Tarih boyunca Ehl-i Beyt’i sevmek tam bir turnusol olmuştur.
Esasen hiçbir kaynak ya da delil olmaksızın, böyle bir arayışa girmemize ihtiyaç bile duymaksızın, sırf Peygamber Efendimize (SAV) yakınlıklarından dolayı saygıda ve sevgide kusur etmememiz gereken Ehl-i Beyt’i birçok insan kabullenmekte zorluk çekmiştir.
Hz. Ali (KV), Peygamber Efendimiz (SAV) peygamberlik görevini almasından, vefatına kadar İslam davasında bir an dahi yanından ayrılmamıştır. Bütün harplerde en büyük başarıyı gösteren bir cengaverdir. Birçok savaş onun sayesinde zaferle sonuçlanmıştır.
Sadece savaşlarda değil, ilimde, ibadette, takvada, irfanda sahabenin en önündeydi ve örneğiydi. Hz. Ebubekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman dönemlerinde de halifelerin sürekli olarak danıştığı kimseydi. Bu sahabiler defalarca “Ali olmasaydı bizler helak olurduk” demişlerdir.
Dünya işlerinde de oldukça başarılı idi. Halifeliği döneminde mükemmel bir devlet sistemi oluşturmuş, Yargıtay, mezalim mahkemeleri gibi birçok kurumun da ilkini oluşturmuştur. Prof. Dr. Haydar Baş’ın İmam Ali eserinde bu konunun detaylarına ulaşabilirsiniz.
Hz. Fatıma annemizin de sahabe arasındaki üstünlüğü tartışılmazdı. Peygamber Efendimizin hanımları, diğer annelerimizin ifadeleriyle onlar Hz. Fatıma’nın Cenab-ı Hak ve Peygamber (SAV) nezdindeki değerine hayrandılar. Hz. Aişe bu gerçeği defalarca ifade etmiştir. Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ise Peygamber Efendimiz hayattayken, defalarca cennet gençlerinin efendileri olarak ilan edilmişlerdir. Hz. Ali’nin şahadetinden sonra da Ümmet-i Muhammed’in İslam’ı anlama ve yaşama konusunda önderleri olmuşlardır.
Günümüze kadar gelen İslami hakikatlerin elbette ki Hz. Ali’ye biat etmeyip ona kılıç çeken, Hz. Hasan’ı zehirleten Muaviye ve Peygamber’in (SAV) torunu Hz. Hüseyin’i zalimce şehit eden Yezit’in üzerinden gelmediği kesin. Fazla derine inmeden düz bir bakış açısıyla bakıldığında dahi her mü’minin bu sonuca ulaşması mümkünken maalesef birileri ısrarla zor yolu tercih edip Ehl-i Beyt’e ve onların yolundan gidenlere cephe almakla uğraşmaktadır.
Halbuki iman, ibadet ve tasavvufi hakikatlerin tamamı, ilmin kaynağı olan Hz. Peygamber’den bu ilimleri devralan ilmin kapısı İmam Ali ve onun varisleri vesilesiyle bizlere kadar ulaşmıştır ve kıyamete kadar da bu vesileyle bu hakikatler yaşanacaktır.
Binlerce Ehl-i Sünnet kaynağı gerçek manada Ehl-i Beyt’in kimler olduğunu açıkça beyan etmelerine rağmen, ne ilginçtir ki Ehl-i Beyt’i inkar edenler kendilerine Sünni diyebilmektedir. Halbuki Ehl-i Sünnet’in de temel kaynağı Ehl-i Beyt’tir. Bunu biz demiyoruz Ehl-i Sünnet’in temel kaynakları bunu böyle rivayet ediyor.
