Silâhlı terör eylemlerinin arttığı şu günlerde, farklı bir teröre dikkat çekmek istiyoruz. O, silâhlı terörden daha tehlikeli olan ekolojik terördür. Ekolojik terörü, terör örgütleri değil, bizzat devletler sürdürmekte ve belli devletler de bilerek veya bilmeyerek, bu teröre destek vermektedir.En ilginç olan ise, silâhlı terör gibi ekolojik terörün de dini bir temele dayandırılmasıdır. Şöyle ki, ABD'de 'Siyonist-Hıristiyanlar' olarak bilinen Evanjelistlere göre, Armagedon Savaşı'nın en önemli kısmını ekolojik terör teşkil etmektedir. Bunun bir başka anlamı da şudur: Ekolojik terörün ilk hedefinde Müslümanlar bulunmaktadır.Dünyayı tek merkezden yönetmeyi ve yönlendirmeyi, yani 'Dünya Krallığı'nı kurmayı amaçlayan küresel güçler, 1950 yılından beri, çalışmalarını tarım ve gıda üzerinde yoğunlaştırdılar. Başta İslâm Ülkeleri olmak üzere Üçüncü Dünya Ülkelerinin tarımını yok etmeye ve onları gıda bakımından dışa bağımlı hale getirmeye uğraşıyorlar. Bu yönde epeyce de yol almış durumdalar.Dünyada 1950 yılına kadar tarım ürünlerinin hepsi organikti. 1950 yılından sonra tarımda insanlar ve havyanlar için zararlı kimyasallar devreye sokuldu. 1990'lardan itibaren de tarım ürünlerinin genleriyle oynandı. Genleriyle oynanmış ürünlerin sebep olacağı felâketler hakkında çok farklı görüşler ileri sürülmektedir.Bazı bilim adamlarına göre, 21. yüzyılın en önemli savaş araçları genetik şirketlerin ürettiği ürünler olacaktır. Genleri değiştirilmiş tarım ürünlerinin zararlarını gündeme getiren bilim adamlarının başına olmadık işler getirilmektedir. Bunlardan biri Macar biyokimyacı Arpad Pusztai'dir. Pusztai, genleri ile oynanan patateslerin bağışıklık sistemini bozduğunu, fareler üzerinde yaptığı bir deneyle ispatladı. Deneyini ve aldığı sonuçları bir televizyon programında kamuoyuyla paylaşınca, kızılca kıyamet koptu. Pusztai'nin laboratuar çalışmalarına el konuldu, arkadaşları ile konuşması ve görüşmesi yasaklandı. Pusztai'ye tam bir tecrit ve göz hapsi uygulandı. Bilim adamı sorumluluğunun gereği yapan Pusztai böyle cezalandırılırken, ABD'nin ticari temsilcisi Robert Zoellik, "Genetiği değiştirilmiş tarım ürünleri, güvenli ve sağlıklıdır" dediği için, Dünya Bankası'nın Başkanlığına getirildi. Gerçekte ise genetiği ile oynanmış tarım ürünleri, insanlar ve hayvanları bırakınız, topraklar için de zararlıdır.Söz konusu ekolojik terörü uygulayan ülkelerin başında ABD ve İsrail gelmektedir. Buna şaşmamak gerekir. Çünkü her tür terörü icat eden, koruyan ve kollayan bu ülkelerdir. Üzerinde durmamız ve düşünmemiz gereken bir diğer husus, bütün bunların din temelli olması ve asıl hedefe Müslümanların konulmasıdır.Türkiye, ekolojik terörde de büyük kayıp vermiş ülkelerden biridir. Uzmanlara göre, sebze tohumlarında yüzde 85 oranında dışa bağımlı hale getirildik. Dahası, ABD ve İsrail'den ithal ettiğimiz o kısır tohumların fiyatı altın değerindedir. Sözünü ettiğimiz gelişmeleri, düşünüp değerlendirdiğimizde Milli Ekonomi Modeli'nin önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Zira o modelde, 'tarım stratejik sektör' olarak yer almış ve tarımda dışa bağımlılığın tehlikesi açık bir şekilde dile getirilmiştir.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018