Türkiye'de vatandaşlara mikrofon uzatıldığında, "Sizce en büyük sorun nedir?" diye sorulduğunda, hemen hemen hepsi şüphesiz maruz kaldığı ekonomik sorunları bir bir sayacaktır.
Yapılan bağımsız kamuoyu yoklamaları da zaten bu gerçeği açıkça gösteriyor.
Ardından vatandaşlara siyasi tercihleri sorulduğunda, hala ciddi bir oranda mevcut iktidarı desteklediklerini ifade ediyorlar. Yani vatandaşlar, yaşadıkları ekonomik sorunlar ile bu sorunları ortaya çıkartan siyaset anlayışı arasında bir bağ kuramıyor. Bence bu bağ kurulmaya başlandıktan sonra Türkiye'de siyasi ve ekonomik anlamda olumlu gelişmeler olacaktır.
Ülkemizde masraflar katlanarak artarken, vatandaşların gelirleri erimeye devam ediyor. Gelir-gider arasındaki makas hızla artıyor.
Bu gerçeği en son Türk-İş'in açıkladığı açlık-yoksulluk verilerinde de gördük. 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 6 bin 839 liraya yükselirken, ülkemizde 4 kişilik bir ailenin geliri durumunda olan "asgari ücret" ise ilave zamma rağmen net 5 bin 500 lira…
Yoksulluk sınırı ise 22 bin 279 lira; yani 4 kişilik ailenin tamamı iş bulup çalışsa bir yoksulluk sınırı etmiyor.
Ama 4 kişilik ailenin isteseler bile tamamının çalışması mümkün mü?
Öncelikle çoğu ailenin bireylerinin yaşları ve eğitim durumları böyle bir çalışma ortamını mümkün kılmıyor.
Ama diyelim ki, bir kısım ailelerin bireyleri, okullarını bitirmişler, hepsi çalışabilecek durumdalar, bu sefer de karşılarına "iş bulamama" sorunu çıkıyor.
Bir resmi kurum olan İŞKUR'a, bizzat iş için müracaat edip de bekleyen kayıtlı işsiz sayısı son 1 yılda 617 bin kişi artarak 3 milyon 568 bin kişiye yükseldi.
Yani vatandaşlar "Ben iş istiyorum, çalışmak istiyorum" diyerek resmi başvuruda bulunmalarına rağmen işsizler…
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) önceki gün açıkladığı Haziran ayına ilişkin işgücü verilerine göre, geniş tanımlı işsiz sayısını gösteren "atıl işgücü" 7 milyon 607 kişi olarak belirtildi.
Bu rakamları önümüze koyduğumuzda, 4 kişilik bir ailenin hepsinin çalışma ihtimali ülkemiz için mevcut şartlarda mümkün değil…
Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık!
Tek kişi çalışsa, ailenin geliri açlık sınırına dahi ulaşamıyor, 4 kişilik bir ailenin minimum tüm masraflarını kapsayan yoksulluk sınırına ulaşmak için ise aile bireylerinin tamamının iş bulma ihtimali de yok.
Ne olacak peki, bu ailelerin hali?
Mevcut kapitalist siyaset anlayışı bu kangren sorunu "çözümsüz" bırakıyor.
Halbuki, ülkenin direksiyonuna oturmuş olan hükümet, bu sorunları çözmek için vardır. Hem sorunları çözmeye talip olup, hem de çözümsüz bırakmak, üstelik "Başkası da bu sorunları çözemez" diye millete empozede bulunmak doğru bir siyaset anlayışı asla değildir.
Kapitalist şartlarda bile Almanya, işgücüne katılımı yüzde 79.5'a kadar yükseltebilmiştir. TÜİK'in verilerine göre, Türkiye'de işgücüne katılma oranı yüzde 53.2'dir, diğer bir ifadeyle yerlerde sürünmektedir.
İşsizlik verileri açıklanırken, işgücüne katılanlar içinde bir değerlendirme yapılmaktadır. Ülkemizde işgücüne katılanlar az kabul edilerek işsizlik verileri düşük gösterilmektedir.
Almanya ile Türkiye arasında işgücüne katılım oranları arasında 26.3 puanlık ciddi bir fark bulunmaktadır. Burada gizlenen, halının altına süpürülen oldukça yüksek bir oranda işsizler ordusu bulunmaktadır. Gerçi atıl işgücü olarak kabul edilen 7 milyon 607 bin kişi de az bir nüfus değildir.
Şimdi bu kadar işsizin bulunduğu bir yerde, ev hanımları nasıl çalışabilecek, evin çocukları nasıl iş bulabilecek? Tabii ki mümkün değil… Siyaset, sizi işsiz kabul etmiyor ki, size iş bulsun, sizi aç ya da yoksul kabul etmiyor ki, karnınızı doyuracak, ihtiyaçlarınızı karşılayacak bir maaş imkanı oluştursun.
Her şeyden önemlisi, "Ben size iş bulmak zorunda değilim" diyor, siyasilerimiz…
Siz bu siyaset anlayışı ile ekonomik sorunlar arasında bir bağ kurmadıkça, seçtiğiniz siyasiler de sorunların çözümü için kendilerini mesul kabul etmiyor.
Bağımsız Türkiye Partisi'nin (BTP) ebedi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, "Siyaset millete hizmet etme sanatıdır, milletin karnını doyurmak, sırtını giydirmektir; siyaset kayıkçı kavgalarıyla karşıdaki rakibini alt etme sanatı değildir" diyordu.
BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş ise "Bu koltuğun hayrını görmeye değil hakkını vermeye geldim" diyerek yola çıkmıştı.
Ve yapılan bir röportajda BTP lideri şunları söylemişti:
"En büyük sorunumuz ekonomidir. Ekonominin getirdiği çıkmazlardan ötürü bir eğitim problemi ve toplumsal adalet ile karşı karşıyayız. Milli Ekonomi Modeli bizim için olmazsa olmazdır. Çünkü işin çıkış noktasıdır. O yüzden ekonomide milli ve vatandaşımızın refahını yükseltecek bir duruşa dönmemiz bizim için elzemdir."
Millet yararına koltuğun hakkını vermek ve milletin sorunlarının çözümü için bir modele sahip olmak… İşte tercih edilmesi gereken siyaset anlayışı bu…
BTP, Milli Ekonomi Modeli ile tek bir işçinin maaşını yoksulluk sınırı üstüne taşıyarak, mevcut ekonomide çözümsüz olan temel sorunu rahatlıkla çözebilmektedir. BTP iktidarında kadınların ya da çocukların çalışması aile bütçesi için bir zorunluluk değil, bireysel tercihleridir. Ama çalışmak istediklerinde devlet onlara en uygun bir şekilde iş bulmak ile mükelleftir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025
- ‘Bu saldırı, demokrasiye yapılmış bir saldırıdır’ / 06.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025
- ‘Bu saldırı, demokrasiye yapılmış bir saldırıdır’ / 06.05.2025