Buhari’nin Tarih’ul Kebir eserinin 2. cildinin 69 ve 70. sayfalarında rivayet edilen bir hadiste şöyle ifade edilmektedir: Hz. Resulullah (SAV) bir gün Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin’le oturduğu bir sırada buyurmuştur ki, “Allah’ım, bunlar benim Ehl-i Beyt’imdir. Onlarla düşman olana düşman ol; onlarla dost olana dost ol”
Bu Sünni kaynağa göre, Ehl-i Beyt genel anlamda Peygamber Efendimizin (SAV) hanımları, akrabaları değildir. Burada Ehl-i Beyt kavramının genel bir ifadesi yoktur. Ehl-i Beyt olarak kastedilenlerin Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin olduğu net olarak belirtilmektedir.
Bizzat Peygamberimiz (SAV) tarafından tanımlanan Ehl-i Beyt’e İslam’ı anlama ve yaşama noktasında nasıl bakmamız gerektiği de yine Sünni kaynaklarda açıkça belirtilmektedir. Ahmet bin Hanbel’in Müsned’inde ve Tabarani’nin El-Kebir’inde geçen bir hadiste Peygamber Efendimiz (SAV) şöyle buyurmaktadır:
“Ehl-i Beyt’im Nuh’un gemisi gibidir; O’na binen kurtulur; uzak duran boğulup gider”
Ve tarih Ehl-i Beyt gemisine binip de destanlar yazan, binmeyip de helak olup giden insanlarla, gruplarla ve hatta milletlerle doludur. Allah’ın yolunda istikamet üzere olmak, Ehl-i Beyt’in ipine sımsıkı sarılmakla mümkündür.
Esasen hiçbir kaynak ya da delil olmaksızın, böyle bir arayışa girmemize ihtiyaç bile duymaksızın, sırf Peygamber Efendimize (SAV) yakınlıklarından dolayı saygıda ve sevgide kusur etmememiz gereken Ehl-i Beyt’i birçok insan kabullenmekte zorluk çekmiştir.
Hz. Ali (KV), Peygamber Efendimiz (SAV) peygamberlik görevini almasından, vefatına kadar İslam davasında bir an dahi yanından ayrılmamıştır. Bütün harplerde en büyük başarıyı gösteren bir cengaverdir. Birçok savaş onun sayesinde zaferle sonuçlanmıştır.
Sadece savaşlarda değil, ilimde, ibadette, takvada, irfanda sahabenin en önündeydi ve örneğiydi. Hz. Ebubekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman dönemlerinde de halifelerin sürekli olarak danıştığı kimseydi. Bu sahabiler defalarca “Ali olmasaydı bizler helak olurduk” demişlerdir.
Dünya işlerinde de oldukça başarılı idi. Halifeliği döneminde mükemmel bir devlet sistemi oluşturmuş, Yargıtay, mezalim mahkemeleri gibi birçok kurumun da ilkini oluşturmuştur. Prof. Dr. Haydar Baş’ın İmam Ali eserinde bu konunun detaylarına ulaşabilirsiniz.
Hz. Fatıma annemizin de sahabe arasındaki üstünlüğü tartışılmazdı. Peygamber Efendimizin hanımları, diğer annelerimizin ifadeleriyle onlar Hz. Fatıma’nın Cenab-ı Hak ve Peygamber (SAV) nezdindeki değerine hayrandılar. Hz. Aişe bu gerçeği defalarca ifade etmiştir. Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ise Peygamber Efendimiz hayattayken, defalarca cennet gençlerinin efendileri olarak ilan edilmişlerdir. Hz. Ali’nin şahadetinden sonra da Ümmet-i Muhammed’in İslam’ı anlama ve yaşama konusunda önderleri olmuşlardır.
Günümüze kadar gelen İslami hakikatlerin elbette ki Hz. Ali’ye biat etmeyip ona kılıç çeken, Hz. Hasan’ı zehirleten Muaviye ve Peygamber’in (SAV) torunu Hz. Hüseyin’i zalimce şehit eden Yezit’in üzerinden gelmediği kesin. Fazla derine inmeden düz bir bakış açısıyla bakıldığında dahi her mü’minin bu sonuca ulaşması mümkünken maalesef birileri ısrarla zor yolu tercih edip Ehl-i Beyt’e ve onların yolundan gidenlere cephe almakla uğraşmaktadır.
