
"Bundan daha azı da ikna ederdi" dediler.
Allah şefaatlerinden mahrum etmesin.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın 14 ciltlik Ehl-i Beyt Külliyatı ile bu gerçeklerle buluştuk ve Kur'an'ın Ehl-i Beyt'ten, Ehl-i Beyt'in de Kur'an'dan Kevser Havuzu'nun başına kadar asla ayrılmayacağını öğrendik. Ehl-i Beyt'siz bir Kur'an'ın, Allah'ın razı olduğu şekilde anlaşılamayacağını ve yaşanamayacağını öğrendik.
Bizi bu gerçekle buluşturan Cenab-ı Hakk'a sonsuz hamd ü senalar ve buluşmamıza vesile olan Prof. Dr. Haydar Baş Hocamıza da sonsuz teşekkürler. Allah kendilerinden razı olsun. Sayın Baş'ın İmam Muhammed Bakır (a.s.) eserinden aktarmaya devam ediyoruz.
Peygamberler, Ehl-i Beyt ve Allah'ın seçilmiş kulları asla sebepsiz yere beddua etmezler, hak edene beddua ederler. Beddua ettikleri kişiler ya da kavimler artık umudun kesildiği kişi ve kavimlerdir.
Sudeyr, İmam Ebu Cafer'in (a.s.) Nuh Peygamberin (a.s.) kavmine ettiği bedduayı sordu ve dedi ki: "Nuh kavmine beddua edip, 'Rabbim! Yeryüzünde kafirlerden hiç kimseyi bırakma. Çünkü Sen onları bırakırsan kullarını saptırırlar, yalnız ahlaksız, nankör insanlar yetişir' derken onların durumlarını biliyor muydu?"
İmam Bakır (a.s.) şöyle buyurdu: "Allah O'na şöyle vahyetmişti: 'Senin kavminden şimdiye kadar inananlardan başka kimse sana inanmayacaktır.' Bunun üzerine Nuh (a.s.) onlar için bu bedduada bulundu."
Ehl-i Beyt'in seçilmiş 12 imamından her biri, Hz. Peygamberin ve İmam Ali'nin ilmi mirasını birbirine devretmiştir. Bu onların aynı zamanda imam olduklarının da işaretidir. Bu ilmi miras son imam, İmam Mehdi'nin (a.s.) yanında da olacaktır.
İmam Zeynelabidin (a.s.) ömrünün son anlarında İmam Bakır'ı kendi yerine tayin etti ve bunu yaparken yanındakileri şahit tuttu.
Hz. Peygamberin (s.a.v.) silahını ihtiva eden bir sandığı İmam Muhammed Bakır'a (a.s.) göstererek, "Ey Muhammed! Bu sandığı eve götür" buyurmuştur. Sonra da yanındakilere dönerek, "Dirhem ve dinar değil, ilim sandığıdır bu" buyurur.
İsmail b. Muhammed b. Abdullah b. Ali b. Hüseyin'den, o da Ebu Cafer'den (İmam Muhammed) şöyle nakletmiştir: "Ali b. Hüseyin (İmam Zeynelabidin) vefat edeceği sırada bir zembil veya sandık çıkardı ve dedi ki: 'Ey Muhammed! Bu sandığı götür.' Dört kişi sandığı taşıdılar. Ali b. Hüseyin (a.s.) vefat edince, Muhammed'in kardeşleri gelip sandıkta bulunanları istediler ve dediler ki: 'Sandıktan bizim payımıza düşeni ver.'
Bunun üzerine dedi ki: 'Ondan sizin payınıza düşen bir şey yoktur. Eğer size bir şey düşmüş olsa idi, onu Bana vermezdi.' Sandıkta Resulüllah'ın (s.a.v.) silahı ve kitapları bulunuyordu."
Cenab-ı Hak, Ehl-i Beyt imamlarının hepsine, özel bir ilim nasip etmiştir. Bu ilimle birlikte Onlar kendilerine tabi olanları tanırlar ve bilirler, kimsenin cevap veremediği sorulara, hatta soru sorulmadan rahatlıkla cevap verirler. Ve Onlar Hz. Peygamber'den olan bazı vasıflarla tanırlar.
İmam Sadık'tan (a.s.) şöyle nakledilmiştir: Bir grup insan İmam Bakır'ın (a.s.) huzuruna gelerek, "İmamın haddi ve özellikleri nelerdir?" diye sordular.
İmam (a.s.) şöyle buyurdu: "İmamın yanına ne zaman gitseniz Ona ihtiram edin, saygı gösterin ve dediğine iman edin. Onun üzerine düşen ise, sizlere kılavuzluk etmektir. Onun özelliklerinden biri de şudur: Yanına gittiğinizde heybet ve celalinden Ona bakamazsınız. Nitekim, Peygamber (s.a.v.) de böyle idi. Ondan sonraki imam da aynı özelliğe sahiptir."
Dediler: "Sevenlerini tanır mı?"
Buyurdu ki: "Evet, onları görür görmez tanır."
Dediler: "Bizler sizin sevenleriniz miyiz?"
Buyurdu: "Evet, hepiniz."
Dediler ki: "Bunun alametini beyan eder misiniz?"
Buyurdu: "Sizin isminizden, anne ve babanızdan ve kabilelerinizden haber verebilirim."
Dediler: "Haber ver."
İmam (a.s.) onların isim ve kabilelerinden haber verdi. Onlar da tasdik ettiler.
Hazret buyurdu: "Yine sormak istediğiniz, 'Güzel bir söz, güzel bir ağaç gibidir ki, onun kökü sabit, dalı ise göktedir' ayeti hakkında da haber verebilirim. Geçmişlerinizin ilminden her ne istesek haber veririz (ve temiz ağaçtan maksat Bizleriz.)"
Daha sonra buyurdular ki: "Bu kadarı sizleri ikna ediyor mu?"
"Bundan daha azı da ikna ederdi" dediler.
Allah şefaatlerinden mahrum etmesin.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025
- ‘Bu saldırı, demokrasiye yapılmış bir saldırıdır’ / 06.05.2025
- Hedeflediğiniz, hayal ettiğiniz Suriye bu muydu? / 03.05.2025
- Depreme rağmen kentsel dönüşüm neden ilerlemiyor? / 01.05.2025
- 1 Mayıs: İşçi de mağdur, işsiz de… / 30.04.2025
- Silah bırakması beklenen PKK, 'özerklik kongresi' yaptı / 29.04.2025
- BTP'nin Karaman Kongresi engellendi: Demokrasiye darbe / 28.04.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025
- ‘Bu saldırı, demokrasiye yapılmış bir saldırıdır’ / 06.05.2025
- Hedeflediğiniz, hayal ettiğiniz Suriye bu muydu? / 03.05.2025
- Depreme rağmen kentsel dönüşüm neden ilerlemiyor? / 01.05.2025
- 1 Mayıs: İşçi de mağdur, işsiz de… / 30.04.2025
- Silah bırakması beklenen PKK, 'özerklik kongresi' yaptı / 29.04.2025
- BTP'nin Karaman Kongresi engellendi: Demokrasiye darbe / 28.04.2025