Halbuki iman, ibadet ve tasavvufi hakikatlerin tamamı, ilmin kaynağı olan Hz. Peygamber’den bu ilimleri devralan ilmin kapısı İmam Ali ve onun varisleri vesilesiyle bizlere kadar ulaşmıştır ve kıyamete kadar da bu vesileyle bu hakikatler yaşanacaktır.
Binlerce Ehl-i Sünnet kaynağı gerçek manada Ehl-i Beyt’in kimler olduğunu açıkça beyan etmelerine rağmen, ne ilginçtir ki Ehl-i Beyt’i inkar edenler kendilerine Sünni diyebilmektedir. Halbuki Ehl-i Sünnet’in de temel kaynağı Ehl-i Beyt’tir. Bunu biz demiyoruz Ehl-i Sünnet’in temel kaynakları bunu böyle rivayet ediyor.
Buhari’nin Tarih’ul Kebir eserinin 2. cildinin 69 ve 70. sayfalarında rivayet edilen bir hadiste şöyle ifade edilmektedir: Hz. Resulullah (SAV) bir gün Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin’le oturduğu bir sırada buyurmuştur ki, “Allah’ım, bunlar benim Ehl-i Beyt’imdir. Onlarla düşman olana düşman ol; onlarla dost olana dost ol”
Bu Sünni kaynağa göre, Ehl-i Beyt genel anlamda Peygamber Efendimizin (SAV) hanımları, akrabaları değildir. Burada Ehl-i Beyt kavramının genel bir ifadesi yoktur. Ehl-i Beyt olarak kastedilenlerin Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin olduğu net olarak belirtilmektedir.
Bizzat Peygamberimiz (SAV) tarafından tanımlanan Ehl-i Beyt’e İslam’ı anlama ve yaşama noktasında nasıl bakmamız gerektiği de yine Sünni kaynaklarda açıkça belirtilmektedir. Ahmet bin Hanbel’in Müsned’inde ve Tabarani’nin El-Kebir’inde geçen bir hadiste Peygamber Efendimiz (SAV) şöyle buyurmaktadır:
“Ehl-i Beyt’im Nuh’un gemisi gibidir; O’na binen kurtulur; uzak duran boğulup gider”
Ve tarih Ehl-i Beyt gemisine binip de destanlar yazan, binmeyip de helak olup giden insanlarla, gruplarla ve hatta milletlerle doludur. Allah’ın yolunda istikamet üzere olmak, Ehl-i Beyt’in ipine sımsıkı sarılmakla mümkündür.
Murat Çabas / diğer yazıları
- “Oyları böleceğiz, vatanı böldürmeyeceğiz” / 29.03.2024
- “Oyları böleceğiz, vatanı böldürmeyeceğiz” / 27.03.2024
- Seçimde tiyatrolara aldanmayın! / 26.03.2024
- Oylar bölünmezse hizmet gelmez! / 23.03.2024
- Oyları bölün ki, demokrasi açığa çıksın! / 22.03.2024
- 52’ye 48 düzeni Türkiye’ye zarar veriyor / 20.03.2024
- Churchill: Sadece Mustafa Kemal’i hesaba katmamışız / 19.03.2024
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- “Oyları böleceğiz, vatanı böldürmeyeceğiz” / 27.03.2024
- Seçimde tiyatrolara aldanmayın! / 26.03.2024
- Oylar bölünmezse hizmet gelmez! / 23.03.2024
- Oyları bölün ki, demokrasi açığa çıksın! / 22.03.2024
- 52’ye 48 düzeni Türkiye’ye zarar veriyor / 20.03.2024
- Churchill: Sadece Mustafa Kemal’i hesaba katmamışız / 19.03.2024
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024